Ebû’l-Yeser (r.a.), Ensar’dandı. İkinci Akabe Biatı’na katılmıştı. Peygamberimizle birlikte bütün savaşlara iştirak etti. Bedir Savaşı’nda çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Müşriklere kan kusturduğu bir sırada, müşriklerin safında bulunan, Peygamberimizin amcası Abbas’la karşılaştı. Onu öldürmedi. Çünkü Resûlullah, amcasının öldürülmesini yasaklamıştı. “Resûlullah seni öldürmeyi bize yasakladı.” dedi. Hz. Abbas da, “Bu, onun akraba hakkını ilk gözetmesi değildir.” mukabelesinde bulundu. Ebû’l-Yeser daha sonra Abbas’ı esir aldı, Peygamberimize getirdi.
Aslında Ebû’l-Yeser zayıf ve kısa boylu idi. Hz. Abbas ise güçlü kuvvetliydi. Böyle biri tarafından esir edildiği için mahcubiyet duyuyordu. Peygamberimize, “Yâ Resûlallah, vallahi beni bu adam esir etmedi! Beni, insanların en güzel yüzlüsü, başının saçı iki tarafa ayrılmış, mor bir ata binmiş, bunların içerisinde göremediğim birisi esir etti.” dedi. Ebû’l-Yeser de onu tasdik etti, “Yâ Resûlallah, onu esir ederken hiç görmediğim bir zat bana yardımda bulundu. Onun şekli şöyle şöyleydi.” dedi. Peygamberimiz ﷺ, “Sen onu esir alırken şerefli bir melek sana yardım etmiştir.” buyurdu.
Ebû’l-Yeser’in Peygamberimizin yanında ayrı bir yeri vardı. Bir defasında onun için, “Ya Rab, ona uzun ömür ihsan eyle!” diye dua etmişti. Ebû’l-Yeser bu duanın bereketiyle uzun müddet yaşadı.
Ebû’l-Yeser (r.a.), sıkıntı içerisinde olanlara yardım etmekten çok büyük haz duyardı. İmkânı varsa alacağından vazgeçer, bağışlardı; imkânı yoksa da, alacağını tehir ederdi. Bu hususta Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet ederdi:
“Hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde Arş’ın gölgesinde gölgelenmek kimi sevindirirse, borçluya mühlet versin veya alacağından vazgeçsin.”
Hz. Ebû’l-Yeser, namazlarını son derece huşu içinde kılar, bütün şartlarına riayet ederdi. Başkalarına da böyle yapmaları tavsiyesinde bulunurdu. Bununla ilgili olarak da Resûlullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet ederdi:
“Bazılarınız namazlarını tam olarak eda ediyorlar; fakat bir kısmınız namazını yarı, kiminiz üçte bir, kiminiz de dörtte bir eda ediyor.”
Ebû’l-Yeser (r.a.) halim selim birisiydi. Yufka yürekliydi. Resûlullah ile birlikte geçen günlerini hatırladıkça ona duyduğu muhabbetten ağlardı. Sebebi sorulduğunda da, “Sona kaldım!” derdi. Hicret’in 55. senesinde vefat etti. Allah ondan razı olsun!
Ebû’l-Yeser’in Peygamberimizden rivayet ettiği bir hadisin meali şöyledir:
“Allah’ım! Yıkılmaktan, düşmekten, suda boğulmaktan, bunaklık derecesindeki ihtiyarlıktan Sana sığınırım! Ölürken şeytanın beni aldatmasından, Senin yoluna sırt çevirmiş ve zehirli hayvanlar tarafından sokulmuş olarak ölmekten Sana sığınırım!”[1]
_________________________________
[1]Tabakât, 4: 12; Müsned, 3: 427.