Başlığımızda, İncil’i “muharref” olmak ile vasfetmemizin önemli bir sebebi vardır. Muharref, tahrif edilmiş ve değiştirilmiş demektir. Bu makamda göstereceğimiz bütün deliller, tahrif edilmiş ve Peygamber Efendimiz ﷺ’dan bahseden delillerin titiz bir planla yok edilmiş olduğu İncil’den çıkartılmış delillerdir. Bu kadar titiz ve dikkatli tahrif çalışmalarına ve Efendimiz ﷺ’dan haber veren her ayeti kitaplarından çıkarmalarına rağmen, yine de ortada büyük bir yekûn vardır. Acaba tahrif edilmiş İncil’de Efendimiz ﷺ’a bu kadar işaret varsa, Hz. İsa (as)’a inen İncil’in asılında ne kadar işaret olur, bunu kıyas edelim!

Hristiyan ve Yahudilerin, kitaplarında yaptıkları tahrifler, bilhassa Efendimiz ﷺ’ın haber verildiği ayetleri kitaplarından çıkarmaları, Kur’an’da şöyle anlatılır:

“Kitabı elleriyle yazanların vay haline, onlar kitabı elleriyle yazarlar da, o yazdıkları şeyi az bir para karşılığında satmak için ‘Bu Allah’ın katındandır’ derler. Elleriyle yazdıklarından ötürü vay onların haline, yine kazandıklarından ötürü vay onların haline.”(Bakara, 2/79)

“Ey Kitap ehli! Kitaptan gizlediğinizin birçok bölümünü size açıklayan ve birçoğunu açıklamadan geçiveren elçimiz size geldi! Gerçekten size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir kitap geldi.”(Maide, 5/15)

Kur’an-ı Kerim, Hristiyanların İncil’de açıklanan birçok bilgiyi örtbas ettiğini söylemektedir. Bu bilgilerden bir kısmı, Peygamber Efendimiz ﷺ’ın geleceğine işaret eden İncil’deki ifadelerdir. Bu bölümde Peygamber Efendimiz ﷺ’ın geleceğine işaret eden İncil’deki ifadeleri inceleyeceğiz.

1. Hz. İsa dedi; “Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi tutun. Ben de Rab’den dileyeceğim ve O size başka bir Faraklit verecektir; ta ki, daima sizinle beraber olsun.” (Yuhanna, Bâb 14, Âyet: 15-16)

2. Hz. İsa dedi;“Benim adımla Rabbin göndereceği Faraklit size her şeyi öğretecek ve size söylediğim her şeyi hatırınıza getirecektir.” (Yuhanna, Bâb 14, Âyet: 26)

3. Hz. İsa dedi; Faraklit geldiği zaman iman edesiniz diye, gelmeden önce size şimdi söyledim.”(Yuhanna, Bâb 14, Âyet: 29)

4. Hz. İsa dedi; “Rab’den size göndereceğim Faraklit geldiği zaman, O benim hakkımda tanıklık edecektir…”(Yuhanna, Bâb 15, Âyet: 26) 

5. Hz. İsa dedi; “Ama size gerçeği söylüyorum, benim gitmem sizin için yararlıdır. Çünkü gitmezsem, Faraklit gelmez… Ama gidersem onu size gönderirim.” (Yuhanna, Bâb 16, Âyet: 7)

6. Hz. İsa dedi; “…Ama Faraklit gelince sizi tüm gerçeğe yöneltecektir. Çünkü kendiliğinden konuşmayacaktır. Ne işitirse onu söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir.” (Yuhanna, Bâb 16, Âyet: 13)

7. Hz. İsa dedi; “…O Faraklit beni yüceltecek, çünkü benimkinden alacak ve size bildirecek.” (Yuhanna, Bâb 16, Âyet: 14)

İncil’in yukarıdaki ifadelerinde Hz. İsa (as) tarafından gelmesi müjdelenen ve Faraklitolarak geçen kelimenin aslı; Süryanice’de “Münhamenna“ Yunanca’da “Piriklitos”tur. Bu kelimenin birebir Arapça karşılığı ise “Ahmed”dir.

İncil ayetlerinde Grekçe Priklitos yani “Ahmed” ifadesi bazı kaynaklarda “Briklitüs” olarak geçmektedir. “Ahmed”, Efendimiz ﷺ’in bir ismi olduğu gibi, Kur’ân-ı Kerim’de de, O’nun İncil’de“Ahmed” olarak geçtiği açıkça ifade edilmektedir. (bk. Saff, 61/6)

Hem az önce bahsedilen bütün vasıflar sadece Efendimiz ﷺ’da mevcuttur. O halde İncil’de gelmesi beklenen ve kendisi müjdelenen kişi, Hz. Muhammed ﷺ’dır.

