Muhiddin Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref b. Mürî en-Nevevî el-Hızâmî el-Havrânî eş-Şâfiî (631-676/1233-1277). Hicrî yedinci asrın önde gelen muhaddislerindendir. 631 yılının Muharrem ayında Suriye’nin güneyindeki Nevâ Kasabası’nda doğdu.1 Doğduğu yere nispetle daha çok Nevevî ismi ile anıldı. Ticaretle uğraşan bir babanın oğlu olmasına karşın ticarete ilgi duymayan Nevevî, çocukluğunda Kur’an ile meşgul oldu ve ergenlik çağına yakın hafızlığını tamamladı. Babası 649 yılında onu Dımaşk’a getirdi. Yaklaşık iki yıl Revâhiyye Medresesi’nde öğrenim gördü. Bu süre zarfında Şâfiî fıkhına dair eserlerden et-Tenbîh’in tamamını ve el-Mühezzeb’in ibadetler bölümünün dörtte birini ezberledi.2

Nevevî, 651 yılında babasıyla birlikte hacca gitti ve bir buçuk ay kadar Medine’de kaldı. Hacdan döndükten sonra ilim ve ibadetle olan meşguliyetini daha da artırdı. Hocalarından hadis, fıkıh, kelam, sarf, nahiv ve lügat alanlarında olmak üzere günde on iki ders alıyordu. Bir ara tıp tahsil etmek istediyse de bu alandan hoşlanmadı ve isteğinden vazgeçti.3

Nevevî, Dımaşk’ta yaklaşık 28 yıl kaldı. Bu zaman zarfında uzun süredir Eyyûbîlerin hâkimiyetinde olan şehir, 658/1260 yılında önce Moğolların, ardından da aynı yıl Memlüklerin eline geçmişti.4 İlim ve edebiyat bakımından parlak bir devir olan Eyyûbîler döneminde ilmî açıdan Bağdat’ı geride bırakan Dımaşk ve Kâhire, çeşitli bölgelerden birçok ilim adamına ev sahipliği yaptı.5 Memlükler dönemi de İslamî ilimlerin gelişmesi açısından İslam tarihinin en parlak dönemlerinden biri oldu. Bu esnada Moğol istilasına uğrayan Doğu İslam dünyasından ve Haçlı saldırılarına maruz kalan Endülüs’ten çok sayıda ilim adamı yeni kurulmakta olan Memlük Devleti’ne sığındılar ve böylece Kâhire ile Dımaşk iki önemli ilim merkezi hâline geldi.6 İşte böylesine ilmî canlılığın ve fikrî çeşitliliğin bulunduğu bir ortamda yetişen Nevevî, farklı bölgelerden gelen pek çok hocadan ders alma imkânı buldu. Nevevî’nin hocalarından en meşhurları şunlardır:

Fıkıh alanında uzun süre ders aldığı Ebû İbrahim İshâk b. Ahmed b. Osman el-Mağribî (ö. 650), Dımaşk müftüsü Ebû Muhammed Abdurrahman b. Nuh el-Makdisî (ö. 654), Ebû Hafs Ömer b. Es’ad el-İrbilî (ö. 675), Ebu’l-Hasen Sellâr b. el-Hasen el-İrbilî (ö. 670); fıkıh usûlünde Ebu’l-Feth Ömer b. Bündâr et-Tiflîsî (ö. 672); hadiste yaklaşık on yıl ders aldığı, Müslim ve Buhârî şerhlerini okuduğu Ebû İshâk İbrahim b. İsa el-Murâdî el-Endelüsî (ö. 668), Sahîh-i Müslim’in tamamını dinlediği Ebû İshâk İbrahim b. Ebû Hafs el-Vâsıtî (ö. 662), Zeynüddîn Ebu’l-Bekâ’ Hâlid b. Yusuf en-Nablûsî (ö. 663), Ebu’l-Ferec Abdurrahman b. Muhammed b. Ahmed el-Makdisî (ö. 682); lügat, nahiv ve sarfta Fahruddîn el-Mâlikî, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Sâlim el-Mısrî ve Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah b. Mâlik el-Ceyyânî (ö. 672).7

