Sabah Namazının Sünnetinden Sonra

Tâbiîn muhaddislerinden İbni Ebi’l-Melîh (diye anılan Mübeşşir ibni Âmir), babası aracılığı ile dedesi Üsâme bin Umeyr radıyallahu anhdan şöyle rivâyet etti: Üsâme bin Umeyr sabah namazının sünnetini kıldı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de ona yakın bir yerde kısa sûrelerle iki rekât namaz kıldı. Üsâme bin Umeyr, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin oturduğu yerde üç defa şöyle duâ ettiğini işitti:

أَللّٰهُمَّ‭ ‬رَبَّ‭ ‬جِبْرِيلَ‭ ‬وَإِسْرَافِيلَ‭ ‬وَمِيكَائِيلَ‭ ‬وَمُحَمَّدٍ‭ ‬النَّبِيِّ‭ ‬صَلَّى‭ ‬اللّٰهُ‭ ‬عَلَيْهِ‭ ‬وَسَلَّمَ‭ ‬أَعُوذُ‭ ‬بِكَ‭ ‬مِنَ‭ ‬النَّارِ

Allàhümme rabbe Cibrîle ve İsrâfîle ve Mîkâîle ve Muhamme-dinin nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem, eûzü bike minen nâr
Manası: “Ey Cebrâil’in, İsrâfîl’in, Mîkâîl’in ve Peygamber Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin Rabbi olan Allahım! Cehennem ateşinden sana sığınırım.”1


Enes ibni Mâlik radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse cuma sabahı, sabah namazının farzını kılmadan önce üç defa şöyle derse, günahları deniz köpükleri kadar çok olsa bile, Allah Teâlâ onları affeder:

‭ ‬أَسْتَغْفِرُ‭ ‬اللّٰهَ‭ ‬الَّذِي‭ ‬لَا‭ ‬إِلَهَ‭ ‬إِلَّا‭ ‬هُوَ‭ ‬الْحَيُّ‭ ‬الْقَيُّومُ‭ ‬وَأَتُوبُ‭ ‬إِلَيْهِ

Estağfirullâh ellezî lâilâhe illâ hüvel hayyül kayyûmü ve etûbü ileyh
Manası: Kendisinden başka ilâh bulunmayan, ebedî hayatla dâimâ diri olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı yöneten Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim.”

Namazın Kılınışı ve Namazdaki Dualar

Vakti gelmiş olan namazı kılmak üzere abdest alan, kıbleye dönen, vücudunda, elbisesinde, namaz kılacağı yerde pislik bulunmayan bir mü’min, «Allâhü ekber» diyerek namaza başlar.
Önce içinden şu tesbihi okur:

سُبْحانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ وَتَبَارَكَ اسْمُكَ وَتَعَالَى جَدُّكَ وَلاَاِلَهَ غَيْرُكَ
«Sübhânekellâhümme ve bihamdike ve tebârakesmüke ve Tealâ ceddüke velâ ilâhe ğayrük»
Mânâsı: «Allahım, seni noksan sıfatlardan uzak bilirim. Senin hamdinle ibadetime başlarım. Senin ismin yüce, senin izzet ve şerefin yücedir. Senden başka hiç bir ilâh yoktur.»
Nebiyyi Ekrem Efendimiz, namaza başladığı zaman önce bu duayı okumuş ve bu rivayet, onun hanımı Hazreti Âişe (r.anhâ) tarafından nakledilmiştir.2


Müslim’in, Ebû Hüreyre (r.a.) yoluyla yaptığı bir rivayet, Rasûlullah Efendimizin, tekbirden sonra bazen «sübhâneke» yerine şu duayı okuduğunu gösteriyor.
Ebû Hüreyre diyor ki: Rasûlullah ﷺ namazda tekbir aldığı zaman Fatihayı okumağa başlamadan evvel biraz sükût ederdi.
Ya Rasûlallah, babam, anam sana feda olsun, tekbir ile açıktan okuma arasında sükut ettiğini bana açıklar mısın? Neler diyorsun o zaman? dedim.
Şöyle diyorum’, dedi:
اَللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِى وَبَيْنَ خَطَايَاىَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ * اَللَّهُمَّ نَقِّنِى مِنْ خَطَايَاىَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ اْلاَبْيَضُ مِنَ الدَّنَسِ * اَللَّهُمَّ اغْسِلْنِى مِنْ خَطَايَاىَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ
«Allahümme bâıd beynî ve beyne hatâyâye kemâ bâadte beynel meşrikı vel mağrib. Allahümme nakkinî min hatâyâye kemâ yünekkas sevbül ebyedu mined denes. Allâhümmağsilnî min hatâyâye bisselci vel mâi vel bered»

