“Suffe,” maddi-manevi varlık ve hayatlarını Sevgili Peygamberimizin ﷺ hizmetine adamış olan sahabilerin oturdukları mekânın adıdır. Mes­cid-i Saadet’in arkasın­da ev, aile, mal ve mülk ile ilgisi bulunmayan bu yıldız sa­habiler için inşa edilmiş bir yerdir. Bu mütevazi mekânda yaşayan Suffe Ashâ­bı’nın eğitim ve talimiyle Peygamber Efendimiz bizzat ilgilenmişlerdir. Kur’ân’ın cihanı kuşatan prensip ve hakikatlerini önce Suffe Ashâbı’na öğ­ret­mişlerdir. Suffe Ashâbı’nın bütün vakti ilim, tefekkür ve ibadetle geçmiştir. Mu­kaddes dava uğrunda hayatı hiçe sayan bu mücahitler, Kur’ân’a sözle karşı­­lık veremeyince kılıçla saldıran müşriklere karşı cihat ederek şehadet gibi yüce bir makama ermişlerdir. Bir tebliğ ve cihat hizmeti olunca Peygamber Efen­dimiz ilk evvela Suffe Ashâbı’ndan seçmiştir.

Suffe Ashâbı’nı “Allah yoluna nefsini vakfetmiş talebeler” olarak vasıflandıran Elmalılı Hamdi Yazır özetle şöyle der:

“Bundan dolayı, İslam âleminde medreseler camilerin yanına yapılır ve medreselerde okuyan talabelerden Ashâb-ı Suffe’nin yolundan gitmeleri bekle­nir: İlim tahsili, iba­det, din uğrunda her türlü meşakkate tahammül ile iffeti mu­hafaza, dinin neşrine hizmet, icabında cihat…”[1]

Mukaddes çileyi sahabileriyle paylaşan Sevgili Peygamberimizin yanından hiç ayrılmayan, onun nurlu sohbetiyle yükselen Suffe Ashâbı, ondan büyük fe­ragat dersi almıştır.

Suffe Ashâbı’nın sayısı hakkında kesin bir rakam yoktur. Sayıları zaman za­man artar ve eksilirdi. Bir kısmı Peygamberimizin müsaadesiyle evlenir, bir kısmı vefat eder, bir kısmı da tebliğ vazifesiyle başka beldelere giderdi. Bununla birlikte sayılarının 100 ile 400 arasında değiştiği bilinmektedir.


________________________

[1]Hak Dini Kur’ân Dili, 2: 9  40.