Kur’an’da, “Kıyamet yaklaştı, ay yarıldı. Onlar ise, ne zaman bir mu’cize görseler yüz çevirir ve ‘Bu daimî bir sihirdir.’ derler.”[1]
ayetinin açık işareti ve tüm sahih hadis ve siyer kaynaklarında geçen manevi tevatür derecesindeki ayın yarılması mucizesinin nasıl gerçekleştiği konusunda bilgi verip, ardından bu konuda akla gelebilecek bazı sorulara cevap vermeye çalışacağız.
Ayın Yarılması Mucizesi Nasıl Gerçekleşti?
Ayın ikiye ayrılması mucizesinin Medine’ye hicretten önce[2] Kureyş müşriklerinin istekleri üzerine -Yüce Allah’ın izniyle- Peygamberimiz ﷺ tarafından gösterildiği Enes b. Malik[3], Hz. Ali, Huzeyfe b. Yeman[4], Abdullah b. Mes’ud[5], Abdullah b. Abbas[6], Abdullah b. Ömer[7], Abdullah b. Amr b. Âs[8], Cübeyr b. Mut’im[9] (r.anhum ecmain) gibi pek çok sahabeden nakledilmiştir.[10]
Kureyş müşriklerinden, Velid b. Mugîre, Ebu Cehil, Âs b. Vâil, Âs b. Hişam, Esved b. Abdi Yağus, Esved b. Muttalib, Zem’a b. Esved, Nadr b. Haris ve daha başkaları[11], Peygamberimiz’e ﷺ:
“Eğersen gerçekten peygambersen, bize Kameri (Ayı), yarısı Ebu Kubeys dağı, yarısı da Kuaykıan dağı üzerinde görülmek üzere ikiye ayır!” dediler.
Peygamberimiz ﷺ:
“Eğer bunu yaparsam iman eder misiniz?” diye sordu.
Müşrikler:
“Evet! İman ederiz.” dediler.
Ayın bedir, yani dolunay olduğu, iyice göründüğü gece, Peygamberimiz ﷺ, müşriklerin istedikleri şeyi kendisine vermesini, Yüce Allah’tan diledi.[12]
Cebrail (a.s.) inip, Allah’ın duasını kabul ettiğini O’na ﷺ duyurunca, O da Mekkelilere haber verdi. Müşrikler Ayın on dördüncü gecesinde, Ayın ikiye ayrıldığını gördüler![13]
Yüce Allah, Ayın yarısını Ebu Kubeys dağı, yarısını da Kuaykıan dağı arasında doğdurunca, Peygamberimiz ﷺ:
“Ey Ebu Seleme b. Abdulesed! Erkam b. Ebi’l-Erkam! Şahit olunuz!” diyerek Müslümanlara;[14]
“Ey filan! Ey filan! Şahit olunuz!” diye de, müşriklere seslendi.[15]
Fakat müşrikler“Bu, Ebu Kebşe’nin oğlunun bir sihridir!”[16] “Ebu Kebşe’nin oğlu sizi sihirledi!”[17] “Muhammed bizi sihirledi!” dediler.[18]
Bazısı da:
“Muhammed bizi sihirlediyse[19], bütün insanları da sihirleyemez ya![20] Başka beldeler halkından, yanınıza gelecek olanlara, sorun bakalım: Bunu onlar da görmüşler mi?”[21] dedi.
Her taraftan[22] gelenlere sordular:[23]
“Evet! Onu biz de öyle gördük! Ayı ikiye yarılmış gördük!” dediler. Ayın ikiye ayrılmış olduğunu haber verdiler. Her taraftan gelenlerden, Ayın ikiye ayrıldığını görüp de haber vermeyen bir kimse kalmadı.[24]
Fakat müşrikler iman etmekten, Müslüman olmaktan yüz çevirip:
“Bu, müstemir (olagelen) bir sihirdir!”[25], “Ebu Talib‘in yetiminin sihri semâya da tesir etti”[26] dediler.
Yüce Allah, Kamer sûresinde bu mucizeye şöyle temas buyurur:
“Saat yaklaştı.
Ay (ikiye) yarıldı (ayrıldı).
Onlar (ne zaman) bir âyet, bir mucize görseler, yüz çevirirler ve:
‘Müstemir (olagelen) bir sihir!’ derler.