Çok sayıda öğrencisi olan Nevevî’nin en meşhur talebeleri kendisine altı yıl talebelik ve hizmet eden, Tuhfetü’t-Tâlibîn fî Tercemeti’l-İmam Muhiddin adlı eserinde Nevevî’nin hayatını kaleme alan Alâeddin İbnü’l-Attâr (ö. 724), Tehzîbü’l-Kemâl adlı hacimli eserin müellifi Ebu’l-Haccâc Yusuf b. Abdurrahman el-Mizzî (ö. 742), meşhur tarihçi İbn Kesîr’in babası Şihâbüddin Ebû Hafs Ömer b. Kesîr ve Endülüslü hadis hafızı ve Şafiî fakihi İbn Ferah el-İşbilî’dir (ö. 699)8.

Eğitim-öğretim faaliyetine ilk olarak Revâhiyye Medresesi’nde hocalarından Ebû İbrahim İshâk b. Ahmed b. Osman el-Mağribî’nin ders halkalarında muîdlik (asistanlık) yaparak başlayan Nevevî, daha sonra çeşitli medreselerde hocalık yaptı. 665 yılında Eşrefiyye Dârulhadisi şeyhi Ebû Şâme el-Makdisî’nin vefatının ardından onun yerine getirilerek on bir yıl boyunca bu medresede hadis dersleri verdi.9

Nevevî, vefatından kısa bir süre önce Kudüs’ü ziyaret ederek oradan Nevâ’ya geçti. Bu ziyaretin ardından hastalandı. 676 yılında Receb ayının yirmi dördünde babasının evinde vefat etti ve Nevâ’da defnedildi.10

Kendisinden birçok kimsenin hadis semâında bulunduğu ve eserlerinden İslâm âleminin çeşitli coğrafyalarındaki insanların faydalandığı İmam Nevevî, hadislerin sahihini sakîmini, hadislerdeki bilinmeyen ya da anlamı kapalı kelimeleri, hadislerin sahih manalarını ve hadislerden hüküm çıkarmayı iyi bilen bir hadis hâfızı idi. Bununla birlikte Şâfiî fıkhının esaslarını, usûlünü ve furûunu, sahâbe ve tabiînin görüşlerini, fakihlerin üzerinde ihtilaf veya icmâ ettikleri hususları da oldukça iyi biliyordu.11

Nevevî, ömrünü ilme ve ibadete vererek sade bir hayat yaşadı ve hiç evlenmedi. Helâller ve haramlar konusunda son derece titizdi. Aynı titizliği emri bi’l-marûf nehyi ani’l-münker (iyiliği emredip kötülükten sakındırma) hususunda da gösteriyor, doğruyu dile getirmekten hiçbir zaman çekinmiyordu. Nitekim bu hususta Memlük sultanı I. Baybars’a ve çeşitli yüksek mevki sahiplerine Müslümanların hukukuyla ilgili yazdığı mektuplar meşhurdur.12

Başta hadis ve fıkıh alanlarında olmak üzere çok sayıda eser kaleme alan Nevevî’nin, ömrü vefa etmediği için yarım kalan bazı eserleri bulunmakla birlikte tamamladıklarından bir kısmı şunlardır: el-Minhâc fî Şerhi Sahihi Müslim b. Haccâc, Riyâzü’s-Sâlihîn, el-Ezkâr, et-Takrîb ve’t-Teysîr li Ma’rifeti Süneni’l-Beşîri’n-Nezîr, el-Erbaûne’n-Neveviyye, Ravzatü’t-Tâlibîn ve Umdetü’l-Müttakîn, Tashîhu’t-Tenbîh, el-Îzâh (fî Menâsiki’l-Hac), et-Tibyân fî Âdâbi Hameleti’l-Kur’ân, Tehzîbü’l-Esmâ ve’l-Lüğat, Bustânü’l-Ârifîn.

