Bizim kültürümüz sembolcü kültürdür. Atalarımız daha Orta Asya'dayken belirli eşyaları, cisimleri ve şekilleri belirli manalara sembol yapmışlardır. Mesela, "ok" Tanrı'ya bağlılığın, "yay" da bu bağlılığın cihana yayılmasının sembolüydü. Keza davulun, tuğun devlet babında değişik anlamları vardı.
İslam'ı kabulden sonra da devam eden bu sembolcü gelenek, Peygamber Efendimiz ﷺ'e de bir sembol bulmakta gecikmemiş ve O'na ﷺ GÜL sembolünü layık görmüştür. Kültürümüzde gül, Peygamberimiz ﷺ'in, Peygamberimize ﷺ duyulan muhabbetin sembolüdür. Peygamberimize ﷺ bir an muhabbetini kaybeden imanını kaybedeceğinden, yani Peygamberimize ﷺ muhabbet duymak ile iman çok yakından alakalı olduğundan, gül ayni zamanda iman hayatımızın da sembolü sayılır. Gül, Peygamberimizin ﷺ sembolü olduğu içindir ki Fatih O'na ﷺ olan muhabbetini belirtmek için gül koklar. Onun içindir ki edebiyatımızda sevgililer hep güle benzetilir. Onun içindir ki Necati Beg şöyle der:
Yılda bir kerre menâr-i sâhdan dîdâr gül, / Gösterir nite ki nûr-i Ahmed-i Muhtâr gül.
Gül, Peygamberimiz ﷺ'in sembolü olunca, ad olarak da kullanılmıştır. Bu Gül ﷺ sevgisi, "Gül, Gülbahar, Gülbeden, Gülistan, Gülhan, Gülşan, Gülcan, Gülten, Gülriz, Gülnur, Gülenaz, Gülay, Güler, Gülsever, Gülbey, Gülçin, Gülcihan vs." gibi, Peygamberimize ﷺ muhabbetimizi ifade eden yüzlerce "gül"lü adı dilimize kazandırmıştır. Ve bu anlayış, Peygamberimiz ﷺ'in sevgili zevcesi Hz. Aişe (ra)'nin adını, Peygamberimiz ﷺ'in sembolüyle birleştirmiş AYŞEGÜL yapmıştır. Anadolu'nun bazı yörelerinde de Gül'e ﷺ öncelik verirler, GÜLAYŞE, derler. (Onk. Dr. Halûk Nurbaki, Gönül Penceresinden Fahr-i Kâinat Efendimiz)
Lafzatullah, yani Allah lafzı ile lale ilgisine gelince:
Ebced hesabında bir durum var lâle ile Lafzatullahın değeri ikisi de 66 ya tekabül ediyor; bu nedenlede laleyi Cenab-ı Hakk'ın simgesi olarak sayanlar vardır. Bazı yörelerimizde "işi altmış altıya bağlamak" deyimi hala kullanılır.
Biz millet olarak "hilâl"i İslam'ın simgesi, "haç"a karşı bizim simgemiz olarak görmüşüzdür. Hilâl kelime olarak ebced hesabına göre 66 ediyor.
Yani hilâl, lâle ve Cenab-ı Hakk'ın en muazzam ismi olan Allah lafzı, aynı sayı (66) değerindedir.
Lâle, hilâl ve Allah (cc) lafızlarının ebced değerinin aynı olmasından dolayı, kültürümüzde lâleye apayrı bir değer verilip sevgi beslenilmiştir.
Bir devre adını veren bu tefekkür simgesi çiçek, o dönemde 1108 çeşit renkte üretilmiştir.
Lâle’nin Osmanlılar tarafından çok sevilmesi sadece çok güzel bir çiçek olmasından dolayı değildir. Arapça harflerle yazıldığında Lâle kelimesiyle Allah lafzında aynı harfler kullanılıyor olmasındandır. Bir de Arap harfleriyle yazılan Lâleyi tersten okursanız Hilâl kelimesi ortaya çıkıyor ki bu da biliyorsunuz Osmanlı bayrağının, ambleminin sembolüdür.
Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya güzel anlatmış:
“Eskiler lâleyi mukaddes sayarlardı. Gerçekten, izahı zor bir şuur, o zamanın yazılarında ‘lâle’ kelimesi ile ‘Allah’ kelimesini aynı harflerden meydana getirirdi. Üstelik ebcette lâle, Allah, hilâl aynı sayıyı verirdi. Biri güzelliğiyle yurdumu, biri ulviliğiyle dinimi, biri şerefiyle istikbâlimi anlatan, kelimelerdeki ebcet beraberliği sizi bilmem fakat -ben-, tesâdüf deyip geçemeyeceğim.”