Mânâsı: Allahım, benimle hatalarımın arasını, doğu ile batı arasını ayırdığın gibi ayır ve uzak tut. Allahım beyaz elbisenin kirlerden temizlendiği gibi beni hatalarımdan temizle. Allahım beni hatalarımdan kar ile, su ile, dolu ile buz gibi sularla yıka.3


Daha sonra eûzü besmele çekerek «Fatiha» sûresini okur.
Fatiha sûresi, Kur’ânın en faziletli süresidir. Daha evvel indirilen Tevrat, Zebur ve İncil’de bir dengi olmadığı gibi, Kur’ân’da da bu sûreden daha faziletli bir sûre yoktur. Bu sebepledir ki, namazın her rek’atında tekrarlanır, Fatiha sûresi okunmadan kılınan bir namaz, namaz değildir. Ayrıca Fatiha sûresi, büyük, değerli bir duadır. Ezbere bildiğimiz Fatiha ve mânâsı:
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيم
الْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ * الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ * مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ * اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ * اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ * صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ
«Elhamdü lillâhi rabbil âlemin. Er rahmânir rahîm. Mâliki yevmid dîn. İyyâke na’büdü ve iyyâke nesteîn. İhdinas sırâtal müstekîm. Sıratallezîne en’amte aleyhim. Ğayril mağdûbi aleyhim veleddâllîn»
Mânâsı: «Hamd âlemlerin rabbı olan Allah’adır. O Allah Rahman ve Rahimdir. Dîn (kıyamet) gününün sahibidir. Allahım, yalnız sana ibâdet ederiz, yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola (İslâm Dinine) hidâyet et ve dâim kıl, ki o yol, kendilerine nimetler verdiğin kimselerin yoludur. Kendilerine gazab edilen ve dalâlette kalanların yolu değildir.»
Fatiha sûresini namazın haricinde de gerek bir Kur’ân sûresi ve gerek bir dua olarak okumanın, küçümsenmesi caiz olmayan manevî dereceler elde etmeğe sebep olacağını hiç hatırdan çıkarmamak lâzımdır.

Fatiha sûresinin önemine binâen şu hadîsi şerifi nakletmek istiyoruz:
Ebû Hüreyre (r.a.) naklediyor: Rasûlullah ﷺ mescide girdi. Said b. Mualla namaz kılıyordu.
– Ey Said dedi:
Said döndü baktı, sonra namaza devam etti. Namazı uzatmayıp kısa kesti. Rasûlullah’ın yanına geldi, selâm verdi. Rasûlullah ﷺ onun selâmını aldı ve:

– Ey Übeyy, seni çağırdığım zaman yanıma gelmene engel olan nedir? dedi.
– Ya Rasûlallah namazda idim.
Peki Allah Tealâ’nın bana vahyettiği Kur’ân’da şu âyeti görmedin mi?
«Ey iman edenler, Allah ve Rasûlü sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman Allah’a ve Rasûle icabet edin.»4
Evet ya Rasûlallah gördüm, bir daha yapmam.
– Peki Tevrat’ta, İncil’de, Zebur’da hattâ Kur’ân’da benzeri indirilmemiş olan bir sûreyi sana öğretmemi ister misin?
– Evet ya Rasûlallah.
-Ümid ederim ki ben şu kapıdan çıkmadan sen onu öğrenmiş olursun.
Said diyor ki:
Rasûlullah ﷺ elimi tuttu. Benimle konuşuyor, ben ise söz bitmeden kapıya ulaşma korkusuyla geri kalmağa çalışıyordum. Kapıya yaklaştığımız zaman:
– Ya Rasûlallah bana va’dettiğin sûre ne oldu? (söylemedin) dedim.
– Namazda ne okuyorsun? dedi.
– Ümmül Kur’ân olan Fâtiha’yı okudum.
Bunun üzerine dedi ki:
– Ruhumu elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki Allah Tealâ ne Tevrat’ta, ne İncil’de, ne Zebur’da ne de Fürkan’da bunun dengi olan bir sûreyi indirmiş değildir. Hiç şüphe yoktur ki o «Es seb’ ul mesânî» (tekrar tekrar okunan yedi ayet) tir.5


Fâtiha’nın sonunda «âmîn» denilmesi konusunda Peygamber ﷺ Efendimiz şöyle buyurmuştur:
İmam, âmin dediğinde siz de âmin deyiniz. Çünkü, âmin deyişi, meleklerin âmîn deyişine uygun olan (onlar gibi ihlâs ve samimiyyet üzere, onların söylediği zamanda söyleyen) kişinin geçen günahları bağışlanır.»6
Not: “Âmîn; duamızı kabul buyur,” demektir.


