PROF. DR. CEVAT BABUNA: 1925’te Köprülü’de doğdu. 1950 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. 1954–1960 yıllan arasında ABD Chicago Üniversitesinde daha sonra North Western University’de Kadın hastalıkları ve doğum alanında ihtisas yaptı. Bir süre aynı üniversite’de öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1957’de Chicago Maternité Center başkanlığına getirilmesi basında büyük yankı uyandırdı ve ABD medyasında Uçan Türk adıyla anıldı. Türkiye’nin yakından tanıdığı bazı ünlü simaların ABD’de mesleki bakımdan yetişmesini sağladı.
1960 yılında Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın hastalıkları ve doğum kürsüsünde akademik kariyerine başladı. 1965’te doçent, 1970’te profesör oldu. Aynı üniversitede iki devre Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Başkanlığı, 15 yıl İstanbul Jinekoloji Derneği Başkanlığı, 10 yıl Türkiye Jinekoloji Dernekleri Federasyonu başkanlığı yaptıktan sonra 1997 yılında International Federation of Gynecology and Obstetrics (FIGO)’in icra kurulu üyeliğine seçildi.
İnsan ve Kâinatın yaratılışı konusunda yurt içi ve yurt dışında yüzlerce konferans veren, yerli ve yabancı TV kanallarında açık oturumlara katılan Babuna, 4 Nisan 1999’dan bu yana TGRT’de her gün yayınlanan “Huzura Doğru” programı içinde, “Bilim ve Din” başlığı altında “İnsan ve Kainatın yaratılışı” konusunda çarpıcı bilgiler veriyor.
Türkçe ve Batı dilleriyle yayınlanmış 300’ün üzerinde makalesi bulunmaktadır.
“Döllenmiş olan dişi hücre, rahim içerisine gelinceye kadar çoğalır, yüzlerce hücrelik bir küme haline gelir. Rahim içerisinde kendine uygun yeri bularak gebeliği başlatır. Dikkat edin!.. Gebeliğin ilk başladığı safhada bütün hücreler birbirinin aynıdır. Şekilleri aynı, taşıdıkları genetik kalıtım yükü hep aynıdır. İşte tam burada, aniden sırrını hala çözemediğimiz muazzam bir olay yaşanır. Bu hücreler gayet sakin, gayet durgun iken, birden bire büyük bir telaş başlar. Hücrelerden bir kısmı bulundukları yerin yukarısına, bir kısmı yanlara, bir kısmı aşağılara doğru göç eder. Yani bir dağılma olur. Dağılan her grup durdukları noktada şekil değiştirmeye başlar. Yukarıya giden grup beyni oluşturur. Beyin, daha imal edilirken çalışmaya başlamıştır. Yanlara giden hücreler elleri nakış gibi işler. İlk olarak palet gibi bir şey ortaya çıkar. Sonra bu paletin üzerinde oluklar meydana gelir. Olukların bulunduğu yerdeki hücreler kendisini yok ederler. Bu şekilde parmakların ortaya çıktığını görürüz. Diğerleri mideyi, bağırsakları, ayaklan teşkil etmeye başlar.”
“Peki, bu hücreler neden durduk yerde faaliyete başlıyorlar? Kendilerine kim emir veriyor da birileri yukarı birileri aşağıya gidiyor? Yukarıya gidenler nereden biliyorlar beyni teşekkül edeceklerini? Eli teşkil edecek hücreler nasıl oluyor da yanlara kayıyorlar? İşte bu nokta bugün bilim tarafından bilinmiyor. Ama bu bir gerçektir.”
“Bu muazzam faaliyet, büyük bir hız ve büyük bir özenle ama kesintisiz olarak 40 gün içerisinde tamamlanır. Gebeliğin 40. gününde, yani 6. haftasında bir çiğnemlik et parçası, tam bir insan yavrusu olmuştur. Her şeyiyle mevcut, yaşayan bir insan yavrusu… Bugün, ultrasonografi dediğimiz aletle bu yavrunun kalp atışlarını görebiliyoruz. Demek ki etiyle, canıyla insanın yaratılışı 40 gün içinde tamamlanmaktadır. Üçüncü ayın sonunda çocukta ağrı hissi de teşekkül etmiştir.”