(Ayın ikiye ayrılması mucizesini görünce de) hevalarına uydular:
‘Yalan!’ dediler (Peygamberi yalanladılar).
Oysa ki, her iş bir gayeye bağlıdır.
Andolsun ki; onlara (kendilerini küfür ve inattan) vazgeçirecek öyle önemli haberler gelmiştir ki, her biri, gayesine ermiş bir hikmet ve ibrettir.
Fakat, onları tehdit eden bütün o hadiseler kendilerine fayda vermiyor!”[27]
Ayın Yarılması Mucizesi ile Açıklama
Ayın yarılması mucizesi ile ilgili akla gelebilecek bazı soruların cevabını vermek istiyoruz. Sorumuz şu “Ayın yarılması mucizesi gerçekleşmiş midir? Neden tarihler ayın yarıldığından bahsetmiyor? Neden bilimin bugün bu kadar gelişmesine rağmen ayın üzerinde her hangi bir yarılma izi bulunmamaktadır? Eğer yarılma vuku bulsaydı bunun izinin ay üzerinde olması gerekirdi.” Akla gelebilecek bu iki şıklı sorunun ilk şıkkını beş maddede cevaplayıp, ardından diğer ikinci sorunun cevabını vereceğiz.
Ayın yarılması mucizesi gerçekleşmiş midir? Neden tarihler ayın yarıldığından bahsetmiyor?
Ayın yarılması mucizesi, Allah Resulünü ﷺ yalanlayan bazı müşriklere, davasının doğruluğunu göstermek için Allah’ın izniyle gerçekleşmiş bir mucizedir. Tarihlere geçmemesinin nedenlerini maddeler halinde izah edelim:
1. Ayın yarılması mucizesi bütün İslam tarihi ve siyer kitaplarında nakledilen, ayrıca Kur’an’da da Kamer Suresinin ilk ayetlerinde[28] işaret edilen bir mucizedir. Mucizeye tanık olan inatçı müşriklerin bu mucize karşısında Kur’an’ı inkar eden o müşriklerden hiçbiri bu mucizeyi inkar etmemiş, aksine“Sihirdir!..”[29] diyerek iptaline kalkışmışlardır. Tarihte bu hadisenin olmadığına dair hiçbir bilgi nakledilmemiştir. Eğer hadise gerçekleşmemiş olsaydı, İslam aleyhine olan en ufak bir hadiseyi bile ihmal etmeyen ve karalamak için kullanan müşrikler, tarihlerin ve Kur’an’ın naklettiği bu hadiseyi mutlaka yalanlayacaklardı. Yalanlayamamaları gösteriyor ki, bu hadisenin gerçekleşmesi noktasında bir şüphe yoktur.
2. Sa’d-ı Taftazanî gibi büyük alimler demişler ki:
“Ayın yarılması mucizesi, parmaklarından su akması, umum bir orduya su içirmesi, camide hutbe okurken dayandığı kuru direğin Peygamberimizin ondan ayrılmasından dolayı ağlaması, umum cemaatin işitmesi gibi mütevatirdir.[30]Yani, öyle tabakadan tabakaya büyük bir cemaat nakletmiştir ki, yalanda ittifakları muhaldir. Bin sene önce gözüken ve tarihlerin kaydettiği “Hâle” isimli kuyruklu yıldızının dünyadan göründüğünden nasıl eminsek -çünkü asırdan asıra insanlar o bilgiyi aktarmışlardır, yani mütevatirdir- ya da görmediğimiz sadece duyduğumuz Sri Lanka’nın vücudu gibi varlığı kesindir.” demişler.
İşte böyle vuku kesin olan bir meselede şüphe duymak ve vehme kapılmak akılsızlıktır. İmkansız bir hadise değildir. Ayın yarılması volkanla parçalanan bir dağ gibi imkan dahilindedir ve mümkündür.
