Hz. Hafsa, Hz. Ömer’in kızıdır. Peygamberimiz risaletle vazifelendirilmeden evvel Mekke’de doğdu. İlk defa Huneys bin Huzâfe ile evlendi. İlk Müslümanların safında yer alan bu bahtiyar karı-koca, müşriklerin dayanılmaz işkencelerine maruz kaldılar. Birlikte Medine’ye hicret ettiler. Hz. Huneys, Bedir Savaşı’na iştirak etti. Müşriklerle kahramanca savaştı. Bu savaşta aldığı yaradan kurtulamadı. Medine’ye dönüldüğü sırada vefat etti. Böylece Hz. Hafsa genç yaşta dul kaldı.
Sevgili kızının dul olarak hayatına devam etmesine Hz. Ömer’in gönlü razı olmadı. Düşündü taşındı, onu Hz. Osman’a nikâhlamaya karar verdi. Çünkü Peygamber Efendimizin sevgili kızı Hz. Rukiyye vefat ettiğinden Hz. Osman da dul kalmıştı. Hz. Ömer hiç vakit geçirmeden Hz. Osman’a gitti. Hz. Osman üzgündü. Hz. Ömer onu teselli etti ve “Yâ Osman! İstersen Hafsa’yı sana nikâhlayayım.” dedi. Hz. Osman hemen cevap vermedi. Biraz düşünmek için müsaade istedi. Aradan birkaç gün geçtikten sonra da, “Şu günlerde evlenmek istemiyorum.” diyerek Hz. Ömer’den özür diledi.
Hz. Osman’dan bu cevabı alan Hz. Ömer doğruca Hz. Ebû Bekir’e gitti. Aynı teklifi ona da yaptı. Hz. Ebû Bekir sustu, hiçbir cevap vermedi. Hz. Ömer onun cevap vermeyişine çok üzüldü. Hz. Osman hiç olmazsa cevap vermiş ve özür dilemişti. Üzüntülü bir şekilde Peygamber Efendimizin huzuruna girdi. Ve “Yâ Resûlallah! Ben Osman’a şaşıyorum; Hafsa’yı ona teklif ettim de yanaşmadı!” dedi. Büyük sahabisinin ve yardımcısının böyle üzülmesine Peygamber Efendimizin gönlü razı olmadı. Ona çok sevineceği bir müjde verdi, “Yâ Ömer, ben sana Osman’dan daha hayırlı bir damat, Osman’a da senden daha hayırlı bir kayınpeder söyleyeyim mi?” buyurdu. Hz. Ömer şaşırmıştı. Hz. Osman’dan hayırlı damat kim olabilirdi? Hemen, “Buyur, söyle yâ Resûlallah!” dedi. Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
“Sen kızın Hafsa’yı bana nikâhlarsın. Ben de kızım Ümmü Gülsüm’ü Osman’a nikâhlarım. Çünkü Allah, Osman’ı senin kızından daha hayırlısına, senin kızını da Osman’dan daha hayırlısına nikâhladı.”
Hz. Ömer bu müjdeye çok sevindi. Hemen hazırlıklar tamamlandı ve Peygamber Efendimiz, Hz. Hafsa ile Hicret’in 3. yılında Şaban ayında nikâhlandılar.
Böylece Resûlullah, Hz. Âişe’yi nikâhlamakla en büyük yardımcısı olan Hz. Ebû Bekir’i taltif ettiği gibi, Hz. Hafsayı nikâhlamakla da Hz. Ömer’i taltif etmiş oldu. Bu büyük sahabileriyle din bağını, akrabalık bağlarıyla pekiştiriyordu. Hz. Ebû Bekir’in, Hz. Ömer’in teklifine karşı sükût etmesinin sebebi, Peygamber Efendimizin Hafsa ile evleneceğini bilmesiydi. Resûlullah’ın sırrını söylemek istemiyordu. Nitekim nikâh tamamlandıktan sonra Hz. Ömer’e, “Senin teklifine müspet cevap vermemem için hiçbir sebep yoktu. Ancak Resûlullah, Hafsa ile evlenmek istediğini bana söylediği için, onun sırrını açıklamak istemedim. Şayet Resûlullah, Hafsa hakkındaki düşüncesinden vazgeçseydi, onu muhakkak ben kabul ederdim.” dedi ve ondan özür diledi.[1]
Hz. Hafsa’nın hayatı da Peygamberimizin diğer hanımları gibi fakirlik içerisinde geçti. Yatak olarak kullandığı tek bir yorganı vardı. Yazın onu altına serer, kışın da bir tarafını altına serer, bir tarafını da üstüne örterdi. Hz. Hafsa çoğu zaman yemeğin yanında ekmek bulamazdı. Buna rağmen içinde bulunduğu durumdan şikâyette bulunmadı. Cenâb-ı Hakk’a şükretti.[2]
Bir defasında bir tulum bal hediye etmişlerdi. Hz. Hafsa her sabah Resûlullah kendisine uğradığında o baldan şerbet yapar, Peygamberimize ikram ederdi.[3]Hz. Hafsa ibadete çok düşkündü. Çok namaz kılar, çok nafile oruç tutardı.[4]Başkalarının kendisine hediye ettiği şeylerden kendi yemez, Peygamber Efendimize ikramda bulunurdu; onu kendi nefsine tercih ederdi.
Hz. Hafsa, Peygamber Efendimizin vefatından sonra mühim hizmetlerde bulundu. Mesela bunlardan birisi, Kur’ân-ı Kerim nüshasını muhafaza etmekle vazifelendirilmesiydi. O bu vazifeyi hakkıyla ifa etti.
Hz. Hafsa, Peygamber Efendimizin mübarek sözlerinin bize kadar ulaşması hizmetinde de bulundu. 60 hadis rivayet etti. Çeşitli hadis kitaplarında yer alan bu hadislerden birisi şu mealdedir:
Resûlullah yatağına girdiğinde sağ elini sol elinin üzerine koyar ve şöyle dua ederdi:
“Yâ Rabbi! Kullarını dirilttiğin gün beni azabından koru!”
Bunu üç defa tekrar ederdi.[5]
“Müminlerin annesi” olma şerefine nail olan Hz. Hafsa validemiz, Hicret’in 45. yılında Hz. Muâviye’nin hilafeti zamanında 60 yaşındayken vefat etti.
Allah ondan razı olsun![6]