Fâtiha’dan sonra bir sûre veya bir sûre tutarınca âyet okuduktan sonra rükûa gider. Rükûda, üç defa:

سُبْحَانَ رَبِّىَ الْعَظِيمِ
«Sübhâne rabbiyel azîm» der.
Mânâsı: «Büyük Rabbimi, her türlü noksanlıklardan uzak bilirim» demektir.
Rükûda bu mübarek tesbihin okunması, Allah Tealâ’nın, Kur’ân-ı Kerim’de verdiği bir emri yani, «Yüce Rabbinin ismini tesbih et»7 emrini yerine getirmek içindir.


Ayrıca Hazreti Âişe (r. anhâ) Peygamber Efendimizin rükû ve secdede iken:
سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ اللَّهُمَّ اغْفِرْلِى
«Sübhânekellâhümme ve bihamdike, Allâhümmağfîr lî» dediğini nakleder.
Mânâsı: «Allahım, seni her türlü kusur ve noksandan uzak bilirim. Sana hamdimi takdim ederim. Allahım beni bağışla.»8


Rükû’dan başını kaldırdığında ve imam:
سَمِعَ اللهُ لِمَنْ حَمِدَهُ
«Semi’allâhü limen hamideh»
«Allah, hamdeden kimsenin bu hamdini işitmiş ve kabul buyurmuştur» dediğinde,
رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ
«Allahümme Rabbenâ lekel hamd» denilir.9
Mânâsı: «Ey Rabbimiz, hamd sadece sana mahsustur. (Senden başkasına hamdetmeyiz) demektir. «Leke» yerine “v e l e k e” şekli de vardır.


Ebû Evfa (r.a.) diyor ki:
Rasûlullah ﷺ rüküdan kalktığı zaman şöyle derdi:
سَمِعَ اللهُ لِمَنْ حَمِدَهُ رَبَّنَا لَكَ الْحَمْدُ مِلْءَ السَّمٰوَأتِ وَمِلْءَ اْلاَرْضِ وَمَلْءَ مَاشِئْتَ مِنْ شَيْئٍ بَعْدُ

Semi’allâhü limen hamideh. Rabbenâ lekel hamd. Mil’üssemâvâti ve mil’ül ardı ve mil’ü mâ şi’te min şey’in ba’dü»
«Allah, hamdeden kimsenin hamdini işitmiş ve kabul buyurmuştur. Ey Rabbimiz, hamd sadece sana mahsustur. Göklerin dolusunca, yerin dolusunca ve daha senin dileyeceğin her şeyin dolusunca hamd sana mahsustur»10


Secdede üç defa:
سُبْحَانَ رَبِّىَ اْلاَعْلَى
«Sübhâne rabbiyel a’lâ»
«Yüce Rabbimi her türlü noksanlıklardan uzak bilirim» demek, Rasûlullah ﷺ Efendimizin sünnetidir.11
Ebû Hüreyre (r.a.) Peygamberimizin şöyle buyurduğunu haber veriyor:
«Kulun Rabbine en yakın olduğu hali, secde ettiği zamanıdır. O halde secdede iken bol bol dua edin.»12
Bu hadîsi şerifte dua etmemizi emreden Efendimiz, secdede iken bir çok dualar etmiştir. Biz bu dualardan bir kısmını veriyoruz. Kendi başına namaz kılan bir mü’minin secdede iken, bu dualardan birini veya dilediği kadarını okumasında büyük faydalar vardır. Cemaatle kılarken de yetiştirebildiği takdirde okuması güzel olur, hem de Efendimizin sünnetini yerine getirme şerefini elde eder.

