Evet, bu ifadeler hadistir. (1)
Bidaların ve dalaletlerin İslam toplumunu istila ettiği, toplumda hükmettiği zaman, sünneti seniyyeye yapışan yüz şehid ecri kazanabilecektir.
Tabii ki Kur'an’ın hakikatları ile sünnet-i seniyyenin prensipleri birbirinden ayrılmaz. Ümmet içinde bidatların revaçta olduğu, çoğunluğun bidatların ve dalaletlerin istilasında bulunduğu bir zaman; gerçekten çok riskli, çok tehlikeli bir zamandır.
Bir amelde tehlike arttıkça sevap fazlalaşmaktadır. Böyle tehlikeli bir zamanda, başta iman hakikatlerine, İslâm’ın hükümlerine Kur'an’ın anlaşılmasına, sünnetin ve İslâm’ın hayata kazandırılmasına hizmet pek büyük bir hizmettir; hatta normal şartlarda bir şehidin yaptığı fedakarlıktan daha büyük fedakarlıklar ister ki, birçok şehidin sevabı kadar sevap gerektirebilsin.
Çünkü şehit bir anda bir fedakarlık gösterip canını Allah yolunda verirken böyle bir atmosfer içinde iman hakikatlerine, Kur'an’a, Sünnet-i Seniyyeye hizmet eden birisi, hayatının her gününde büyük fedakarlıklarda bulunabilmektedir.
Demek oluyor ki, zaman şiddetlendikçe, fitneler arttıkça amellerin sevapları da artacaktır. Ayrıca bu hadis-i şerifte bir sünnete uymak için büyük bir teşvik vardır.
Hadiste geçen temessük (sünnete yapışma) kelimesi, şu manaları ihtiva etmektedir: (2)
1. Temessük kararlılık, sebat ve ısrardır: Temessük’ün ifade ettiği yapışmada kararlılık; sebat ve ısrar vardır. Ümmetin bozulması zamanında öyle kimseler çıkar ki, kararlılık ve ısrarla, aynı müsbet tavrı muhafaza ederek, sebatla sünnet-i seniyye ve ahkâm-ı Kur’an’a bağlılıklarını gösterirler. Bu yolda her şeyi göze alırlar. Bu manâ “msk” kökünde ve bütün müştaklarında vardır.
2. Temessükde devamlılık vardır: Temessükde devamlılık da vardır. Zaten kararlılık ısrar ve sebat devamlılığı gerektirmektedir. Fiilin manaları incelendiğinde hepsinde devamlılık göze çarpar. Bir şeyi salıvermemek üzere tutmak, sürekli tutmayı gerektirir. Muhafaza bir şeyi mütemadiyen korumak demektir. Öyleyse yüz şehid ecri gibi büyük mükâfat gerektiren iş devamlılığı, sabrı, kararlılığı, bir ömrü birbirinden ayrılmayan Kur’an ve Sünnet yoluna vakfetmeyi gerektirir.
3. Temessük bütüne sahip çıkmaktır: Temessük “bütüne” sahip çıkmaya da işaret eder. Bir şeyi salmamak üzere tutmak, yakalamak, yakalanan ve tutulan şeyin bütününü elde tutmakla mümkündür. Bir insanı yakalamak gibi. Dili konuşmaktan tutmak onu tamamen söz söylemekten alıkoymak demektir. Biraz konuşup biraz susmak, konuşmamak sayılmaz. Yemekten içmekten cinsi münasebetten vazgeçmek ve bunlardan kendini tutmak demek olan imsak da böyledir.
Şu halde fesad-ı ümmet zamanında sünnete temessük, küllü ve bütünü ilgilendiren, bütünü ayakta tutmaya ve yaşatmaya yönelik bir temessüktür. Bu, İslamın, Kuran ve sünnetin bütün yönlerine yapışma, onları bırakmama, ayakta tutma mücadelesi verme demektir. Genelde ümmetin bozulduğu, top yekün bir fesad devrinde bu işe el atacak kimseler az olacaktır. Hem bu işin zor olduğu da açıktır. Bu gibi sebeplerden dolayı mükafatı da pek büyük olmaktadır.
4. Temessük karşılıklı güçlerin mücadelesini yansıtır: Msk kökünde ve temessükde karşılıklı mücadele ve iki gücün birbirine direnmesi, mukavemeti vardır. İmsak, imtisak, temâsük, temessük, mesk, önce bir şeyi bırakmamak, salmamak üzere tutmayı ifade ederler. Burada güçlüğü göğüsleyen, yakalayıp tutan, salmayan taraftır. Tutulan taraf da bırakmama karşısında teslimiyetçi değildir. O da bu tutuştan kurtulmak, serbest kalmak arzu eder.
Mesela msk köküyle ifade edilen, dili konuşmaktan, söylemekten tutmak işinde, dil konuşmak istemekte, konuşmaya çabalamakta fakat bu mücadelede onu engelleyen güce mağlub olmaktadır. Msk kökündeki çatışma “Kim benim sünnetime temessük ederse”, hadisi açısından düşünüldüğünde sünneti muhafaza ve korumak için sürekli bir mücadele ve mücahedeyi ifade eder.
Kaynaklar:
1. el-Bağavi, Hüseyin b. Muhammed eş-Şafi, Mesabihu’s-Sunne, I-II, Beyrut, ty. I, 40, no: 130; el-Munavi, Abdurra‘uf, Feyzu’l-Kadir, I-VI, Beyrut, ty. VI, 261. (no: 9171-9172); Ümmetin bozulduğu zaman sevapların çoğalağı konusu için bk. Taftazani, Mesud b. Ömer, Serhu’l-Makasıd, I-V, Beyrut 1988 I, 308; el-Heytemi, Ahmed b. Hacer, es-Savaiku’l-Muhrika, Kahire 1385, s. 210.
2. el-Kamûsu’l-Muhit III, 329; el-Mu’cemu’l-Vasit s. 869; el-Mufredat, s,469.