3. Mucize, peygamberlik davasında inanmayan insanları ikna etmek içindir. Eğer inanmayan insanları, inanmaya zorlayacak olsaydı, o zaman imtihan sırrına zıt olurdu. Dolayısıyla ayın yarılması mucizesinde, ay yarıldıktan sonra bütün insanlığın göreceği kadar uzun süre o şekilde kalsaydı, bütün insanların iman etmesine vesile olacak ve imtihan sırrı ortadan kalkmış olacaktı. Veya sıradan bir semavi hadise olarak tarihlere geçecekti. Bu nedenle ayın yarılması mucizesi sadece gece vakti, ani bir şekilde, hazır bulunan müşriklere ve bazı sahabelere gösterilmiştir.
4.“Ayın yarılması hadisesi, başka ülkelerin tarihlerine neden geçmemiştir?” diye akla gelebilir. Halbuki bu hadise gece olmuştur, dolayısıyla dünyanın diğer yarısı gündüz olduğundan görünmemesi gayet normaldir. Ayrıca o dönemde cehaleti ve vahşilikleriyle ünlü olan Avrupa ülkelerinin tarihinde olmaması da gayet normaldir. Farklı yerlerde de sis ve bulut gibi farklı engeller görünmemesine sebep olmuş olabilir. Böyle bir hadise bazı fertler tarafından görülse de gözlerine inanamaz ve bu hadiseye birisi tanık olsa bile insanları inandıramaz ve tarihlere geçemez.
Özet olarak deriz ki:
1. Doğruluğun ve adaletin temsilcisi olan sahabelerin bu hadisenin gerçekleştiğine dair ifadeleri;
2. Pek çok müfessirin“Ve Ay yarıldı.”[31] ayetinin tefsirinde bu hadisenin nüzul sebebi olduğu konusundaki ittifakları.[32]
3. Güvenilir kaynaklardan nakiller yapan bu hadis âlimlerinin bu olayın gerçekleştiğini ispat eden rivayetleri;[33]
4. Bütün keşif ve ilham ehli olan evliya ve sıddıkînin bu hadisenin gerçekleştiğine dair haberleri
5. Kelam ilminin meslekçe birbirinden çok uzak olan imamlarının ve derin ilim ve ihtisas sahibi alimlerinin bu hadisenin olduğuna dair tasdikleri;
6. Dalâlet üzerine birleştikleri vaki olmayan ümmet-i Muhammediyenin[34] ﷺ bu hadisenin gerçekleştiğine dair inançları, güneş gibi ayın yarılması hadisenin gerçekleştiğini ispat eder.
Neden bilimin bugün bu kadar gelişmesine rağmen ayın üzerinde her hangi bir yarılma izi bulunmamaktadır?
Vücudumuzda oluşan bir yaranın bir süre sonra iz bırakmadan iyileşmesi, yeryüzünde meydana gelen çatlakların iz bırakmadan zamanla kapanmaları gibi, ayı yaratan kudretin de onu bir mucize eseri olarak yardığında iz bırakmadan birleştirmesi gayet makuldür.
Bununla beraber Büyük İslam Alimi Merhum Muhammed Hamidullah’ın da dikkat çektiği gibi; ayın yüzeyinde yukarıdan aşağıya doğru ve ayın tam ortasında uzun bir çatlak izi görüldüğünü hatırlatmakta yarar vardır. Bu çatlak yaklaşık bir mil (bin altıyüz metre) genişliğindedir ve uzay bilimciler buna “Hadley Rille” adını vermişlerdir. Apollo-15 ekibi tarafından, bu çatlak hakkında yapılan araştırmalar zamanın gazetelerinde yer almıştır. Bu çatlağın resmi aşağıda görülmektedir.[35] Ayrıca bu yarıkla (veya yarıklarla) ilgili internette Apollo-15 in kaydettiği video görüntüsü de internet üzerinden http://www.youtube.com/watch?v=lzXZXrt0n2M adresinden izlenebilir.
(Fotoğraf: Nasa, Google Moon[36])
Resimde görülen çatlağın ayın yarılması mucizesi ile doğrudan ilgilisi olup olmadığı tartışma konusudur. Anlaşıldığı üzere bu yarıklardan ay üzerinde bol miktarda bulunmaktadır. Ayın yarılması mucizesi ile bunların doğrudan alakalı olabilmesi için hepsinin aynı istikamet üzerinde ayın bütününü dairesel olarak dönmesi gereklidir. Ancak şuan bu şekilde olup olmadığı bilgimiz haricindedir. İstikbalde Müslüman bilim adamlarının ayda bu konu üzerinde derin araştırmalar yapması temennimizdir. Bu yarıklar ayın yarılması mucizesi ile ilgili ısrarla bir iz arayanlar için bir delil olabilir diyebiliriz.