***

Riyâzü’s-Sâlihîn, yüzyıllardır kütüphanelerimizin vazgeçilmez eserleri arasında yer alan Hadis klâsiklerinden biridir. Tam adı Riyâzü’s-Sâlihîn min Hadîsi Seyyidi’l-Mürselîn’dir. Nevevî, eserin sonunda kitabını 24 Ramazan 670 tarihi Pazartesi günü tamamladığı kaydını düşmüştür. O dönemde yani hicrî yedinci asırda İslam coğrafyasının Haçlı ve Moğol istilalarına maruz kalması sonucu Müslüman dünyada çeşitli sorunlar baş göstermiştir. Böyle bir durum karşısında duyarsız kalamayan Nevevî bu önemli eseri kaleme almıştır. Nitekim o, kitabına yazdığı mukaddimede, kişiyi âhirete hazırlayacak, kendisine iç ve dış dünyasını güzelleştiren edep ve ahlâk ilkelerini kazandıracak, iyi ve güzel olana yönlendirip kötü ve çirkin olan davranışlardan uzak tutacak, nefsi terbiye edip ahlâkı güzelleştirecek, kalpleri arındıracak ve bedenin her bir uzvunu günahtan koruyacak sahih hadislerden oluşan derleme bir eser telif edeceğini belirtmiştir.

Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn’i hazırlarken gözettiği ilkeleri şöyle sıralamıştır: Meşhur sahih hadis kitaplarından sahihliği sabit olan hadisleri vermek, her konuya Kur’ân-ı Kerîm’den âyet-i kerîmelerle başlamak, mânâsı kapalı olup şerh edilmeye ihtiyaç duyulan kelimeleri ve ifadeleri açıklamak ve hadislerin kaynaklarını göstermek. Nevevî, bu ilkelerin ardından, bir hadisin sonunda “müttefekun aleyh” dediğinde onun Buhârî ve Müslim tarafından rivayet edildiğinin anlaşılması gerektiğini kaydetmiştir.

Riyâzü’s-Sâlihîn’deki hadislerin kaynakları araştırıldığında, çoğunlukla Buhârî (ö. 256) ve Müslim’in (ö. 261) Sahîh’leri ile Ebû Dâvûd (ö. 275), Tirmizî (ö. 279), Nesâî (ö. 303) ve İbn Mâce’nin (ö. 273) Sünen’leri kullanılmakla beraber Mâlik’in (ö. 179) Muvatta’ı, Humeydî’nin (ö. 219) el-Cem’ beyne’s-Sahîhayn’ı, Ahmed b. Hanbel’in (ö. 241) Müsned’i, Dârimî (ö. 255) ve Dârekutnî’nin (ö. 385) Sünen’leri, İbn Huzeyme’nin (ö. 311) Sahîh’i, Hâkim’in (ö. 318) Müstedrek’i ve Beyhakî’nin (ö. 458) es-Sünenü’l-Kübrâ’sından da az sayıda hadis alındığı görülmektedir.

Farklı nüshalarda verilen farklı hadis sayılarından hareketle tekrarlarla birlikte yaklaşık 1900 hadis ihtiva ettiğini söyleyebileceğimiz Riyâzü’s-Sâlihîn, 18 bölüm ve 372 bâbdan (alt konu başlıklarından) oluşmaktadır. Nevevî, yaşadığı dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak tespit ettiği başlıkların altında öncelikle konuyla ilgili âyetleri, ardından da hadisleri sıralamıştır. Tövbe, hayâ, cenaze, yolculuk âdâbı gibi konularda ise âyet ve hadislerden önce ya da sonra âlimlerin konuyla ilgili görüşlerine yer verdiği olmuştur.

Nevevî, hadislerin uzun senedlerini vermek yerine sadece sahâbî ravilerinin isimlerini vermeyi tercih etmiş ve her hadisin sonunda aldığı kaynakları zikretmiştir. Bununla birlikte bazı hadislerde lafzın hangi kaynağa ait olduğunu belirtmiştir. Ebû Dâvûd ve Tirmizî’den aldığı hadislerin sonunda onların rivayetle ilgili değerlendirmelerine yer vermiştir. Zaman zaman kendi değerlendirmelerini de sunmuştur. Hadislerde anlamı kapalı olan ya da bilinmeyen kelime ve ifadelerin bir kısmını açıklamış, bazı uzun rivayetleri kısaltmıştır. Hadisleri lafzen rivayet etmekle birlikte mânâ ile de rivayet etmiştir. Bu tercüme çalışması esnasında hadis metinlerinin asıl kaynakları ile karşılaştırılmasında mânâ ile rivayetin zannedildiği kadar az olmadığı tespit edilmiştir. Bu durum Nevevî’nin elindeki nüshaların farklılığından ya da daha başka nedenlerden kaynaklanmış olabilir.

Nevevî, bazen bir kelimenin yerine eş anlamlı başka bir sözcüğü kullanmıştır. Buhârî ve Müslim’i birlikte kaynak gösterdiği hadislerde ise, rivayet lafzı Buhârî’deki metin ile karşılaştırıldığında çeşitli farklılıkların ortaya çıktığı görülmekle beraber, lafzın Müslim’deki metin ile karşılaştırılmasının ardından Nevevî’nin böyle durumlarda genellikle Müslim’in lafızlarını tercih ettiği tespit edilmiştir. Nevevî’nin, Müslim’in Sahîh’ine bâb başlıkları koymak ve onu şerh etmek suretiyle eserle yakından ilgilenmesi göz önüne alındığında böyle bir tercihte bulunması oldukça doğaldır.

Yukarıdaki Nevevî’nin sahih olan hadisleri derlediğini ifade ettiği belirtilmişti. Ancak hadislerin sıhhati konusunu tartışan bazı hadisçiler Riyâzü’s-Sâlihîn’de zayıf rivayetlerin de bulunduğunu söylemektedirler. Abdülfettah Ebû Gudde üç zayıf hadis tespit ettiğini ifade etmiştir.13 Nâsıruddîn el-Elbânî eserde belirlediği 41 zayıf hadisin numaralarını vermiş, ayrıca 15 hadiste karşılaştığı çeşitli problemleri dile getirmiştir.14 Şuayb el-Arnaût ise 46 hadisin sened açısından zayıf olduğunu ve başka hiçbir tarîk ile güçlendirilmelerinin mümkün olmadığını, bunlar dışında sened yönünden zayıf fakat başka tarîkler ve şâhid hadislerle güçlendirilebilen 51 hadis bulunduğunu belirtmektedir.15

***

Bir ahlâk ve âdâb kitabı olarak asırlardır Müslümanların elinden düşmeyen Riyâzü’s-Sâlihîn’in çok sayıda yazma nüshası bulunmaktadır. Kitap ilk olarak 1885’te Mekke’de basılmış daha sonra seksenden fazla neşri yapılmıştır. Bunlardan en önemlileri, Mustafa Muhammed Amâre (Kahire 1375), Rıdvân Muhammed Rıdvân (Kahire 1379), Abdülazîz Rebâh ve Ahmed Yûsuf ed-Dekkâk (Dımaşk 1396), Nâsırüddîn el-Elbânî (Beyrut 1406), Ahmed Râtib Hammûş (Dımaşk-Beyrut 1408/1987), Şuayb el-Arnaût (Beyrut 1407/1987) ve Fâruk Hamâde (Kahire 1409) tarafından yayınlananlardır.

Riyâzü’s-Sâlihîn üzerine bazı şerh çalışmaları da yapılmıştır. Bunlardan en meşhurları şunlardır:

Delîlü’l-Fâlihîn li Turuki Riyâzi’s-Sâlihîn: Muhammed b. Allân (ö. 1057) tarafından yazılan bu şerh, Riyâzü’s-Salihîn üzerine yapılan ilk şerh çalışmasıdır. Mahmûd Hasan Rebî’ tarafından Kahire’de neşredilen eser, ilk olarak sekiz cilt hâlinde 1347/1929’da, ardından dört cilt hâlinde 1385/1966, 1971, 1977 ve 1987 yıllarında basılmıştır.

Şerhu Riyâzi’s-Sâlihîn: Hüseynî Abdülmecîd Hâşim tarafından yazılan bu şerh, daha çok öğrencilere yönelik hazırlanmıştır. İki cilt halinde 1390/1970’te Kahire’de neşredilmiştir.

Nüzhetü’l-Müttakîn Şerhu Riyâzi’s-Sâlihîn: Mustafa Saîd el-Hın, Mustafa el-Bugâ, Muhiddin Mestû, Ali eş-Şürbecî ve Muhammed Emin Lutfî’den oluşan beş kişilik komisyon tarafından hazırlanan kısa bir şerhtir. İki ciltten oluşan eser, ilki 1397/1977’de Beyrut’ta olmak üzere yaklaşık yirmi kez neşredilmiştir.

