Gassanîler, Suriye’de oturan en güçlü kabilelerden biri idi.

Hicret’in 7. senesi Muharrem ayında, Peygamber Efendimiz, bu kabilenin hükümdarı Hâris b. Ebî Şimr’i de İslam’a davet etmek üzere ashaptan Şuca b. Vehb’i bir mektupla gönderdi.[1]

Şuca b. Vehb (r.a.), mektubu alır almaz süratle yola çıktı. Şam’a vardı, fakat hükümdar Haris’i sarayında bula­ma­dı. Günlerce sarayın kapısında beklemek zorunda kaldı.

Bu arada, hükümdarın kapıcısı ne için geldiğini sorunca, Resûl-i Ekrem’in Haris’e gönderilmiş elçisi olduğunu söyledi; sonra da Pey­gamber Efendimizin sı­fatlarını ona anlattı. Kapıcı Mira, anlatılanlar karşısında gözyaşlarını tuta­ma­dı ve “Ben İncil’i okudum. Bu Peygamberin ﷺ sıfatlarını onda aynen ya­zı­lı buldum” dedi. Sonra da Resûl-i Ekrem’in peygamberliğini tasdik ederek Müs­lü­man oldu. Ancak Haris’in kendisini öldürmesinden kork­tuğu için bu ima­nını gizli tuttu.[2]

Şuca’ın, Hükümdara, Pey­gam­be­ri­mizin Mektubunu Sunması

Günlerden sonra Haris, bir gün tahtına oturdu. Elçi Şuca’ı kabul etti. Resûl-i Ekrem’in mektubunu elçi Şuca b. Vehb’ten alan Hükümdar Haris, açıp bakınca şunların yazılı olduğunu gördü:

“Bismillahirrahmânirrahîm!

“Allah’ın Resûlü Muhammed’den, Hâris b. Ebî Şimr’e!

“Doğru yolda gidenlere, Allah’a iman ve Peygamberini tasdik edenlere se­lam olsun!

“Ben seni, eşi, ortağı olmayan bir Allah’a imana davet edi­yorum. Davetimi kabul edersen, hükümdar olarak yine mülkünde kalacaksın!”[3]

Bu sözler karşısında Haris’in tavrı birden değişti. Mübarek mektubu yere atıp hiddetli hiddetli, “Saltanatımı benden kim alacakmış, göreyim! O, Ye­men’de de olsa, kendisine tâbi olanlarla üzerime gelmeden, ben onun üzerine gi­deceğim!” diye konuştu.[4]Sonra da, atlarının nallanmasını adamlarına em­retti. Elçi Şuca Hazretlerine de dönerek, “Git, sahibine, gördüğünü haber ver” dedi.

Hükümdar Haris, Medine üzerine yürümeye kararlıydı. Bunu o sırada Ku­düs’te bulunan Kayser’e yazdığı mektupta da açık açık belirtiyordu. Ancak Kay­ser’den gelen cevap, bu kararın hilâfınaydı. Kayser, ona, “Sakın onun üze­rine yürüme!” tavsiyesinde bulunuyor­du.

Kayser’in mektubunu aldıktan sonra Hâris b. Ebî Şimr, biraz ak­lını başına toplamış olacak ki elçi Şuca Hazretlerini ikinci kere huzuruna çağırdı. Ne za­man gideceğini sorduktan sonra da, adamlarına, kendisine yüz miskal altın ver­mesini de emretti.[5]

Saraydan ayrılıp Medine’ye gitmeye hazırlanan Şuca’ın (r.a.) yanına kapıcı Mira vardı. Onun için hazırladığı yol azığı ile elbiseyi verdikten sonra, “Allah Resûlüne benden selam söyle ve Müslüman olduğumu da ona haber ver” de­di.[6]

Haris’e Yapılan Beddua

Şuca b. Vehb, Medine’ye geldi; Hz. Re­sû­lul­lah’ın huzuruna çıkarak, görüp duyduklarını bir bir anlattı.

Haris’in, elçisine ve mektubuna karşı takındığı menfi muameleyi öğrenen Resûl-i Kibriya, “Saltanatı yok olsun!”[7]diye ona beddua etti.

Aradan fazla bir zaman geçmeden, Hicret’in 8. yılında, bu bedduanın tesi­riyle Haris dünyadan kâfir olarak göçüp gitti ve Gassanî saltanatı Cebele b. Eyhem’e geçti. O ise, Gassanî saltanatının son hükümdarı oldu.[8]


________________________________________________________

[1]İbn Hişam, Sîre, c. 4, s. 254; İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 261.
[2]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 261; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 305.
[3]İbn Kayyim, Zâdü’l-Meâd, c. 3, s. 72; Halebî, a.g.e., c. 3, s. 304.
[4]İbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 261; Halebî, a.g.e., c. 3, s. 305.
[5]Halebî, a.g.e., c. 3, s. 305.
[6]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 261; Halebî, a.g.e., c. 3, s. 305.
[7]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 261; Halebî, a.g.e., c. 3, s. 305.
[8]İbn Sa’d, a.g.e., c. 1, s. 261; Halebî, a.g.e., c. 2, s. 43