___________________________________________
[1]Kamer, 54/1-2.
[2]Kastalâni, Mevâhibu’l-ledünniye, c. 1, s. 466; Diyarbekıf, Hamis, c. 1, s. 298; Zürkânî, M evâhibu’l-ledünniye Şerhi, c.5, s.108.
[3]Buhârî, Sahîh, c. 4, s. 1 86; Müslim , Sahih, c. 4, s. 2159; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 397; Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 84-85; Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 472; Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 262, 265; Kadı lyaz, Şifâ, c. 1, s. 235; İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s.114; Zehebî, Târıhu’l-İslâm, s. 209; Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 118.
[4]Kadı lyaz, Şifâ, c. 1, s. 235; İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 11 5; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 118-119; Diyarbekrî, c. 1, s. 298; Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 5, s. 1 08.
[5]Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 377,413; Buhârî, c. 4, s. 186; Müslim, c. 4, s. 2158; Tirmizî, c. 5, s. 397-398; Taberî, c. 27, s. 85; Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 471; Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 1, s. 279, 281; Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s.264-265; Kadı lyaz, Şifâ, c. 1, s. 234; İbn Seyyid, c. 1, s. 114; Zehebî, s. 209-211; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 118.
[6]Buhârî, c. 4, s. 186; Müslim , c. 4, s. 2159; Taberî, c. 27, s. 86; Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 472; Ebu Muaym, Delâil, c. 1 ,s. 279-280; Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 267; İbn Seyyid, c. 1, s. 114; Zehebî, s. 211; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 118.
[7]Müslim, c. 4, s. 2159; Tirmizî, c. 5, s. 398; Taberî, c. 27, s. 85; Ebu Nuaym, c. 1, s. 279; Beyhakî, c. 2, s. 267; Kadı lyaz,Şifâ.c.1, s. 235; İbn Seyyid, c. 1, s. 114.
[8]Hâkim, Müstedrek, c. 2, s. 472; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 118.
[9]Kadı lyaz, Şifâ, c. 1, s. 235; İbn Seyyid, Uyun, c. 1, s. 115; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 118-119; Diyarbekrî, c. 1, s. 298; Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 5, s. 1 08.
[10]Kadı lyaz, Şifâ, c. 1, s. 235; Kastalâni, Mevâhibu’l-ledünniye.c. 1, s. 466; Diyarbekrî,c. 1, s. 298; Zürkânî, Mevâhib Şerhi,c. 5, s. 108.
[11]Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 1, s. 280; Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 119; Suyûtî, Dürru’l-mensûr, c. 6,s. 133; Kastalâni, Mevâhibu’l-ledünniye, c.1 , s. 467; Diyarbekrî, Hamis, c. 1, s. 299; Zürkânî, Mevâhibu’l-ledünniye Şerhi, c. 5, s.110.
[12]Ebu Nuaym, c. 1, s. 280; Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c.1, s. 272-273; Kurtubî, Tefsîr, c. 1 7, s. 1 27; Ebu’l-Fidâ, c. 3,s. 11 9-120; Suyûtî, Dürru’l-mensûr, c. 6, s. 133; Kastalâni, Mevâhibu’l-ledünniye, c. 1, s. 467; Diyarbekrî, Hamis, c.1, s. 299; Zürkânî,Mevâhib Şerhi, c. 5, s. 110.
[13]Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 85; Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 120; Suyûtî, Dürru’l-mensûr, c. 6, s. 1 33.
[14]Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 1, s. 280-281; E bu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-nihâye, c. 3, s. 119-120; Suyûtî, Dürru’l-mensûr, c. 6, s. 133.
[15]Kurtubî, Tefsîr, c. 17, s. 127.
[16]Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 85; Ebu Nuaym, c. 1, s. 281; Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, c. 2, s. 266; Vâhidf, Esbâbü’n-nüzûl, s.268; Ebu’l-Ferec İbn Cevzî, el-Vefâ, c.1 , s. 273; Kurtubî, Tefsîr, c. 17, s. 127; Zehebî, Târîhu’l-islâm, s. 210; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 121; Kastalâni, Mevâhib, c. 1, s. 466; Diyarbekrî, c. 1, s. 299; Zürkânî, Mevâhibu’l-ledünniye Şerhi, c. 5, s. 109.