Menhelü’l-Vâridîn Şerhu Riyâzi’s-Sâlihîn: Subhî es-Sâlih tarafından hazırlanan bu eser, her ne kadar şerh adıyla anılsa da hadislerin sağlıklı birer metnini ortaya çıkarmak, bazı kelime ve ifadeleri açıklamak, şahıs ve yer isimlerinin doğru tespitini yapmaktan ibaret titiz bir çalışmadır. Kitabın sonunda ayrıntılı bir fihrist de bulunmaktadır. İlk olarak 1970’te Beyrut’ta basılan bu eserin, daha sonra çok sayıda baskısı yapılmıştır. Subhî es-Sâlih kitaba yazdığı mukaddimede Riyâzü’s-Sâlihîn’in, sahih nebevî metinlerin edebî açıdan incelenmesi hususunda en uygun eser olduğuna dikkat çekmiştir. Nebevî düşünce hazinelerine muttali olmak isteyen araştırmacıların bu isteklerini gerçekleştirecek Riyâzü’s-Sâlihîn’den başka bir eser olmadığını, onun edebî ve sosyal açılardan, medeniyet açısından kısaca her bakımdan en isabetli kaynak olduğunu ifade etmiştir. Ona göre, Nevevî’nin yaşadığı dönemin ihtiyaçlarına ve beklentilerine karşılık veren bu eser, Hz. Peygamber’den (sav) aktarılan en sahih 1500 hadise ulaşabilmenin en kolay yoludur.

Riyâzü’s-Sâlihîn- Peygamberimizden Hayat Ölçüleri: M. Yaşar Kandemir, İ. Lütfi Çakan ve Raşit Küçük tarafından Türkçe hazırlanan sekiz ciltlik geniş bir şerh çalışmasıdır. 1997’de İstanbul’da basılmıştır. Eserde konu başlıkları kısaltılıp tercüme edilmiş, âyetler kısaca açıklanmış, hadis metinlerinden sonra Nevevî’ye ait bazı açıklamalar Arapça metinde verilmemekle birlikte şerh sırasında dikkate alınmış, hadislerin sahâbî ravileri ilk geçtikleri yerde hadisin tercümesinden sonra kısaca tanıtılmış, hadislerin Kütüb-i Sitte’den kaynakları gösterilmiş, Nevevî’nin göstermediği kaynaklara ise ayrıca atıf yapılmış, tekrar eden hadislerin yerlerine işaret edilmiş ve açıklamalarda Kütüb-i Sitte şerhleri yanında Ali el-Kârî’nin (ö. 1014) Mirkâtü’l-Mefâtih adlı şerhinden de faydalanılmıştır.

Yukarıda zikri geçen dört eser dışında da Riyâzü’s-Sâlihîn şerhleri bulunmaktadır: Ebû Üsâme Selîm b. Îd el-Hilâlî’nin Behcetü’n-Nâzırîn Şerhu Riyâzi’s-Sâlihîn’i (Demmam 1415/1994, Cidde 1422, üçer cilt hâlinde), Abdülkâdir İrfân b. Selîm el-Aşşâ Hassûne ed-Dımaşkî’nin Ravzatü’l-Müttakin Şerhu Riyâzi’s-Sâlihîn’i (Beyrut 1417/1996, dört cilt hâlinde) ve Muhammed b. Sâlih el-Useymîn’in Şerhu Riyâzi’s-Sâlihîn’i (Kahire 1422/2001, dört cilt hâlinde).

