Şöyle bir düşünelim: Sürekli olarak yanımızda olan arkadaşlarımız ve ailemizden bazı fertler olsun. Bunlar bizi çok sevmekle beraber, insanî bazı hatalarımızı gördükleri halde bizim için hayatlarını, hatta kendi anne ve babalarını hiçe sayacak kadar bize bağlanmaları normal midir? Biz bütün beşeri hallerimizde harika olmadıktan sonra, böyle bir bağlılığın oluşması mümkün müdür? Elbette ki mümkün değildir…
Peygamber Efendimizin ﷺ yanında sürekli bulunan ve her haline şahit olan arkadaşlarına “sahabe” denilmektedir. Peygamberimizin ﷺ her halini inceden inceye izleyen ve takip eden bu zatlar Peygamberimizde ﷺ -haşa- en ufak bir samimiyetsizlik, yalancılık veya sahtekârlık görselerdi, acaba canlarını hiçe sayarcasına O’na bu derece bağlı olurlar mıydı? Hem de ne bağlılık? Kendi kabilelerini, anne, baba ve kardeşlerini karşılarına alıp, gerektiğinde onlarla savaşacak kadar bir bağlılık. Hatta Enes Bin Nadr (ra) gibi O’nun ﷺ uğrunda lime lime doğranacak1 kadar, Habbab bin Eret gibi ateşlerde dağlanacak2 kadar ciddi bir bağlılık.
Bu noktada şeytan aklımıza şöyle bir soru getirebilir: “Onların, korkularından böyle davranmadıkları ne malum?” Biz de şeytanın bu sorusuna şu hakikatle cevap veririz: Eğer -haşa- korkularından böyle davransalardı, Efendimizin ﷺ vefatından sonra korkmalarına gerek kalmadığından, İslamiyet’in sönüp bitmesi gerekirdi. Ancak tam aksine vefatından sonra, İslam’ın sahabelerin eliyle bütün dünyaya yayılması gösterir ki, bağlılıkları korkularından değil, Peygamber Efendimizin ﷺ davasının doğruluğuna her şeyleri ile inanmalarından kaynaklanmaktadır.
Sahabelerin bu imanları, onlara insanlık aleminde Peygamber ﷺ’den sonraki yüksek mertebeyi kazandırmıştır. En büyük bir velinin bile, en küçük bir sahabeye yetişememesi, onların imanlarının göstergesidir. Allah onlardan razı olsun.
İşte cahiliye devrinin vahşetinden, insanları kurtarıp en yüksek bir insanlık mertebesine çıkarması ve bu sahabelerin Allah Resulü’nün ﷺ izinden bütün dünyaya İslamı duyurmak için mal, mülk, aile, şan ve şöhreti bir kenara itip hayatlarını bu yola koymaları ve en medeni toplumlara imam ve önder olacak vasıflarda yetiştirilmiş olmaları Peygamber Efendimizin ﷺ nübüvvetinin delillerindendir. Çünkü onların muallimi ve terbiyecisi Peygamberimiz ﷺ’dir.
Sahabelerle ilgili detaylı bilgiyi, onların harika fedakarlıklarını ve İslam uğrundaki çabalarını “Peygamberimizin Sahabeleri” isimli bölümümüze havale ediyoruz.