Secdede Okunacak Dualar

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor: Rasûlullah ﷺ Efendimiz, secdede iken şöyle dua ederdi:
اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِى ذَنْبِى كُلَّهُ دِقَّهُ وَجِلَّهُ وَاَوَّلَهُ وَآخِرَهُ وَعَلاَنِيَتَهُ وَسِرَّهُ
«Allâhümmağfîr lî zenbî küllehû, dikkahû ve cillehû ve evvelehû ve âhirahû, ve alâniyetehû ve sirrahû»
Mânâsı: «Allahım, benim bütün günahlarımı bağışla. Küçüğünü büyüğünü, öncesini sonrasını, açığını gizlisini bağışla.»13


Âişe (r. anhâ) anlatıyor.
Bir gece Rasûlullah ﷺ Efendimizi yatağımda bulamadım. Aramağa başladım. (Karanlık olduğu için elimle ararken) elim onun ayaklarına rastladı. Secde halindeydi, şöyle diyordu:
اَللَّهُمَّ اَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ وَبِمُعَا فَاتِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْكَ لاَاُحْصِى ثَنَاءً عَلَيْكَ اَنْتَ كَمَا اَثْنَيْتَ غلى نَفْسِكَ
«Allahümme eûzü biridâke min sehatıke, ve bimuâfâtike min ukûbetike, ve eûzü bike minke, lâ uhsî senâen aleyke, ente kemâ esneyte alâ nefsike»
Mânâsı: «Allahım senin gazabından rızâna ve hoşnudlu­ğuna sığınırım. Cezandan kurtulma dileğiyle afiyet vermeni niyaz ederim. Senden yine sana sığınırım. Sana lâyık olan medh ve senayı saymaktan, dile getirmekten âcizim. Sen, zâtını medh ve sena ettiğin, vasfettiğin gibisin»14


Âişe (r.anhâ) anlatıyor:
«Bir gece Rasûlullah ﷺ Efendimizi yatağımda bulamadım. Diğer hanımlarından birinin yanına gittiğini zannettim. Aradım, döndüğüm zaman onu rükû veya secde halinde buldum. Şöyle diyordu:
سُبْحَانَكَ وِبِحَمْدِكَ لاَاِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ
«Sübhâneke ve bi hamdike lâ ilâhe illâ ente»
Mânâsı: «Allahım, seni her türlü noksanlıklardan uzak bilirim, hamdimi sana takdim ederim. Senden başka hiç bir ilâh yoktur.”
Hz. Aişe diyor ki: Rasulullah Efendimizi o halde bulduğum zaman bir tuhaf oldum ve kendi kendime “Anam babam sana feda olsun. Sen bir haldesin, ben ise bir başka haldeyim” dedim.15


Hz. Âişe (r. anhâ) anlatıyor:
Rasûlullah ﷺ Rükû ve secdelerinde şöyle derdi:
سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّ الْمَلاَئِكَةِ وَالرُّوحِ
«Sübbûhun, kııddûsün. Rabbül melâiketi ver rûh»
Mânâsı: «Meleklerin ve Ruhun Rabbi olan Allah, her çeşit kusurdan uzak ve mukaddesdir.»16

Bu verdiğimiz duaları, namaz haricinde okumakta mahzur yok, fayda ise pek çoktur.


İki Secde Arasında Okunacak Dua

Abdullah b. Abbas (r.a.) rivayet ediyor.
Rasûlullah ﷺ iki secde arasında şöyle dua ederdi:
اَللَّهُمَّ اغْفِرْلِى وَارْحَمْنِى وَعَافِنِى وَهْدِنِى وَارْزُقْنِى
«Allâhümmağfir lî verhamnî ve âfini vehdinî verzuknî»
Mânâsı: «Allahım beni bağışla, bana merhamet et, afiyet ver (belâlardan emin eyle) hidâyette dâim kıl, rızık ver.»17


Tahiyatta (Otururken) Okunacak Dua

التَّحِيَّاتُ للهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّباتُ (٢) السَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ (٣) السَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلَى عِبَادِ اللهِ الصَّالِحِين (٤) اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
«et-tahiyyatü lillahi ves-salavâtü vet-tayyibat. Es-selâmü aleyke eyyühen nebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtüh. Es-selâmü aleynâ ve alâ ıbâdillâhis-sâlihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illallâh. Ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh»
Mânâsı: «1. Dil ile yapılan ibadetler, beden ile yapılan ibadetler mal ile yapılan güzellikler hep Allah içindir. 2. Ey Peygamber, selam sana, Allah’ın rahmeti ve bereketleri sana olsun. 3. Selam bize ve Allah’ın Salih kullarına olsun. 4. Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilâh yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed onun kulu ve rasûlüdür.»
Not: Rasulullah Efendimiz miracda Yüce Rabbimizin huzurunda 1 numara ile verilen cümleyi söylemiş, Cenab-ı Hak 2 numara ile verilen cümle ile mukabele etmiş, Peygamber Efendimiz 3 numarayı söylemiş, Cibril-i Emin’de 4 numara ile verilen şehadet kelimelerini söylemiştir.