Ayrıca “Faraklit” kelimesi, İncil tefsirlerinde “hak ve batılı birbirinden ayıracak hakperest zat” olarak izah edilmiştir ki, Hz. İsa (a.s)’dan sonra gelecek insanları hakka sevk edecek zatın ismidir. Acaba Hz. Muhammed ﷺ’dan daha fazla bu vazifeyi yapmış başka birisi alemde gösterilebilir mi?

8. Hz. İsa dedi; “Size gerçeği söylüyorum; benim gidişim size faydalıdır. Zira ben gitmezsem, tesellici size gelmez.”(Yuhanna Bab 16, ayet 7)

Acaba, şu âleme gelen ve insanlara hakiki teselli veren Hz. Muhammed ﷺ’dan başka kim vardır. Evet, O’dur, fani insanları ölümün ebedi idamından kurtarıp hakiki teselli veren.

9.  Hz. İsa dedi; “Artık sizinle konuşmayacağım: Çünkü bu dünyanın reisi geliyor ve bende onun hiçbir şeyi yoktur.”(Yuhanna, Bâb 14, Âyet: 30)

10. Hz. İsa dedi;“… ve O geldiği zaman günah, salâh ve hüküm için dünyayı ilzâm edecektir.”(Yuhanna, Bâb 16, Âyet: 8)  

Acaba Hz. İsa (a.s)’dan sonra, dünyanın reisi olacak ve hak ve batılı ayırıp, Hz. İsa (as)’ın yerinde insanları irşad edecek, Hz. Muhammed ﷺ’dan başka kim gelmiştir? Ve Ondan başka “Alemin reisi” olma unvanına kim layıktır? Hem Hz. Davud (as)’dan sonra, Hz. Muhammed ﷺ’dan başka hangi nebi gelmiş ki, doğudan batıya kadar dinini neşretmiş ve memleketleri cizyeye bağlamış ve padişahları kendine secde eder gibi itaat altına almış ve her gün insanlığın beşte biri kendisine dua ve salavat okur olsun? Bunları yapmış tek kişi olarak Hz. Muhammed ﷺ’dan başka kim gösterilebilir? Demek, İncil’de, Hz. İsa (a.s)’dan sonra geleceği belirtilen “Alemin reisi” tabiri ile kastedilen; Hz. Muhammed ﷺ’dır. Hem “fahr-i alem” yani “alemin kendisiyle övündüğü” unvanı, Efendimiz ﷺ’in en meşhur unvanıdır.

11.“Yahya’nın tanıklığı şöyle oldu; açıkça konuştu, inkâr etmedi: “Ben Mesih değilim” diye açıkça konuştu. Onlar da kendisine: “Öyleyse sen kimsin? Sen İlyas mısın?” diye sordular: O da “Değilim” dedi. “Sen O Peygamber misin?” dediler. Yahya: “Hayır” diye cevap verdi…” (Yuhanna Bab 1, Ayet: 20-21)

Hz. Yahya (as)’a üç soru sorulmaktadır ve O, bu üç soruya da olumsuz cevap verir: 

a. Sen Mesih misin? Yani İsa mısın?

b.Sen İlyas mısın?

c. Sen O Peygamber misin? 

Demek Yuhanna İncili’nin bu cümlesinde üç ayrı peygamberden bahsediliyor. Bunlar Hz. İsa (as), Hz. İlyas (as)  ve  O Peygamber ﷺ’dir!..

Bu ifadelerden anlaşılmaktadır ki; “O Peygamber” Hz. İsa (as)’dan farklı bir şahsiyettir. Acaba Allah’tan aldığı sözleri insanlara duyuran, Hz. İsa (as)’ın çıktığı dönemde hâlâ gelmemiş olan ve Hz. İsa (as)’dan farklı olan ve “O peygamber” diye işaret edilen peygamber kimdir? Elbette Hz. Muhammed ﷺ’dır. Zira Hz. Muhammed ﷺ dışında Allah’tan aldığı peygamberlik görevini yerine getirip, tarihte önemli bir yer kazanmış ve Hz. İsa (as)’dan sonra gelmiş ikinci bir insan gösterilemez.

