Ölmek Üzere Olan Birinin Yanında

Peygamber Efendimiz, amcası Ebu Talib ölürken ona «Lâ ilâhe illallah» demesi için defalarca telkinde bulunmuştur.1 Bunu kendi yaptığı gibi, ölmek üzere olanlara
لاَاِلَهَ اِلاَّاللهُ
«Lâ ilâhe illallah»
demeyi hatırlatın» demiştir.2
Ancak bu hatırlatmayı yaparken zorlamamak gerekir. Onun duyabileceği kadar bir sesle yanında tekrarlanması kâfidir.


Bu arada bilenlerin «Yâsîn» sûresini okumaları faydalıdır. Peygamber Efendimiz: «Ölülerinize Yâsîn sûresini okuyun» buyurmuştur.3


Hz. Âişe (r. anhâ) validemiz anlatıyor:
Peygamber Efendimiz ﷺ hastalandığı zaman şöyle dua ediyordu:
اَذْهِبِ الْبَاْسَ رَبَّ النَّاسِ وَاشْفِ اَنْتَ الشَّافِى لاَشِفَاءَ اِلاَّ شِفَائُكَ شَفَاءً لاَيُغَادِرُ سَقَمًا
«Ezhibil be’se Rabben nâs, veşfı enteş şâfî, lâ şifâe illâ şifâüke, şifâen lâ yüğâdirü sekamâ»
Mânâsı: «Ey insanların Rabbi, bu sıkıntıyı gider, şifâ ver, şifâ veren sensin. Senin vereceğin şifâdan başka şifâ yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayan bir şifâ istiyorum.»
Hastalık artmağa başlayınca Efendimizin şöyle dua ettiğini duydum:
اَللَّهُمَّ اغْفِرْلِى وَاَلْحِقْنِى بِالرَّفِيقِ اْلاَعْلَى
«Allahümmeğfîr lî ve elhıknî birrefîkıl a’lâ»
Mânâsı: «Allahım beni bağışla ve en yüce dosta (zâtı pâkine) ulaştır.»
Bu sözler, Efendimizin ağzından duyduğum sözlerin en sonuncusuydu.4


Hazreti Âişe (r. anhâ) Validemiz anlatıyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimizin «hastalanan her Peygamber, mutlaka dünyada kalmak veya âhirete göçmek arasında muhayyer bırakılır» dediğini duymuştum. Vefatının yaklaştığındaki hastalığına yakalandığı zaman boğazında bir hırıltı duydum. Şöyle diyordu:
مَعَ الَّذِينَ اَنْعَمَ اللهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحِينَ
«Maallezîne en’amallâhü aleyhim minen nebiyyîne ves sıddîkıyne veş şühedâi ves sâlihîn»
Mânâsı: «Allahım, nimet verdiğin kimselerle, Peygamberler, sıddîklar, şehidler ve salihlerle beraber (olmayı dilerim).»5
Bunları duyunca Peygamberimizin de muhayyer bırakıldığını anladım.6


Yine Âişe (r. anhâ) validemiz, Peygamber Efendimizin, hastalığının ağırlaştığı sıralarda, yanındaki bir su çanağına elini daldırıp yüzüne çalarak şöyle dua ettiğini anlatır:
اَللَّهُمَّ أَعِنِّى عَلَى سَكَرَاتِ الْمَوْتِ
«Allahümme eınnî alâ sekerâtil mevt»
Mânâsı: «Allahım, ölümün vereceği sıkıntılara, sarsıntılara karşı bana yardım et.»7

Ölü Kabre Konarken

Abdullah, b. Ömer (r.a.) anlatıyor.
Rasûlallah ﷺ Efendimiz, ölüyü kabre koyduğunda şöyle derdi:
بِسْمِ اللهِ وَعَلَى سُنَّةِ رَسُولِ اللهِ
«Bismillahi ve alâ sünneti Rasûlillâh»
Mânâsı: «Allah Tealânın ismi şerifi ve Rasûlullah’ın sünneti seniyyesi üzere (kabre koyuyorum).»8
Cenazeyi taşıyanların da böyle demeleri güzel bir şey olur.