Salavatlardan Sonra ve Selamdan Önce, Okunacak Dualar

Son tahiyyata oturup da «ettahiyyâtü»’yü ve salavâtı şerîfeleri okuyan kişi, Peygamberimizin «sonra hoşuna giden duayı yapar»18 emrine uyarak, canının istediği duayı okur. Bu konuda Peygamber Efendimizden bize kadar ulaşan güzel dualar vardır.
Tahiyyattan sonra okunan salavat-ı şerifeler:
اَللهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدُ
«Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ salleyte alâ İbrâhime ve alâ âli İbrâhime inneke hamidün mecid»
Manası: «Allihım! Muhammed’e ve Muhammed’in aile efradına rahmetinle, lütuf ve kereminle muamele buyur. İbrahim’e ve İbrahim’in aile efradına rahmetinle, lütuf ve kereminle muamele buyurduğun gibi. Hiç şüphe yok ki sen her türlü hamde layıksın, şeref ve yüceliğin sahibisin.»
اَللهُمَّ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجيِدٌ
«Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin kemâ bârekte alâ İbrâhime ve alâ âli İbrahime inneke hamidün mecid»
Manası: «Allahım! Muhammed’e ve Muhammed’in aile efradına bereket yağdır. İbrahim’e ve İbrahim’in ailesine bereket verdiğin gibi.”


Hazreti Ebû Bekir (r.a.) anlatıyor:
Peygamber Efendimize, namazda okuyacağım bir dua tavsiye etmesini rica ettim. Şöyle dememi emir buyurdu:
اَللَّهُمَّ اِنيِّ ظَلَمْتُ نَفْسِى ظُلْمًا كِثِيرًا وَلاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلاَّ اَنْتَ فَاغْفِرْلِى مَغْفِرَةً مِنْ عِنْدِكَ وَارْحَمْنِى اِنَّكَ اَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

Allahümme innî zalemtü nefsî zulmen kesîren velâ yağfirüz zünûbe illâ ente. Fağfirlî mağfireten min ındike verhamnî, inneke entel ğafûrur rahîm»
Mânâsı: «Allahım ben kendime çok zulmettim. Günahları senden başka hiç bir kimse bağışlayamaz. Zât-ı pâkine mahsus bir mağfiretle beni bağışla, bana merhamet buyur. Hiç şüphe yok ki sen, bağışlaması sonsuz merhameti hududsuz olan Rabbimsin»19


Aişe (r. anhâ) rivayet ediyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimiz, namazında şöyle dua ederdi:
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَاَعُوذُ بَكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَى وَفِتْنَةِ الْمَمَاتِ. اَللَّهُمَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ مِنَ الْمَأْثَمِ وَالْمَغْرَمِ
«Allahümme innî eûzü bike min azâbil kabri, ve eûzü bike min fîtnetil mesîhıd deccâli ve eûzü bike min fîtnetil mahyâ ve fitnetil memât. Allahümme innî eûzü bike minel me’semi velmağrem»
Mânâsı: «Allahım, kabir azabından sana sığınım, Mesih Deccâl’in fitnesinden sana sığınırım. Hayatın fitnesinden, ölüm fitnesinden sana sığınırım. Allahım, günaha dalmaktan, borç altında kalmaktan sana sığınırım.»
Rasûlullah Efendimiz bu duayı yaptığı zaman biri dedi ki:
Ya Rasûlallah, borca dalma konusunda ne kadar da çok dua ediyorsun?
Peygamberimiz şöyle cevap verdi:
«İnsan borç altında kaldığı zaman yalan söyler, vadeder, yerine getirmez?»20


