Hz. Peygamber’in ﷺ müderris ve muallimliğini yaptığı Suffe Medresesi talebelerinin her biri ayrı bir meziyet, ayrı bir kabiliyet, ayrı bir fazilete sahiptir, İnsanın fıtri hususiyetlerini, Kur’âni düstur ve prensiplerin emri çerçevesinde daima dikkat nazarında bulunduran Resûlullah, bu ulvi medresenin talebelerinin her birinin kalbine nübüvvet nurundan inikaslar sağlamıştı. Suffe Ashâbı’nın kimisi cihatta, kimisi tebliğde, kimisi ilimde, kimi de hadis rivayetinde şahikalaşmıştır.
Esma bin Hârise de, bu fazilet, ilim ve medeniyet müjdecileri kervanının bir halkasıdır. O da bütün hayat ve varlığını Hz. Peygamber’in hizmetine adamıştı. Saadet, lezzet ve huzuru bunda idi. Onun için, Kâinatın Efendisi’ne hizmetkâr olmaktan büyük bir şeref olamazdı.
Resûlullah’ın hizmetkârları arasında Enes bin Mâlik’ten (r.a.) sonra sıklıkla adı geçenler, Esmâ bin Hârise ve kardeşi Hind bin Hârise’dir. Bu sahabiler, her türlü eziyet ve meşakkat içinde, gece gündüz demeden Resûlullah’ın hizmetinde bulunmaktan geri durmadılar. Bir yandan Suffe Medresesi’nde İslam’ın yüce emir ve prensiplerini, imani ve ilmî hakikat ve bilgileri tedris ederken, diğer yandan Hz. Peygamber’in hizmetinde bulunuyorlardı.
Medine’ye geldiğinde Resûlullah, “Mihmandâr-ı Nebî” unvanıyla anılan Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin evinde kaldı. Ebû Eyyûb, bizzat kendisi Resûlullah’ın hizmetinde bulunur, ihtiyaçlarını karşılar, suyunu getirir, isteklerine koşardı.
Resûlullah bir süre burada kaldıktan sonra kendi evine taşındı. Bu esnada fiilen hizmetinde bulunanlardan biri de Esmâ bin Hârise’ydi.
Arabistan’ın çorak ve kurak bölgesinde, kızgın kum ve güneşte, yıllarca artan bir heyecan ve vecd ile, Hane-i Saadet’e kovalarla Sukya Kuyusu’ndan su taşıdı.
Esma bin Hârise’nin kabile ve kavmi arasında mühim bir mevkii ve ağırlığı vardı. Hatırı sayılır biriydi. Esmâ, Resûlullah’ın hizmetinde bulunmayı, bütün makam ve mevkilerden, teveccüh ve takdirlerden daha şerefli daha üstün görüyordu. Kavminin reisi olmaktansa Resûlullah’ın hizmetçisi olmayı tercih etmişti.
Onun ve kardeşinin bu kahramanlığını, yine Suffe Medresesi’nin güzide talebesi, Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlatır:
“Şu Hârise’nin iki oğlu olan Esmâ ve Hind’i gördüm göreli, Resûlullah’a hizmet ederler.”
Ebû Hüreyre gibi, Resûlullah’ı gölge gibi takip eden, yanından ayrılmayan bir sahabinin “gördüm göreli” demesi, iki kardeşin ne kadar zaman Hz. Peygamber’e hizmet ettiklerini anlatmaya yeter…
Bu büyük sahabi, dünyevi makam ve zevkleri büsbütün terk ederek Resûlullah’ın hizmetinde bulunmayı “en büyük zevk ve makam” olarak görmüştür.
Bir defasında Resûlullah, bir emri tebliğ için onu kavmine göndermişti. Hz. Peygamber’den bu emri alan Esmâ’nın, ayakkabılarını eline alarak, yalın ayak, nefes nefese koşup kavmine gittiği ve Resûlullah’ın emrini tebliğ ettiği bildirilmektedir.
Resûlullah’ın medresesinde yetişen sahabilerin, hizmet ve vazifesindeki hassasiyetleri nihayetsizdi. Yeni bir emir, yeni bir tavzif karşısında durmak ve yorulmak nedir bilmezler, gerektiğinde Esmâ’nın yaptığı gibi yalın ayak koşarlardı.
Hicrî 66 tarihinde vefat eden bu fedakâr ve kahraman şahsiyetin hayatıyla ilgili kaynaklarda çok az bilgi vardır. Ebû Hüreyre’nin yukarıda geçen beyanları dışında, Muhammed bin Ömer’in Esmâ ve Hind’i kastederek, “Ben, bu iki kardeşin ve Enes bin Mâlik’in, Resûlullah’ın kapısını terk ettiğini görmedim!” şeklindeki ifadesi, Esmâ ve kardeşinin Resûlullah’ın hizmetinden bir an olsun ayrılmadıklarını göstermektedir…[1]
Allah onlardan razı olsun!
_________________________________________
[1]Tabakât, 1: 322, 497, 504; Üsdü’l-Gàbe, 1: 78.