Riyâzü’s-Sâlihîn üzerine çeşitli ihtisar (kısaltma, özet) çalışmaları da yapılmıştır. Yûsuf b. İsmâil en-Nebhânî’nin (ö. 1350) Buhârî ve Müslim’in müşterek rivayetlerinden yaklaşık 800 hadisi içeren Tehzîbü’n-Nüfûs fî tertîbi’d-Durûs adlı eseri, Riyâzü’s-Sâlihîn’in bilinen ilk muhtasarıdır. İlk olarak 1329/1911’de Kahire’de basılmış, daha sonra Dımaşk ve Beyrut’ta çeşitli baskıları yapılmıştır. Bunun haricindeki ihtisar çalışmaları şu şekilde sıralanabilir: Sâlih Ahmed Ruzâ’nın Kutûf min Riyâzi’s-Sünne, Dirâse Tahlîliyye li Ehâdîs Muhtâre min Kitâbi Riyâzi’s-Sâlihîn’i (Dımaşk 1410), Muhammed Abdülhamîd Mirdâd’ın İthâfü’l-Müslimîn fî Teshîli İhtisâri Riyâzi’s-Sâlihîn’i (Kahire 1389), Saffet es-Sekka’nın Miftâhu’r-Râhilîn ilâ Riyâzi’s-Sâlihîn’i (Halep 1391/1971), Muhammed Hayr Muhammed el-Hımsî’nin Muhtasaru Riyâzi’s-Sâlihîn’i (Dımaşk 1406/1985), Cemâleddin Seyrevân ve Nûreddin Karaali’nin el-Muhtâr min Riyâzi’s-Sâlihîn’i (1407/1986, üçüncü baskı), Me’mûn Muhammed Saîd es-Sâgarcî’nin es-Sahîhu’l-Muhtâr min Riyâzi’s-Sâlihîn ve’l-Ezkâr’ı (Dımaşk 1412/1991), Muhammed Adnân Sâlim’in Merâti’u’l-Mü’minîn fî Riyâzi’s-Sâlihîn’i (Dımaşk 1416/1995).

Riyâzü’s-Sâlihîn’in Türkçeye çok sayıda tercümesi yapılmıştır. Bunlardan ilki Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından birinci cildi 1948 yılında, ikinci cildi 1954 yılında, üçüncü cildi ise 1958 yılında yayınlanan, Hasan Hüsnü Erdem ve Kıvâmüddin Burslan’a ait tercümedir. Eserin en son 2000 yılında 17.baskısı yapılmıştır. Bunun dışında günümüze kadar çok sayıda Riyâzü’s-Sâlihîn tercümesi yapılmıştır:

Riyâzü’s-Sâlihîn, terc. Mehmed Emre, İstanbul, 1974.

Riyâzü’s-Sâlihîn, terc. Salih Uçan, Çelik Yayınevi, İstanbul, t.y.

Riyâzü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, terc. İhsan Özkes, Kahraman Yayınları, İstanbul, 1991 (altı cilt).

Riyâzü’s-Sâlihîn, terc. A. Fikri Yavuz, Hisar Yayınevi, İstanbul, t.y. (üç cilt).

Büyük Hadis Kitabı Riyâzü’s-Sâlihîn, terc. Abdulkadir Çiçek, Sağlam Yayınevi, İstanbul, t.y.. Mukaddime de dahil olmak üzere başlıklar, âyetler, hadisler, hadislerin alındığı kaynakların müellifleri, hadislerin sahâbî ravileri, hadis metinlerinde geçen çeşitli şahıs, yer, kabile, savaş isimleri ve kavramların açıklandığı beş ciltlik bir eserdir.

Açıklamalı Tam Riyâzü’s-Sâlihîn Tercümesi, terc. Abdullah Parlıyan, Konya Kitapçılık, İstanbul, 2005.

Riyâzü’s-Sâlihîn Tercümesi, terc. İbrahim Serdar, Yusuf Şensoy, Sağlam Yayınevi, İstanbul, 2005, 2007 (üç cilt).

Riyâzü’s-Sâlihîn, terc. Abdullah Feyzi Kocaer, Esra Yayınları, İstanbul, 2007, 2011.

Riyâzü’s-Sâlihîn (Tam Metin ve Açıklamalı), terc. Hanifi Akın, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2008. Şuayb el-Arnaût kontrolünde Abdülaziz Rebâh ve Ahmed Yûsuf ed-Dekkâk tarafından 1991’de hazırlanan 13. baskı esas alınarak neşredilmiştir. Tercüme ve şerhte ise Elbânî baskısındaki bâb başlıkları esas alınmıştır.

Riyâzü’s-Sâlihîn, terc. Mustafa Kasadar, Şerafettin Şenaslan, Ravza Yayınları, İstanbul, 2007 (üç cilt).

Riyâzü’s-Sâlihîn Muhtasar, Işık Yayınları, İstanbul, 2008.