Defin Tamamlandıktan Sonra

Osman b. Affan (r.a.) rivayet ediyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimiz, ölü gömüldükten sonra kabrinin yanı başında durur ve şöyle derdi: «Kardeşinizin bağışlanmasını dileyin. Çünkü o şu anda hesaba çekilmektedir.»9


Tabiînin büyük İmamı Saîd b. Müseyyeb diyor ki:
Abdullah b. Ömer ile bir cenazede bulundum. Cenazeyi kabre koyduğu zaman:
بِسْمِ اللهِ وَفِى سَبِيلِ اللهِ وَعَلَى مِلَّةِ رَسُولِ اللهِ
«Bismillâhi ve fî sebîlillâhi ve alâ milleti rasûlillâh» dedi.
Daha sonra mezarın üzeri örtülürken şöyle dedi:
اَللَّهُمَّ اَجِرْهَا مِنَ الشَّيطَانِ وَعَذَابِ الْقَبْرِ اَللَّهُمَّ جَافِ اْلاَرْضَ عَنْ جَنْبَيْهَا وَصَعِّدْ رُوحَهَا وَلَقِّهَا مِنْكَ رِضْوَانًا
«Allahümme ecirhâ mineş şeytâni ve azâbil kabr. Allahümme câfil erda an cenbeyhâ ve sa’ıd rûhahâ ve lakkıhâ minke rıdvânâ»
Mânâsı: «Allahım onu şeytanın şerrinden kurtar. Kabir azabından muhafaza buyur. Allahım, onun her iki tarafından da yerini genişlet. Ruhunu yücelt, onu râzîlıkla, hoşnudlukla karşıla.»
Dedim ki: Ey Ömer’in oğlu, bu söylediklerin, Rasûlul­lah’dan duyduğun bir dua mı, yoksa kendiliğinden mi söylemiş oluyorsun?
Cevap verdi:
O takdirde ben de söz sahibi olmam gerekir. Bunu ben Rasûlullah’dan duydum.»10

Kabre toprak atılırken, şu âyet de okunabilir:
مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَى
«Minhâ halaknâküm ve fîhâ nüîdüküm ve minhâ nuhricüküm târaten uhrâ»
Mânâsı: «Biz sizi ondan (topraktan) yarattık. Ona döndüreceğiz, (toprak olacaksınız) yine bir daha sizi o topraktan çıkaracağız.”11

Bir Yakını Ölen Kimsenin Yapacağı Dua

Ümmü Seleme (r. anhâ) validemiz naklediyor. Rasûlullah ﷺ Efendimizi şöyle söylerken işittim:
Bir müslümana bir musibet ulaşır da şöyle derse, Allah Tealâ mutlaka o musibetten dolayı ona sevab ve mükâfat hazırlar, o musibetin götürdüğünden daha hayırlı olanı verir:
اِنَّا ِللهِ وَاِنَّآ اِلَيْهِ رِاجِعُونَ * اَللَّهُمَّ أْجُرْنِى فِى مُصِيبَتِى وَاَخْلِفْ لِى خَيْرًا مِنْهَا
«İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Allahümme’cürnî fî musibetî ve ahlif lî hayran minhâ»
Mânâsı: «Biz Allah Tealâya ait kullarız. Yine sadece ona döneceğiz. Allahım, bana ulaşan bu musibetten dolayı mükâfat ver, onun götürdüğünden, verdiği noksanlıktan daha hayırlı olanı bana nasîb et”12


Peygamberimizin Efendimiz şöyle buyurmuştur: «Bir hastanın yahut bir ölünün yanında bulunduğunuz zaman hayır söz söyleyin. Çünkü bu sırada melekler âmin demektedirler.»13

Eşi Vefat Edene Tavsiye Edilen Dua

Ümmü Seleme (r.anhâ) anlatıyor:
Kocam Ebû Seleme öldüğü zaman Rasûlullah ﷺ Efendimizin yanına geldim ve:
– Ya Rasûlallah Ebû Seleme vefat etti, nasıl ve ne diyerek dua edeyim dedim.
اَللَّهُمَّ اغْفِرْلِى وَلَهُ وَاَعْقِبْنِى مِنْهُ عُقْبَى حَسَنَةً
«Allâhümmağfîr lî ve lehû, ve a’kıbnî minhü ukbâ haseneten»
Mânâsı: «Allahım beni de onu da bağışla. Bana ondan daha güzel ve hayırlı bir netice hazırla.»14

