Bu tür ifadeler mecazdır. Benzetme yönü hazfedildiği için “teşbih-i beliğ” türündendir. Yani, “Hz. Muhammed ﷺ’in ruhuna benzeyen ruh” ifadesi yerine “Hz. Muhammed ﷺ'in ruhu” anlamında “muhammedî ruh” ifadesi kullanılmıştır. Çünkü, gerçekte hiç kimsenin ruhu başkasının ruhu olamaz. Herkesin ruhu kendine mahsustur.
Mecaz manada “Muhammedî ruhu elde etmek” Hz. Muhammed ﷺ gibi yaşamaktan geçer. Hz. Aişe (ra) validemizin ifadesiyle “Hz. Muhammed’in ahlakı Kur’an ahlakı idi.” (Müslim, Müsafirin, 139) Demek ki, Onun ruhu Kur’an’la beslenmiş ve öyle olgunlaşmıştı ki,
“Şüphesiz sen çok büyük bir ahlak üzeresin.” (Kalem, 68/4)
şeklindeki Allah’ın iltifatını kazanmıştır.
“Peygamber'de sizin için güzel bir misal/örnek vardır.” (Ahzab, 33/21)
mealindeki ayette ifade edildiği üzere, Hz. Muhammed ﷺ ’e ahlakta, kullukta, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etme hususunda uyarsak, onu gibi yaşamaya çalışırsak, onun kutsî ruhundan -bir parıltıda olsa- ruhumuza yansıtabilir, feyzinden istifaza edebilir, marifetinden istifade edebiliriz.
Özetle, Hz. Muhammed ﷺ’in ruhu iman ve İslam prensipleri çerçevesinde şekillenmiştir. Onun ruhundan bir ışık almak ve aydınlanmak için onun gibi hareket etmek gerekir. Bu da kitap ve sünnet dairesinde Ehl-i sünnet alimlerinin verdiği derslerinden istifade etmek ve bildiklerimizi amelle, pratiğe dökmekle olur.