Ümmi: “Dünyevî bir tahsil görmemiş olan” demektir.

Ümmeti, bu ümmiyetteki inceliği çok iyi kavramış olmalı ki, bilhassa teravihlerde salâvat getirirlerken, o Resul-i Kibriyayı ﷺ bu vasıfla yad ederler: Nebiyy-i Ümmî

O Nebiyy-i Ümmî ﷺ kötülük namına bir şey bilmezdi. Dünyanın bütün ihtiraslarından, hilelerinden, tuzaklarından beriydi. Allah, onu lekesiz, tozsuz, parlak bir ayna olarak hazırlamış, terbiye etmişti. İşte “ümmiyet” denilen bu sâfiyet aynasında vahiy tezahür etti.

“Sanki o zat, vahy-i ilâhînin makesi olan masum ruhuyla zaman ve mekânı tayyederek, o zamanın en derin derelerine girmiş ve gördüğü gibi söylemiştir.” (İşârat-ül icaz)

Âlemlerin Rabbi, o şanlı Peygamber'ini ﷺ kimseye talebe etmedi. İlâhî takdiriyle buna engel oldu. Bu okuma tehir edildi; tâ “oku” emri gelinceye kadar. Bu emri alan o Nebiyy-i Ümmî (asm.), insanlık âlemine Kur'an'ı tâlim etti; kâinat kitabını Rabb'inin ismiyle okudu. Ondaki hikmetleri, ince mânâları, gayeleri anlattı. İnsanın mahiyetini, hakikatini, vazifesini öğretti.

O, Rabb'inin lütfuyla âhireti, arşı, levh-i mahfuzu okurken, müşrikler kendi yaptıkları putlara tapmakla meşgûldüler. Ne kâinatı okuyabiliyorlardı, ne kendilerini, ne de yaptıkları putları. Okuyabilselerdi, kendilerini o taşlara isnat etmezlerdi. Onların okur yazarları en inatçıları, en cahilleriydi.

İslâm'ın “oku” emrini iyi anlamaz ve doğru değerlendirmezsek, okula gitmeyen bütün müminleri İslâm'ın bu kati emrine âsi ilân etmemiz gerekir. Bu ise mümkün değil… Kâinatı ve Kur'an'ı, Allah'ın ismiyle, en mükemmel şekilde okuyan o Nebiyy-i Ümmî' ﷺ'in, kendi heva ve hevesiyle konuşmadığını, Kur'an bize ders veriyor, yâni Allah taahhüt ediyor. Her sözü, ilâhî iradeye bağlı olan o şanlı Nebi ﷺ, artık kimden ne okuyacaktı?

İlave bilgi için tıklayınız:

Peygamberimiz ümmi miydi? Ümmi Peygamber ne demektir? Okuma yazma bilmiyorsa nasıl okuyordu?