Cenaze Musalla Taşına Konunca Yapılacak Dua

Avf b. Malik (r.a.) rivayet ediyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimizi, ensardan bir zâtın cenaze namazını kıldıktan sonra şöyle dua ederken dinledim:
اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَيْهِ وَاغْفِرْلَهُ وَارْحَمْهُ وَعَافِهِ وَاعْفُ عَنْهُ * وَاغْسِلْهُ بِمَاءٍ وَثَلْجٍ وَبَرَدٍ * وَنَقِّهِ مِنَ الذُّنُوبِ وَالْخَطَايَاكَمَا يُنَقَّى الثَّوبُ اْلاَبْيَضُ مِنَ الدَّنَسِ * وَاَبْدِلْهُ بِدَارِهِ خَيْرًا مِنْ دِارِهِ وَاَهْلاً خَيْرًا مِنْ اَهْلِهِ * وَقِهِ فِتْنَةَ الْقَبْرِ وَعَذَابَ الْنَارِ
«Allahümme salli aleyhi vağfîr lehû verhamhü ve âfîhî, va’fü anhü. Vağsilhü bimâin ve selcin ve bered. Ve nakkihî minez zünûbi vel hatâyâ kemâ yünekkas sevbül ebyedu mined denes. Ve ebdilhü bidârihî hayran min dârihî, ve ehlen hayran min ehlih. Ve kıhî fitnetel kabri ve azâbin nâr»

Mânâsı: «Allahım ona rahmetinle muamele buyur. Günahlarını bağışla, ona merhamet et, onu belâ ve musibetlerden emin kıl, onu affet. Onu suyla, kar ile, dolu ile (buz gibi soğuk sularla) yıka. Beyaz elbisenin kirlerden temizlendiği gibi onu da günahlarından temizle. Dünyâdaki evine karşılık daha iyi bir ev, dünyadaki ailesine karşılık daha hayırlı bir aile nasîbet. Onu kabrin fitnelerinden ve cehennem azabından muhafaza buyur.»15

Cenaze Namazında Okunacak Dua

Birinci tekbirden sonra «Sübhâneke», ikinci tekbirden sonra «Allahümme salli, barik» okunacaktır. üçüncü tekbirden sonra ise
اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِحَيِّنَا وَمَيِّتِنَا وَشَاهِدِنَا وَغَائِبِنَا وَصَغِيرِنَا وَكَبِيرِنَا وَذَكَرِنَا وَاُنْثََانَا * اَللَّهُمَّ مَنْ اَحْيَيْتَهُ مِنَّا فَاَحْيِهِ عَلَى اْلاِسْلاَمِ وَمَنْ تَوَفَّيْتَهُ مِنَّا فَتَوَ فَّهُ عَلَى اْلاِيمَانِ * اَللَّهُمَّ لاَتَحْرِمْنَا اَجْرَهُ وَلاَتُضِلَّنَا بَعْدَهُ
«Allâhümmağfîr li hayyinâ ve meyyitinâ ve şâhidinâ ve ğâibinâ, ve sağîrinâ ve kebîrinâ ve zekerinâ ve ünsânâ. Allahümme men ahyeytehû minnâ fe ahyihî alel İslâmi ve men teveffeytehû minnâ fe teveffehû alel îmân. Allahümme lâ tahrimnâ ecrehû velâ tudıllenâ ba’deh»
Mânâsı: «Allahım, bizim hayatta olanımıza ölenimize, burada bulunanımıza bulunmayanımıza, küçüğümüze büyüğümüze, erkeğimize kadınımıza mağfiretinle muamele buyur. Allahım bizden hayatta bıraktığını İslâm üzere yaşat, kimi öldürürsen onu imân üzere vefat ettir. Allahım bu ölen hakkında ecr ve mükâfattan bizi mahrum bırakma. Ondan ayrıldıktan sonra da bizi şaşırtma (hak yolda daim et)»16