Mihcen b. Edra’ rivayet ediyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimiz Mescide girdi. Namazını bitirmek üzere olan birini gördü. Adam şöyle dua ediyordu.
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ يَا اَللهُ اْلاَحَدُ الصَّمَدُ الَّذِى لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ اَنْ تَغْفِرَ لِى ذُنُوبِى اِنَّكَ اَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Allahümme innî es’elüke yâ Allâhül ehadüs samed. Ellezî lem yelid ve lem yûled ve lem yekûn lehû küfüven ehad, en tağfîre lî zünûbî, inneke entel ğafûrur rahîm»
Mânâsı: «Allahım senden istiyorum. Ey tek ve eşsiz olan, ey her varlık kendine muhtaç olup, kendisi hiç bir şeye muhtaç olmayan, ey doğurmayan, doğurulmayan ve hiç bir varlık kendine denk olmayan Allahım, günahlarımı bağışlamanı senden istiyorum. Çünkü Gafur olan sensin, Rahim olan sensin»
Rasûlullah ﷺ Efendimiz, adamın bu duasını duyduğu zaman «muhakkak bağışlandı, muhakkak bağışlandı» buyurdu.21
Bu duaları namazdan sonra da okumak mahzurlu değildir.”


Namazdan Sonra Okunacak Dualar

Hazreti Âişe (r. anhâ) rivayet ediyor:
Peygamber ﷺ Efendimiz, namazı kıldıktan, sonra, şu duayı yapacak kadar otururdu:
اَللَّهُمَّ اَنْتَ السَّلاَمُ وَمِنْكَ السَّلاَمُ تَبَارَكْتَ يَاذَاالْجَلاَلِ وَاْلاِكْرَامِ
«Âllâhümme entes selâmü ve minkes selâmü tebârakte yâ zelcelâli vel ikrâm»
Mânâsı: «Allahım, sen «es-Selâm» ismi şerifinin sahibisin. Selâmet de senden beklenir, senden gelir. Ey yücelik ve azamet sahibi Allahım, sen mübarek ve mukaddessin.»22


Ali b. Ebî Tâlib (r.a.) rivayet ediyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimiz, namazdan selâm verdiği zaman şöyle derdi:
اَللَّهُمَّ اغْفِرْلِى مَا قَدَّمْتُ وَمَا اَخَّرْتُ وَمَااَسْرَرْتُ وَمَااَعْلَنْتُ وَمَااَسْرَفْتُ وَمَااَنْتَ اَعْلَمُ بِهِ مِنِّى اَنْتَ الْمُقَدِّمُ وَالْمُوئَخِّرُ لاَاِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ
«Allâhümmağfir lî mâ kaddemtü vemâ ahhartü, vemâ esrertü vemâ a’lentü vemâ esreftü, vemâ ente a’lemü bihî minnî, entel mukaddimü vel müehhir, lâ ilâhe illâ ente»
Mânâsı: «Allahım beni bağışla: Önce yaptığımı, sonra yaptığımı, gizlice yaptığımı, açıkça işlediğimi, haddi aştığımı ve senin benden daha ivi bildiğin günahlarımı bağışla. Senden başka hiçbir ilah yoktur.»23


Muâz b. Cebel (r. a.) diyor ki:
Rasûlullah ﷺ elimden tuttu ve şöyle dedi: «Ey Muaz vallahi ben seni severim. Sakın her namazın ardından şu duayı yapmayı ihmal etme:
اَللَّهُمَّ اَعِنِّى عَلَى ذِكْرِكَ وَشُكْرِكَ وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ
«Âllâhümme eınnî alâ zikrike ve şükrike ve husni ibâdetik»
Mânâsı: «Allahım seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibâdette bulunmak üzere bana yardım et.»24


Ukbe b. Âmir (r.a.) anlatıyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimiz bana, her namazın sonunda «Muavvizât’ı» okumamı emretti.25
Muavvizât Şu üç sûreye ortak isim olmuştur.
Kul hüvellâhü ehad… قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ
Kul eûzü bi rabbil felak… قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
Kul eûzü bi rabbîn nâs… بِرَبِّ النَّاسِ اَعُوذُ قُلْ


Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor.
Muhacirlerden fakir olanlar Rasûlullah ﷺ Efendimize geldiler ve şöyle dediler:
– Ya Rasûlallah, zenginler yüce yüce dereceleri elde ettiler, ebedî cennetlere kavuştular, (biz ise geri kaldık)
– Nedir o
– Bizim gibi namaz kılıyorlar, bizim gibi oruç tutuyorlar. Üstelik sadaka veriyorlar, halbuki biz sadaka veremiyoruz. Köle âzâd ediyorlar, biz yapamıyoruz.
Rasûlullah ﷺ Efendimiz şöyle buyurdu:
– Size bir şey öğreteyim ki sizi geçenlere ıılaşasınız, sizden geride bulunanlar sizi geçemesin. Sizin yaptığınız gibi yapmadıkça hiç kimse sizden daha faziletlisini yapmış olmasın. Arzu eder misiniz?
– Evet ya Rasûlallah.
– Her namazın sonunda otuz üç defa Sübhânellâh, otuz üç defa Elhamdülillah, otuz üç defa Allâhü Ekber» dersiniz. (Bu doksan dokuz eder) Yüzüncü olarak:
لاَاِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ
«Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerike leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr»
Mânâsı: «Allahdan başka hiç bir ilâh yoktur. Onun ortağı ve dengi yoktur. Mülk ona aittir, hamd ona mahsustur. O her şeye hakkıyla kadirdir.»26
Peygamberimiz bazen bu verdiğimiz zikir ve tesbihin peşinden şunları da ilâve etmiştir:
اَللَّهُمَّ لاَمَانِعَ لِمَا اَعْطَيْتَ وَلاَ مُعْطِىَ لِمَا مَنَعْتَ وَلاَ يَنْفَعُ ذَاالْجَدِّ مِنْكَ الْجَدُّ
«Allahümme lâ mânia limâ a’tayte velâ mu’tiye limâ mena’te velâ yenfeu zel ceddi minkel ceddü»
Mânâsı: «Allahım, senin verdiğini engelleyecek, senin vermediğini verebilecek hiç bir varlık yok. İnsanın uğraşıp didinmesi de senden gelecek olana karşı bir tesir yapamaz.»27
Namazlardan sonra hiç acele etmeden âyetü’l kürsî ile tesbihleri okumak insanın sadece üç dakikasını alır. Ama ihlâsla, samimiyetle okunacak bir tesbihin getireceği netice, âhirette pek çok gözleri kamaştırabilir.

Kaynaklar:
– El-Ezkar, İmam Nevevi (ra)
– Peygamberimizin Öğrettiği Dualar ve Zikirler, Ensar Yayınları, Prof. Dr. Ahmet Lütfi KAZANCI

Dipnotlar:

  1. İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 93, nr. 103. ↩︎
  2. Ebû Dâvud, salat, h. 776, (1/287) ↩︎
  3. Buharı, Ezan: 89, (1/181) ↩︎
  4. Enfal sûresi, 8/24 ↩︎
  5. Buhari, Tefsir 8/2 (5/199) ↩︎
  6. Müslim, Salât: 72, C. 1/307 ↩︎
  7. Vâkıa sûresi, 56/74 ↩︎
  8. Buhârî, Ezan: 123, (1/193) ↩︎
  9. Buhârî, Ezan: 125, C. 1/193 ↩︎
  10. Müslim, Salât, 202, (1/346) ↩︎
  11. Ebû Dâvud, h. 871, (1/319) ↩︎
  12. Müslim, Salât, 215, (1/350) ↩︎
  13. Müslim, Salât: 216, (1/350) ↩︎
  14. Müslim, Salat 222, (1/352) ↩︎
  15. Müslim, Salât, 221, (1/350) ↩︎
  16. Müslim, Salat, 223 (1/353) ↩︎
  17. Ebû Dâvud, salat h. 850, (1/311) ↩︎
  18. Buhârî, Ezan: 150, C. 1/203 ↩︎
  19. Buhâî Ezân: 149, (1/203) ↩︎
  20. Buhari, Ezan: 149, (1/202) ↩︎
  21. Ebû Dâvud, salat, h. 985, (1/356) ↩︎
  22. Müslim, Mesâcid, 136, (1/414) ↩︎
  23. Ebû Dâvud, Salat, h.. 760, (1/282) ↩︎
  24. Ebu Davud, salat-ı vitr h. 1522 (2/115) ↩︎
  25. Ebu Davud, salat-ı vitr, h. 1523 (2/115) ↩︎
  26. Buhârî, Ezan: 155, (1/205); Müslim, Mesâcid: 142 146, (1/417, 418) ↩︎
  27. Buhârî, Ezan: 155, (1/205) ↩︎