Büreyde (r.a.) anlatıyor.
Rasûlullah ﷺ Efendimiz, bir adamı şöyle dua ederken dinledi:
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ اَنِّى اَشْهَدُ اَنَّكَ اَنْتَ اللهُ لاَاِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ اْلاَحَدُ الصَّمَدُ الَّذِى لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ
«Allahümme innî es’elüke ennî eşhedü enneke entellâhü lâ ilâhe illâ entel ehadüs samedüllezî lem yelid ve lem yûled velem yekûn lehû küfüven ahad»
Mânâsı: «Allahım senden istiyorum, ben şehâdet ediyorum ki sen, sadece sen, kendinden başka hiç bir ilâh bulunmayan Allahsın, sen teksin, hiç bir şeye muhtaç değilsin, doğurmamış, doğurulmamışsın, hiç bir şey kendine denk olamayansın.»
Adam bunu deyince, Rasûlullah ﷺ şöyle buyurdu: «Allah Tealâ’nın bir ismini zikrederek istedin ki o isim hürmetine istenildiğinde verir, dua edildiğinde kabul eder.»1
Enes (r. a.) naklediyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimiz oturuyor, bir adam da namaz kılıyordu. Adam namazdan sonra dua etti ve şöyle dedi:
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ بِاَنَّ لَكَ الْحَمْدَ لاَاِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ الْمَنَّانُ بَدِيعُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ يَاذَالْجَلاَلِ وَاْلاِكْرَامِ يَاحَىُّ يَاقَيُّومُ
«Allahümme innî es’elüke bienne lekel hamdü, lâ ilâhe illâ entel Mennânü, Bedîus semâvâti vel erdı, yâ zel celâli vel ikram, yâ hayyü yâ kayyûm»
Mânâsı: «Allahım, hamd ve şükrün sana mahsus olması hürmetine senden istiyorum. Senden başka hiç bir ilâh yoktur. Sen Mennân (bol bol nimet veren) sin. Semavâtı ve arzı örneği olmadan yaratansın. Ey Yücelik ve İkram sahibi, Ey hayatın sahibi, ey varlıklara hayat veren, hayatlarını devam ettiren Allahım (duamı kabul buyur).»
Rasûlullah ﷺ Efendimiz bunu duyduğu zaman şöyle buyurdu:
«Allah Tealâya büyük ismiyle (İsmi A’zamıyla) dua etti ki Allah Tealâ o isim hürmetine denilerek dua edilirse icabet eder, o isim hürmetine denilerek istenildiğinde, istenileni verir.»2