Kabir Ziyaretinde Okunacak Dua

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimiz kabristana geldi ve şöyle selâm verdi:
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ دَارَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ وَاِنَّآ اِنْ شَاءُ اللهُ بِكُمْ لاَحِقُونَ
«Es selâmü aleyküm dâre kavmin mü’minîn. Ve innâ inşâallâhü biküm lâhıkûn»
Mânâsı: «Ey mü’minlerin yurdunda bulunanlar size selâm olsun. Biz de inşâallah size kavuşacağız.»17


Hazreti Âişe (r.anhâ) diyor ki: Bir gece Rasûlullah ﷺ Efendimizi yatağında bulamadım. Aradım, Baki’ kabristanında buldum, şöyle diyordu:
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ دَارَ قَوْمٍ مُؤْمِنِين اَنْتُمْ لَنَا فَرَطٌ وَاِنَّا بِكُمْ لاَحِقُونَ اَللهُمَّ لاَ تَحْرِمْنَا اَجْرَهُمْ وَلاَ تَفْتِنَّا بَعْدَهُمْ
«Es selâmü aleyküm dâre kavmin mü’minîn. Entüm lenâ feretun ve innâ biküm lâhıkûn. Allahümme lâtahrimnâ ecrehüm, velâ teftinnâ ba’dehüm»
Mânâsı: «Ey mü’minler yurdu (ve bu yurdun sakinleri) size selâm olsun. Siz önden gidenlerimizsiniz. Biz de peşinizden geleceğiz. Allahım, bunların acısından dolayı bize vereceğin ecirden bizi mahrum etme bunların ayrılığından sonra bizi fitnelere maruz bırakma.»18


Büreyde (r.a.) anlatıyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimiz, ashabına, kabirleri ziyaret ettikleri zaman neler söylemeleri gerektiğini onlara öğretirdi. Onlar da şöyle derlerdi:
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ اَهْلَ الدِّيَارِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُسْلِمِينَ * وَاِنَّآ اِنْ شَاءُ اللهُ بِكُمْ لاَحِقُونَ * نَسْئَلُ اللهَ لَنَا وَلَكُمُ الْعَافِيَةَ
«Es selâmü aleyküm ehled diyâri minel mü’minine vel müslimîn. ve innâ inşâallâhü biküm lâhikûn. nes’elüllahe lenâ velekümül âfîyeh»
Mânâsı: «Ey mü’minlerîn, Müslümanların meydana getirdiği yurdun sakinleri: Biz de inşâallah size kavuşacağız. Bize de size de, Allah’tan afiyet dileriz.»19

Dipnotlar:

  1. Buhârî, Cenaiz: 81, (2/98) ↩︎
  2. Müslim, Cenaiz: 2 (2/631) ↩︎
  3. Ebû Dâvud, Cenaiz: h. 3121, (3/260) ↩︎
  4. Buhari, Merda 19 (7/10); İbnü Mâce: Cenâiz: 64 (1/517) ↩︎
  5. Nisa’ sûresi, 4/69 ↩︎
  6. İbnü Mâce, Cenaiz 64 (1/518) ↩︎
  7. îbnü Mâce, Cenâiz: 64 (1/519) ↩︎
  8. Ebu Dâvud, Cenaiz, h. 3213 (3/290) ↩︎
  9. Ebû Dâvud, Cenaiz, h. 3221, (3/292) ↩︎
  10. İbnü Mâce, Cenâiz: 38, (1/495) ↩︎
  11. Tâhâ sûresi, âyet: 20/55 ↩︎
  12. Müslim, Cenâiz: 4. 2/633 ↩︎
  13. Müslim, Cenâiz: 3/h. 6 (2/633) ↩︎
  14. Müslim, Cenâiz: 6 (2/633) ↩︎
  15. îbnu Mâce. Cenâiz, 23, C, 1/481 ↩︎
  16. İbnü Mâce, Cenâiz: 23 (1/480) ↩︎
  17. Müslim, Taharet: 12/h. 39, C. 1/218 ↩︎
  18. İbnü Mâce, Cenâiz: 36. (1/493) ↩︎
  19. îbnü Mâce, Cenâiz: 36 (1/494) ↩︎