12.“Yalancı Peygamberlerden sakının. Onlar size koyun postu içinde yaklaşırlar, ama özde yırtıcı kurtlardır… Onları yaşam ürünlerinden tanıyacaksınız. Hiç dikenlerden üzüm, deve dikenlerinden incir toplanır mı? Her iyi ağaç iyi ürün verir. Çürük ağaç ise kötü ürün verir… İyi ağaç kötü ürün vermediği gibi, çürük ağaç da iyi ürün vermez… İyi ürün vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır… Böylece sahte peygamberleri meyvelerinden tanıyacaksınız.”(İncil-Matta Bab 7, Ayet: 15-20) 

İncil’in hiçbir yerinde Hz. İsa (as)’dan sonra peygamber gelmeyeceği söylenmez. Buna karşın İncil’de peygamberlik iddiasında olanları tanımada şu kritere verilir:

“Verilen ürüne bak ve yalancı ile doğru söyleyeni ayırt et…”

Eğer Hz. İsa (as)’dan sonra hiç peygamber gelmeyecek olsaydı; Hz. İsa (as), “Benden sonra peygamber gelmeyecektir, benden sonra kim peygamberlik iddia ederse o yalancıdır.” diye çok kestirme bir şekilde bu meseleyi halledebilirdi. Demek,  Hz. İsa (as)’ın, yalancı ve doğru peygamberi ayırt etmek için tavsiye ettiği yöntem, başlı başına Hz. İsa (as)’dan sonra peygamber geleceğine yeterli bir delildir.

Hz. İsa (as) ‘dan sonra peygamber gelecek olması da; Hz. Muhammed ﷺ’in peygamberliğine yeterli bir delildir. Çünkü Hz. İsa (as)’dan sonra gelip de, Allah’a inanan, Allah’a güvenen, Allah’ı seven ve putları terk eden toplulukların oluşması gibi harika bir ürün, sadece ve sadece Peygamberimiz ﷺ ile yollanan din sayesinde elde edilmiştir.

13. Hz. İsa (as) Kudüs’e gelir. Her gün dersler vermeye başlar. Fakat ileri gelenler, kahinler ve din bilginleri onu yok etmek isterler. İsa (as) onlara şu mesajı verir:

 “Eğer bu hakikatlere iman etmezseniz, Allah bunlara inanıp yaşayacak sizden başka bir kavme ihsan edecek…”

Derslerinden birinde aşağıdaki misali ve ardındaki hakikati halka ve kahinlere şöyle anlatır;

Bağ Kiracıları Benzetmesi (Matta Bab 21, Ayet 33-46; Markos Bab 12, Ayet 1-12; Luka Bab 20, Ayet 9-19)

“Bir benzetme daha dinleyin: Toprak sahibi bir adam, bağ dikti, çevresini çitle çevirdi, üzüm sıkma çukuru kazdı, bir de bekçi kulesi yaptı. Sonra bağı bağcılara kiralayıp yolculuğa çıktı. Bağbozumu yaklaşınca, üründen kendisine düşeni almaları için kölelerini bağcılara yolladı. Bağcılar adamın kölelerini yakaladı, birini dövdü, birini öldürdü, ötekini de taşladı. Bağ sahibi bu kez ilkinden daha çok sayıda köle yolladı. Bağcılar bunlara da aynı şeyi yaptılar. Sonunda bağ sahibi, ‘Oğlumu sayarlar.’ diyerek bağcılara onu yolladı. Ama bağcılar adamın oğlunu görünce birbirlerine, ‘Mirasçı bu; gelin, onu öldürüp mirasına konalım.’ dediler. Böylece onu yakaladılar, bağdan atıp öldürdüler. Bu durumda bağın sahibi geldiği zaman bağcılara ne yapacak?..”

İsa’ya şu karşılığı verdiler:

 “Bu korkunç adamları korkunç bir şekilde yok edecek; bağı da, ürününü kendisine zamanında verecek olan başka bağcılara kiralayacak…”

İsa onlara şunu sordu:

“Kutsal Yazılarda şu sözleri hiç okumadınız mı? ‘Yapıcıların reddettiği taş, işte köşenin baş taşı oldu. Rabbin işidir bu, gözümüzde harika bir iş!’ Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Tanrı’nın egemenliği sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştiren bir ulusa verilecek. Bu taşın üzerine düşen, paramparça olacak; taş da kimin üzerine düşerse, onu ezip toz edecek.”(Matta Bab 21, Ayet 43)

Baş kâhinler ve Ferisiler, İsa (as)’ın anlattığı benzetmeleri duyunca bunları kendileri için söylediğini anladılar.

O’nu tutuklamak istedilerse de, halkın tepkisinden korktular. Çünkü halk, O’nu peygamber sayıyordu.”