Riyâzü’s-Sâlihîn Şerhi Nüzhetü’l-Muttakîn, terc. Abdulvehhab Öztürk, Kahraman Yayınları, İstanbul, 2009 (iki cilt). Mustafa Saîd el-Hın, Mustafa el-Bugâ, Muhiddin Mestû, Ali eş-Şürbecî ve Muhammed Emin Lutfî’den oluşan beş kişilik komisyon tarafından hazırlanan şerh esas alınarak tercüme edilmiştir.

Riyâzü’s-Sâlihîn ve TercümesiSalihler Bahçesi, terc. Vahdettin İnce, İnkılab Yayınları, İstanbul, 2009.

Riyâzü’s-Sâlihîn Tercümesi ve Kelime Anlamı, terc. Ali Kaya, Yasin Yayınevi, 2010 (beş cilt).

Riyâzü’s-Sâlihîn’de Hadis Sohbetleri, Seyit Avcı, Serhat Yayınları, Konya, 2011. Aslında bir ihtisar çalışması olan bu eserde, âyet ve hadisler tek tek değil, bir bütün hâlinde sohbet şekline getirilerek işlenmiştir. Hadisler bazen metin, bazen muhteva olarak verilmiştir.

Dipnotlar:

  1. Celâlüddîn Ebu’l-Fadl Abdurrahmân es-Süyûtî, el-Minhâcü’s-Sevî fî Tercemeti’l-İmam en-Nevevî, tah. Ahmed Şefîk Demc, Dâru İbni Hazm, Beyrut, 1988, 30; M. Yaşar Kandemir, “Nevevî”, DİA, İstanbul, 2007, XXXIII, 45. ↩︎
  2. Alâüddîn Ali b. İbrahim b. el-Attâr, Tuhfetü’t-Tâlibîn fî Tercemeti’l-İmâm Muhiddin, thk. Ebû Ubeyde Meşhûr b. Hasen es-Selmân, Ammân, 2007, 44-46; Ebû Abdullah Şemsüddîn Muhammed ez-Zehebî, Tezkiratü’l-Huffâz, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, t.y., IV, 1470. ↩︎
  3. İbnü’l-Attâr, Tuhfetü’t-Tâlibîn, 47-51, Zehebî, Tezkiratü’l-Huffâz, IV, 1470. ↩︎
  4. Cengiz Tomar, “Şam”, DİA, İstanbul, 2010, XXXVIII, 313-314. ↩︎
  5. Ramazan Şeşen, “Eyyûbîler”, DİA, İstanbul, 1995, XII, 26-27. ↩︎
  6. İsmail Yiğit, “Memlükler”, DİA, Ankara, 2004, XXIX, 94. ↩︎
  7. İbnü’l-Attâr, Tuhfetü’t-Tâlibîn, 53-63. ↩︎
  8. Ahmed Abdülazîz Kâsım el-Haddâd, el-İmam en-Nevevî ve Eseruhu fi’l-Hadis ve Ulûmihî, Mekke, 1409, Basılmamış yüksek lisans tezi, 191-205. ↩︎
  9. el-Haddâd, el-İmam en-Nevevî ve Eseruhu fi’l-Hadis ve Ulûmihî, 125-126. ↩︎
  10. İbnü’l-Attar, Tuhfetü’t-Tâlibîn, 43, 96-98; Abdülganî ed-Dakr, el-İmam en-Nevevî, Dârü’l-Kalem, Dımaşk, 1994, 197-199. ↩︎
  11. İbnü’l-Attâr, Tuhfetü’t-Tâlibîn, 63-64. ↩︎
  12. İbnü’l-Attâr, Tuhfetü’t-Tâlibîn, 98-113. ↩︎
  13. Abdülhayy el-Leknevî, el-Ecvibetü’l-Fâdıle li’l-Es’ileti’l-Aşreti’l-Kâmile, ta’lîk: Abdülfettah Ebû Gudde, Mektebü’l-Matbûâti’l-İslâmiyye, Halep-Beyrut, 1984, 123-124. ↩︎
  14. Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref en-Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn, thk.Nâsıruddîn el-Elbânî, el-Mektebü’l-İslâmî, Beyrut, 1979, mukaddime. ↩︎
  15. M. Yaşar Kandemir, İ. Lütfi Çakan, Raşit Küçük, Riyâzü’s-Sâlihîn- Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yayınları, İstanbul, 1997, I, 72-73. ↩︎