“O söylemişse doğrudur…”
Sevgili Peygamberimiz, ultrasonografi aletinin keşfinden tam 1400 sene önce şöyle bir bilgi verir insanlara;
‘Anne karnında yaratılış 40 günde tamamlanır.’
(PROF. DR. CEVAT BABUNA, BİLİMDEN İMANA, BABIALİ KÜLTÜR YAYINCILIĞI, 2001)
Selamlar Hocam, ANA Rahminde bir zerreden sanki sayisiz zerrelere yani tekten coga dönüsle insanliga gecis icin beser denen yapinin fizik madde elbisesinin olusumunun anlatmini ve tanimini EFENDiMiZiN hadisinin de desifresi ile sizin tibbi ilminizin tarifiyle okurken, ayni zamanda toprak yani kati madde denen ve kendimizi hakikatimiz aynasinda görmemize neden olan fakat, yanlis inanis ve yanlis yasam bicimlerimizin beden diye sahiplendigimiz topraktan olma kabrimizin hak olan en pozitif calisma metodunu, hakikate ters inanis ve yasam bicimimizle kilitleyerek semavi yükselise engel olarak bizi dünya da denen ama kabir diye de tarif edilen kati madde boyutuna baglayan ve sinirlarla kusatarak kilitleyen beser yapimizin ancak 40 GÜNLÜK Riyazatla ASLINA DÖNEREK HAKiKi Huviyetine ulastigini hatirlatti bana. ilim ve bilim icinde acik acik anlatilan ve labor olmamasina ragmen Efendimizin olaganüstü aciklamalariyla hadis icinde ilim verilerek kuran ayetleri cok acik ayan beyan desifre etmek isteyenlere , anlamak ve ikram ile ikra etmek isteyenlere sunulmus. Benim sülalem Alevi ve bu gerceklerin yanindan bile gecmek istemiyorlar. Bir gün tv de bir Alevi doktorun tibbi ilmiyle insan bedeninde ki calisma sitemini ANLATIRKEN, kendimde Kuran la kendimi tanimaya calistigimdan, Alevi doktorun bilmeden sünnetullahin nasil calistigini anlattigini büyük bir hayret ve hayranlikla fark ettim. Fakat ona bunun Kuran oldugunu söylemek istesem red edecegini de biliyorum. Geneli de böyle bu alevi kardeslerimizin. Bana dert oldu sanki onlarin onca ilme ragmen bunu fark etmemis olmamalari veya fark etmek istememeleri. Simdilerde Ana Rahmi olan bu dünyadan nasil cikacagimla ilgili girisimlerle kendimi pozitif insa ederek miraci yasama savasi veriyorum. Fakat ilk hücremde kayitli olan negatif informasyonlarin beni engelledigini söylüyor manevi ilimlerle terapi aldigim hekimler. Bana yüklenmis onca günah denen miracimi engelleyici enerjiler. Yardima ihtiyacim var. Hani kin var ya Aleviler de,onlara göre Hz Ali öldürüldü ve bu yüzden kuran, namaz, zikir onlara haram olmus mus. Cok sükür degistigim icin bu düsünceleri dogru bulmuyorum ve tamamen yanlis buluyorum bu anlayislari. Fakat asiri duygusal yönümle asiri hassasiyetim bana farkli olaylarla yine farkli negatif hatiralarla forme olarak kin adi altinda tekrar ederek karsima cikmasi genetigimin iman ve inanc yönünden daha gereken kemale ermedigini kanitliyor.. Yardima ihtiyacim var.. Bir cok alim, kitaplarinda nefsden en zor cikartilan ha,staligin kin oldugu söylenmis. Caferi Sadik gibi incelersek eger, farkli zaman dilimlerinde farkli enerjilerin aktive olmasindan ve bu an-lar-da olusan ve dogan dolayisiyla mana suretleri de bu olusum sirasindaki enerji akimilarindan etkilenerek yogrulup forme olan birimlerin kisisel özellikleri istemeden veya istem disi o an ki özelliklerin manalariyla olusmakta ve biz buna karakterimiz demekteyiz. Söylemek isedigim, bir Akrep burcunda eger ASIRI derecede siddetli bir halde muntakim ( ÖC ALAN) esmasi baskinsa ne