Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız, Mi’rac’ın olgusal/tarihsel boyutu idi. Fakat asıl üzerinde durulması gereken bir bütün olarak Mi’rac’ın ne almama geldiğidir. Evrensel boyutudur. İnsanlık, Müslümanlar ve birey olarak tek tek her birimiz için ne anlam taşıdığıdır. Bu başlığı maddeler halinde değerlendirmeyi uygun bulduk:

1-Varoluşun temel anlamı demek olan “ALLAH’ın isimlerinin yansıması” açısından baktığımızda Mirac yolculuğu, ALLAH’ın bütün âlemlerdeki bütün isimlerinin yansımalarının, O isimlerin Evrendeki birinci muhatabı olan Hz. Muhammed’e gösterilmesi için yapılmıştır. Sidret’ül-Münteha’ya yükselişi boyunca O isimlerin yansımalarını görmüş, Sidre’de ise doğrudan O isimlerin Sahibiyle görüşmüştür.

2-Dolayısıyla Mi’rac, Hz. Muhammed’in değerini ve taşıdığı anlamı tam olarak bütün varlığa ilan etmiştir.

3-Mi’rac yolculuğu boyunca ALLAH’ın varlık âlemindeki ayetleri Hz. Muhammed’e ve varlığın en büyük ayeti olan Hz. Muhammed de geri kalan bütün varlık âlemine gösterilmiştir.

4-Mi’rac, Hz. Muhammed’in kendi ruhani/manevi yükselişinin zirvesidir. Sidret’ül-Münteha’da ALLAH’a ulaştığı noktada bir insanın hatta herhangi bir yaradılmışın ulaşabileceği son noktaya ulaşmıştır ki ondan sonrası zaten İlahi makamdır. Ve o noktaya da ne daha önce ve ne de daha sonra başka hiçbir yaradılmış ulaşamamıştır. Burada belirleyici olan bir incelikte Hz. Muhammed’in o “ulaşılmaz” noktaya ancak kulluğu sayesinde ulaşmış olabildiği gerçeğidir. Çünkü yolculuğun “İsra” bölümünü anlatan İsra Suresi’nin birinci ayeti Hz. Muhammed’den söz ederken başka isim ve sıfatlarını değil de, “kulunu” ifadesini kullanmaktadır ki bu kullanım önemli bir vurgudur. Yani en yücelere ancak tevazu ile ulaşılabileceğinin dersi verilmektedir.

5-Üç yıllık boykot, arkasından Hz. Hadice’nin ve Ebu Talib’in vefatları ve sonrasında Taif yolculuğu, Arap kabilelerinin ilgisiz tavırları… Ard arda sıralanan bütün bu gelişmelere bakınca Hz. Muhammed açısından nedenlerin bütünüyle tükendiği görünür. Tam bu sırada yaşanan Mi’rac ise yukarıda da kısaca vurgulandığı üzere, nedenlerin bütünüyle tükendiği noktada o nedenlerin sahibi ve yaratıcısı olan ALLAH’ın bütün varlığıyla ortaya çıkmasını Hz. Muhammed’in desteklenmesinin o güne kadar olduğu gibi nedenler eliyle değil, doğrudan Kendisi tarafından yapılacağının duyurulmasıdır. Yani nedenler tükenmeden onların yaratıcısı doğrudan devreye girmemektedir.

6-Mi’rac, Müslümanlara ALLAH tarafından yapılacak büyük lütufların; a-) sıkıntı son derecesini bulmadıkça başlamayacağını, b-) maddi lütuflardan (Hicret gibi) bir süre önce mutlaka manevi bir lütuf geleceğini (Mi’rac gibi), bu ön manevi lütufta kişinin o ana kadar olduğundan çok daha fazla kendisini ALLAH’a yakın hissedeceği ve günlük namazlarında ciddi bir artış/düzelme yaşanacağı sırlarını da içermektedir.

7-Madde: 6 ile bağlantılı bir biçimde Mi’rac, 18 ay sonra yaşanacak olan Hicret’in de müjdecisidir ve iki olay arasında doğrudan bir nitelik ilişkisi bulunmaktadır. Bu ilişki İ. Lütfi Çakan tarafından:

“…Hicret, önceki günlerin muhasebesi ve sonraki günlerin şekillendirilmesi için mutlak irade merkezinde çok özel bir görüşme yolculuğu demek olan Mi’rac ile birlikte düşünüldüğü zaman bambaşka bir derinlik ve boyut kazanmaktaydı. Yani Mi’rac, dikey bir Hicret; Hicret, yatay bir Mi’rac’tı. Ya da Mi’rac, zamanda bir Hicret; Hicret, mekânda bir Mi’rac’tı.”

şeklinde değerlendirilir.

Mi’rac’tan bir süre sonra Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir’in kızı Ayşe ile nişanlanır. Evlilik Medine’ye Hicret’ten sonra gerçekleşecektir.