Bu kâinattaki güzellikler, harika düzen, mükemmel ölçülü yaratılışlar nasıl ki; yaratıcılarına ve idare edicilerine işaret ederler. Aynen öyle de; bu kainattaki varlıklar, bu yaratılışlarıyla bir elçinin olmasını gerektirirler. Çünkü bu elçi;
Bu kâinattaki güzellikler, harika düzen, mükemmel ölçülü yaratılışlar nasıl ki; yaratıcılarına ve idare edicilerine işaret ederler. Aynen öyle de; bu kainattaki varlıklar, bu yaratılışlarıyla bir elçinin olmasını gerektirirler. Çünkü bu elçi;
- Kâinatın yaratılışındaki İlâhi maksatları bilmeli ve bildirmelidir.
- Kâinatta sürekli vücuda gelen değişiklikleri, ölümleri doğumları, yıkılışları yapılışları ders alıp bunlardaki Rabbânî hikmetleri tâlim etmelidir.
- Kâinattaki yıldızlardan zerrelere kadar görülen vazifedârâne harekâtın neticelerini ders verecek ve mahiyetindeki kıymetini ve içindeki varlıkların mükemmelliğini ilân etmelidir.
- Bu alemdeki varlıkların “Nereden geliyorlar?”, “Nereye gidecekler?” ve “Niçin buraya geliyorlar ve çok durmuyorlar, gidiyorlar?” gibi dehşetli suallerine cevap vermelidir.
- Bu kainat kitabının mânâlarını ve yaratılış ayetlerini okuyup, hikmetlerini tefsir edecek bir yüksek dellâl olmalıdır.
Tüm bu vazifeleri hakkıyla yapacak bir büyük dellal, sadık elçi, muhakkik üstad ve doğru kaşif lazım, hatta elzemdir.
İşte tarihlerin şahitliğiyle, bütün bu vazifeleri herkesten ziyade yapan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Bu vazifeleri O’nun hakkaniyetine ve bu Kâinat Hâlıkının en yüksek ve sadık bir memuru olduğuna kuvvetli ve küllî şehadet etmektedir.
Evet, Hazret-i Muhammed’in ﷺ getirdiği nur ile kâinatın mahiyeti, kıymeti, kemâlâtı ve içindeki varlıkların vazifeleri ve neticeleri, memuriyetleri ve kıymetleri bilinir, anlaşılır. Ve kâinat, baştan başa gayet mânidar İlahi bir mektup olur. Cisim giymiş bir Kur’ân-ı Rabbânî hükmüne geçer ve muhteşem bir sergi gibi sanatla yaratan Sanilerinden haber verirler.
Yoksa, yokluk ve hiçlik ve zevâl ve fena karanlıklarında yuvarlanan karma karışık vahşetli bir virâne, dehşetli bir matemhane mahiyetine düşer. Bu hakikate binaen, kâinattaki mükemmellikler, büyük faaliyetler ve ebedi mânâlar kuvvetli bir tarzda “Muhammed şüphesiz Allah’ın resulüdür!..” hakikatine işaret ederler.