olacak? Veya bu esmanin kimyasal alanda elementsel ismi nedir, hangi element veya madde denen kati enerjiler bizim bio kimyamizda mevcut? Yada, bunu nasil tibbi takviye veya tedavilerle pozitif aktive edebiliriz? BU KONUYLA ilgili cok yönlü arastirma yapamiyorum fakat, namaz esnasinda veya disinda yasadiklarim bir takim enerjilerin insan kimyasini etkiledigini ve bu etkilesimin bizim kimyasal degerlerin degisimiyle deger ve özellikl degistirerek güclenebilecegini veya gücten düserek bir pil gibi zayiflayabilecegini kesinlikle anliyorum. Dolayisiyla eger biz ilmi gereken ilmi aciklikla tarif etmezsek seytan denen cehaleti asala yenemeyiz. Bu konulari cok iyi analayan aciklayan, bilen ve ögreten bir hocaya ihtiyacim var. Cünkü ben sadece okuma yazma biliyorum, her hangi bir egitimim yok. Görüyorum ki Alevi akraba ve topluluk bu ilimleri hadis ve Kuran la palel tartmadiklari icin anlayamadan ve cözemediklerinden hakikati red ediyorlar. Mesela: teyzem ve dayim, “sana namazin ve kuran okumanin ne faydasi oldu” dediklerinde onlara aciklayamadigim icin son derece üzülüyorum cükü, görüyorum ki onlardaki kin onlarin beyinlerine öylesine bir hasar vermis ki anlama ve kavrama kapasitelerini ve özelliklerini mühürleyerek kilitlemis gibi. Bu konuda onlara yardim etmek isterdim. ÖZELLiKLEDE EGiTMLi OLANLARINA. Fakat dedigim gibi öncelikle kendimi tamamen pozitif insa etmem gerekiyor. iNSALLAH 40 günlük yapilanmam icin kendime yardim edecek iyi bir mimar bulabilirim. Bu ilimleri ögrenirken ödeme yapmak gerekiyor sürekli. Efendimiz ise aksini söyleyerek bunun dogru bir davranis olmadigini söylemis ken !!! ilk hocam ne kadar köfte o kadar ekmek deyince bende gereken küfürleri savurarak attim kendisini. NERDEYSE != YIL ORADA KALDIM FAKAT tek istedigi bana ögrenci bul veya topla. Düm düz odunlar istiyormus kendine. Kendi girsin ormana ve bulsun kendine odun kafali müridler. AYNEN BÖYLE SÖYLEDiM. Heralde Aleviyyim diyerek cok zulm ettiler bana onca sene. Anlasamadigim bir adamla yasmaya zorladilar beni 10 yil boyunca. Maneviyatim hasar aldi. Bana yüzlerce insanin icinde senin kafan yavas calisiyor dedi Ahmed Hulusi denen hoca. Beyin tranvasi gecirerek beynime kan oturmasiyla kendimi kaybettim. Yurt disinda da yasadigimdan VE YANLIZLIKTAN kendime ne oldugunu fark etmedigim icin 5 yil boyunca divane gibi sokaklarda dolastim. Oglumun nasil büyüdügünü hatirlamiyorum. Asiriya gitti hulusi efendi. Günahlarimi saymasina kizmadim ama digeri bana agir geldi. Ne kadar da cok seviyordum onlari. Neyse, ONLARI üc aylar ve güzel AHLAKA ermek icin AF ETTIM ARTIK. Bana tam 10 yillik bir aci faturasi ödetselerde. Kitap bile okuyamadim asiri rahatsizliktan. Bu kadar sert olmak dogru mu? Selamlar
ve Aleyküm Selam;
Aziz kardeşim, bizzat alevi kaynaklarından istifade edilerek hazırlanan iman esaslarını alevi kardeşlerimize ispat etme gayesi taşıyan http://www.sorularlaalevilik.com sitesini incelemenizi tavsiye ederiz.
Selamlar…
Fatma hanım Allah CC iradenizi güçlendirsin. Bu kadar metafizik konulara dalmanıza gerek yok. İbni Haldun eserinde bu konudan bahsetse de, dinimizde burçlarla ilgili delil yoktur, dinimizde kader var. Alevilik batağından sizi kurtaran Allah’a hamdolsun. Ben sizde teslimiyet eksikliği görüyorum. Bakış açınızda değişiklikler yapmanız da gerekebilir.