Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Hamd, bir olan, her şeye egemen olan, aziz ve çok bağışlayan Allah’a mahsustur. O, gerçek kalp ve göz sahiplerine bir hatırlatma, gönül ve akıl sahiplerine bir öğüt olarak geceyi gündüz üzerine bürüyendir. Seçtiği kullarını (gaflet) uykusundan uyandıran, onları dünyaya meyletmekten uzaklaştıran, onları murâkabe, devamlı tefekkür etme ve öğütlerden ibret alma ile meşgul eden de O’dur.
Onları hep itaatte kalmaya, asıl yurda hazırlanmaya, kendi gazabını celb edecek, cehenneme götürecek işlerden uzak durmaya ve değişen hâller ile zamanlar içinde bu durumlarını muhafaza etmeye kendilerini muvaffak kılan da O’dur.
Hamdlerin en belîği, en pâk ve en kapsamlı olanı ve en bereketlisi ile O’na hamd ediyorum.
Şehâdet ederim ki el-Berr, el-Kerîm, er-Raûf, er-Rahîm olan Allah’tan başka bir mabut yoktur. Yine şehâdet ederim ki efendimiz Hz. Muhammed O’nun kulu, resûlü, habîbi ve halîlidir. Dosdoğru yola eriştirecek gerçek hidâyet kaynağı, kusursuz dinine çağıran davetçi odur.
Allah’ın salât ve selâmı Hz. Muhammed’in, diğer peygamberlerin, onlardan her birinin ehli beytinin ve diğer sâlih kulların üzerine olsun…
Evet, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum.”1 Bu âyet, insanların kulluk için yaratıldıklarını açıkça ifade etmektedir. Bu nedenle insanların yaratılış gayelerine önem vermeleri ve zühd yolunu tutarak dünya zevklerinden yüz çevirmeleri gerekir. Çünkü dünya geçici bir yurttur, ebedî yaşanacak bir yer değildir. Dünya âhirete ulaştıran bir vasıtadır, eğlence yeri değildir. Ayrılık yeridir, sürekli kalınacak bir yer değildir. Bu yüzden dünya ehlinin en akıllıları, Allah’a en iyi kulluk yapanlardır. İnsanların en akıllıları zühd ve takva sahibi kimselerdir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Dünya hayatının hâli, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun hâli gibidir ki, insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü (o bitkilerle) bütün ziynet ve güzelliklerini alıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine (her türlü tasarrufa) kadir olduklarını sandıkları bir sırada, geceleyin veya güpegündüz ansızın ona emrimiz (afetle) geliverir de, bunları, sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi, kökünden yolunmuş bir hâle getiririz. İşte düşünen bir toplum için, âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz.”2 Bu manaya gelen daha pek çok âyet vardır.
Şu dizelerin sahibi ne güzel söylemiştir:
Şüphesiz Allah’ın zeki ve anlayışlı kulları vardır.
Dünyadan yüz çevirip, fitnelerden sakınmışlardır.
Onlar dünyaya şöyle ibretle bakınca,
Canlılar için kalıcı bir yurt olmadığını anlayınca,
Kabul ettiler ki o, engin bir denizdir.
Salih amellerimiz de gemilerimizdir.
Dünyanın hâli, bizim hâlimiz ve yaratılış gayemiz anlattığım üzere olduğundan, mükellef olan herkesin hayırlı insanların ardından gitmesi, akıllı ve basiretli kişilerin yolunu tutması, işaret ettiğim hususlarda hazırlıklı olması ve kendisini uyardığım meselelere önem vermesi gerekir. Bunun için izleyeceği en doğru yol, öncekilerin ve sonrakilerin efendisi ve en saygını olan Peygamberimizden gelen sahih hadislerle edeplenmektir. Allah’ın salât ve selâmı, onun ve diğer peygamberlerin üzerine olsun. Allah Teâla şöyle buyurmuştur: “…İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın…”3 Sahih olarak nakledilen bir hadisinde Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Kul, kardeşine yardım ettiği sürece Allah da ona yardım eder.”4 Ayrıca o şöyle demiştir: “Hayra vesile olan kimseye onu yapanınki kadar sevap verilir.”,5 “Doğru bir yola çağıran kimseye, kendisine uyanların sevabı kadar sevap verilir. Üstelik onların sevaplarından da bir şey eksilmez.”6 Yine o, Hz Ali’ye de şöyle demiştir: “Allah’a yemin olsun ki senin aracılığınla Allah’ın bir kişiye hidayet vermesi, senin için, kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır.”7
Bütün bu hususlardan dolayı kişiyi âhirete hazırlayacak, iç ve dış dünyasını güzelleştiren edep ve ahlâk ilkelerini kendisine kazandıracak, iyi ve güzel olana yönlendirip kötü ve çirkin olan davranışlardan uzak tutacak ve Allah yolunda gidenlere mahsus âdâbı –Bu hadisler, zühd hadisleri ve nefsi terbiye edip ahlâkı güzelleştiren, kalpleri arındırıp tedavi eden, bedenin her bir uzvunu günahtan koruyan, eğrilikleri gideren ve âriflerin maksatlarına ulaştıran diğer hadisleridir- da içeren sahih hadislerden müteşekkil muhtasar bir eser oluşturmaya karar verdim.
Bu eserde yalnızca meşhur sahih hadis kitaplarından sahihliği sabit olan hadisleri vermeyi; her konuya Kur’ân-ı Kerîm’den âyet-i kerîmelerle başlamayı, not edilmesi veya şerh edilmesi gereken anlamı kapalı olan kelimeleri güzel notlarla açıklamayı gerekli gördüm. Bir hadisin sonunda “müttefekun aleyh” dediysem bu, “onu Buhârî ve Müslim rivayet etmiştir” anlamına gelmektedir.
Bu kitap tamamlandığında onun, kendisine uymaya özen gösterenleri hayırlara sevk etmesini, kötü ve helâk edici her türlü şeyden alıkoymasını dilerim. Bu kitaptan herhangi bir şekilde yararlanan kardeşimin bana, anne ve babama, hocalarıma, diğer sevdiklerime ve bütün Müslümanlara dua etmesini isterim.
Güvencim sadece Kerîm olan Allah’adır. İşimi yalnızca O’na havale eder ve yalnızca O’na dayanırım. Allah bana yeter, O ne güzel vekildir. Azîz ve Hakîm olan Allah’ın bahşettiğinden başka kudret ve kuvvet yoktur.
Dipnotlar: