Hac mevsimi kapanır ve Mekke’de insanlar putperest ve Müslüman başbaşa kalır. Yeni bir taktik devreye konur.

 Kur’an’ı dinleyenleri engellemek… Ama onlar henüz Müslüman olmadıkları için baskı ve zulümle değil. İçki ve eğlence ile. Bu işin başını da Haris oğlu Nadr isminde bir animasyon uzmanı çeker. Pers ülkesinde uzun zaman kalmış olan Nadr, Rüstem ve İsfendiyar gibi ünlü Pers imparatorlarına ait çok sayıda masal ezberlemiştir. Ayrıca dansözlük ve fahişelik yapan iki de cariye satın alır ve sonra Kureyş egemenlerine:

“Siz Muhammed’e şair, sihirbaz, kâhin gibi kendinizin bile inanmadığınız boş iddialarla engel olamazsınız.” der. “Bunun için eylem gerekir. Onu dinleyenlere öyle alternatifler sunalım ki Muhammed’in anlattıklarından daha çok hoşlarına gitsin ve onunla ilgilenmesinler.” Teklif çok parlak görünür. Ve kesinlikle o güne kadar uygulanan bütün yöntemlerden çok daha çekicidir. Hemen uygulamaya geçer. Adım adım Hz. Muhammed’i takip eder. O bir topluluğun yanına uğrayıp onlara Kur’an okumuş, İslam’ı anlatmışsa aynı yere O’nun arkasından hemen Nadr damlar. Yanında fahişe dansözleri, hokkabazları ve komedyenleri de olduğu halde… Sonra da dört dörtlük bir eğlence sahnesi kurulur. Hem de bedava… Önce kendisi Pers ülkesinden öğrendiği masalları anlatır ve her defasında da araya sıkıştırmayı unutmaz:

“Muhammed’in size okudukları da işte benimkilere benzer masallar. Ama söyleyin! Benimkiler O’nun okuduklarından daha eğlenceli değil mi?” ‘Muhammed’in okudukları’ derken kastettiği geçmişpeygamberlere ait olayları anlatanayetlerdir. Ve Mekke yıllarında bu ayetlerden çok sayıda vahyedilmiştir. Kur’an onun bu orijinal bozgunculuğuna da yer verir:

“Onlara: ‘Rabbiniz ne indirdi dendiği zaman: ‘Eskilerin masallarını’dediler.’” (Nahl, 16:24)

Birinin Hz. Muhammed’le çokça bir arada görülmeye başlandığını duyduğu zaman hemen “sanatçı(!)” cariyelerinden birini ona yollar ve:

“O adamı Muhammed’den soğutuncaya kadar yedir, içir, eğlendir!” der. Ayrıca Hz. Muhammed’in, Kur’an’ı Hıristiyan bir köleden öğrendiği iddiasını da yayan odur.

Putperestlerin insanları Hz. Muhammed’den uzak tutmak için kullandıkları bir diğer yöntem de küçümseme ve itibarsızlaştırmadır.

“Seni gördüklerinde: ‘Bu mu ALLAH’ın peygamber olarak gönderdiği’ diye, seni hep alaya alıyorlar!” (Furkan, 25:41)

Birinin Müslüman olduğunu öğrendiklerinde, onu soru, alay, itirazlarla bunaltıp yaptığına pişman etmeye ve toplum içerisinde onu da itibarsızlaştırmaya çalışırlar:

“Doğrusu günahkârlar, inananlara gülerlerdi. Onlara uğradıklarında birbirlerine göz kırparlardı. Ailelerine döndüklerinde zevklenerek dönerlerdi. Mü’minleri gördüklerinde: ‘İşte bunlar sapıklardır.’ derlerdi. Hâlbuki onlar Mü’minler üzerine bekçi gönderilmemişlerdi.” (Mutaffifin, 83:29-33)

Özellikle, Bilal, Habbab, Suheyb, Ammar gibi yoksul Müslümanlar bu alayların baş hedefi olur. Putperestler, onları birbirlerine gösterip:

 “Şu Muhammed’in arkadaşlarına bakın hele” derler, “demek ki içimizden ALLAH’ın lütfuna ve hidayetine layık olanlar bunlarmış!”