“…Bu nedenle size şunu söyleyeyim, Tanrı’nın egemenliği sizden alınacak ve bunun ürünlerini yetiştiren bir ulusa verilecek…”

İşte bu cümlelerde geçen “taş” şüphesiz Peygamber Efendimiz ﷺ olup, Allah’ın mülkünün verileceği vaat edilenler de İslam ümmetidir… Hristiyan bilginlerinin “taşı” Hz. İsa (as)’ın kendisine yormağa yeltenmeleri de şu yönlerden boşunadır:

a. Bu taşla kastedilen zatın -haşa- Allah’ın oğlu olduğunu iddia ettikleri Hz. İsa (as)’dan başka olacağı, sözün gelişinden kesin olarak anlaşılır.

b. Onların iddialarına göre Hz. İsa (as), Yahudilerin ellerinde öldürülmüştür. Bu durumda taşın üstüne düşenlerin parçalanması ve altında kalanların ezilip helak olması nerde kalmış diye sorulmaz mı?

c. Hz. İsa (as) Yuhanna İncili Bab12, Ayet  47’de;“Ve bir adam sözlerimi işitip tutmazsa ona ben hükmetmem; çünkü bu dünyaya hükmetmeye gelmedim; ancak dünyayı kurtarmaya geldim…” demiştir. Bu ise “taş” olma vasfına kesin olarak zıttır. Çünkü İncil ayetinin ifadesine göre: taş; kimin üstüne düşerse onu ezip toz edecek ve taşın üstüne düşenler de paramparça olacaktır.

ç. Zebur’da o taşın baş köşe olmasına şaşıldığı: “…ve o gözlerimizde şaşılacak iştir.” cümlesiyle ifade edilmiştir. Hristiyanların iddia ettiklerine göre; Hz. Davud (as), Hz. İsa (as)’ı o kadar sayardı ki onun -hâşâ- Allah olduğuna inanacak dereceye varırdı. Bu halde Hz. İsa (as)’ın başköşe olmasına şaşmasını gerektirecek ne olabilir? Demek bu, Hz. İsa (as)’dan başka birisi olmalı ve onun peygamber olması şaşılacak bir şey olmalıdır. Bu ise şudur: İsrailoğullarının Hz. Hacer’den doğmamaları ve bu soydan gelmemeleri sebebiyle İsmailoğullarını kendilerine denk tutmaması ve esasen o zamanlarda İsmail (as) soyundan hiç bir peygamber gelmemiş olması, oldukça şaşkınlık sebebi olabilir.

d. Doğruluk ve emniyeti kesin delillerle sabit olan Hz. Peygamberimiz ﷺ’in şu hadisi, o taşın bizzat kendisi olduğunu bildirmiştir:

 “Benimle peygamberlerin temsili bir köşke benzer ki; çok güzel yapılmış, fakat bir tuğlası bırakılmıştır. Köşke bakanlar güzelliğine hayret ediyorlar, ancak bu tuğlanın yerini boş buluyorlar. İşte o köşk benimle tamamlanıyor, peygamberlik benimle sona eriyor.”[1]   

14.İncil’de, geleceği beklenen ve âlemin reisi olarak vasfedilen peygamber hakkında: “Seyf ve asa sahibi” denilmiştir.[2]Seyf; kılıç demektir. Demek gelecek peygamber cihad ile vazifeli olacaktır. Bu durumda Hz. İsa (a.s) olamaz, zira O cihat ile vazifelendirilmemiş ve cihat etmemiş bir peygamberdir.“Kılıç sahibi” sadece, Hz. Muhammed ﷺ olabilir. Zira Efendimiz ﷺ ve ümmeti cihad ile vazifelidirler. Ayrıca Efendimiz ﷺ asa sahibi idi; asa ile gezerdi.

15. Yine İncil’de geleceği müjdelenen peygamber hakkında “sahibü-t tac”(tac sahibi) unvanı zikredilir.[3]Bu unvan da Efendimiz ﷺ’a mahsustur. Tac, başa takılan sarık demektir. Eski zamanda, milletler içerisinde, milletçe umumiyet itibariyle sarık saran Arap kavmidir. Demek tac sahibi; Hz. Muhammed ﷺ’a işarettir.

Sual:Niçin Hz. İsa (as) diğer peygamberlere kıyasla, Efendimiz ﷺ’dan daha fazla bahsediyor ve Ondan müjde veriyor? Zira başka peygamberler yalnız haber vermekle yetiniyor?

Cevap:Çünkü Hz. Muhammed ﷺ, İsa (as)’ı, Yahudilerin müthiş iftiralarından, yalanlamalarından ve dinini tahriflerden kurtarmakla beraber, İsa (as)’ı tanımayan Yahudilerin zor ve meşakkatli şeriatına mukabil, kolay ve Hz. İsa (as)’ın şeriatını tamamlayacak bir şeriata sahiptir. İşte onun için çok defa “Alemin reisi geliyor” diye müjde vermektedir.


________________________________________________

[1]Sahihu’l-Buhari, IV, 162- 163

[2]Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 99, 114.

[3]Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 113,114; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:739.