[17]Ebu Nuaym, Delâil, c. 1, s. 281; Beyhakî, Delâil, c. 2, s. 266; Vâhidf, Esbâbü’n-nüzûl, s. 268; Kadı lyaz, Şifâ, c. 1, s. 234; Kurtubî, Tefsîr, c. 17, s. 127; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 121.
[18]Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 82; Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 398; İbn Seyyid, Uyûnu’l-eser, c. 1, s. 114; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 119; Kastalâni, c. 1, s. 466; Diyarbekrî, c. 1, s. 299; Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c. 5, s. 109.
[19]Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 82, Tirmizî, c. 5, s. 398, Beyhakî, c. 2, s. 266; İbn Seyyid, c. 1, s. 114-115; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 119; Kastalâni, c.1, s. 466; Diyarbekrî, c. 1, s. 299; Zürkânî, c. 5, s. 109.
[20]Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 82; Tirmizî, c. 5, s. 398; Ebu Nuaym, c. 1, s. 281; Beyhakî, c. 2, s. 266; İbn Seyyid, c. 1, s. 114-115; Zehebî, s. 211; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 119-121; Kastalâni, c. 1, s. 466; Diyarbekrî, c. 1, s. 299; Zürkânî, c.5, s. 109.
[21]Kadı lyaz, c. 1, s. 235; İbn Seyyid, c. 1, s. 114.
[22]Beyhakî, c. 2, s. 267; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 121; Kastalâni, c. 1, s. 467; Diyarbekrî, c. 1, s. 299; Zürkânî, Mevâhib Şerhi, c.5, s. 109-110.
[23]Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 85; Beyhakî, c. 2, s. 267; Kadı lyaz, c. 1, s. 235; Kurtubî, Tefsîr, c. 1 7. s. 127.
[24]Ebu Nuaym , c. 1, s. 281; Beyhakî, c. 2, s. 267; Ebu’l-Fidâ, c. 3, s. 121; Kastalâni, c. 1, s. 467; Diyarbekrî, c. 1, s. 299; Zürkânî, c. 5, s. 109-110; Taberî, c. 27, s. 85; Ebu’l-Ferec, c. 1, s. 273; Mevâhib Şerhi, c. 5, s. 110; Ebu Nuaym, c. 1, s. 281; Kadı lyaz, c. 1, s. 235; Zehebî, Târîhu’l-islâm, s. 211; Ebu Nuaym, Delâilü’n-nübüvve, c. 1, s. 281.
[25]Tirmizî, Sünen, c. 5, s. 397; Taberî, Tefsîr, c. 27, s. 87; Kurtubî, Tefsîr, c. 17, s. 1 27.
[26]Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 54; Müsned 3:165; et-Taberî, Câmiu’l-Beyân 27:84-85; el-Kurtubî, el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân 17:126; el-Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve 2:268.
[27]Kamer, 54/1-8.
[28]Kamer, 54/1.
[29]Kamer, 54/2.
[30]el-İcî, Kitabü’l-Mevakıf 3:405-406; el-Âmidî, Gayetü’l-Meram 1:356; İbni Teymiyye, el-Cevabü’s-Sahih 1:414; 2:44; eş-Şehristânî, el-Fark Beyne’l-Firâk 1:313; et-Teftâzânî, Şerhu’l-Mekâsıd 5:17.
[31]Kamer, 54/1.
[32]bk. el-Vâhidî, el-Vecîz fî Tefsîri’l-Kitâbi’l-Azîz 1:370; et-Taberî, Câmiu’l-Beyân 2784-87; el-Kurtubî, el Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur’ân 17:126-127; es-Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr 7:672.
[33]Abdullah İbni Mes’ud tariki; Buhârî, Tefsîr (54) 1; Müslim, Sıfâtu’l-Münafikîn 44-45; Tirmizî, Tefsîr 54. Abdullah İbni Ömer tariki; Müslim, Sıfâtu’l-Münâfikîn 45. Tirmizî, Tefsîr (54) 1; Müslim, Sıfâtu’l-Münâfikîn 48. Abdullah İbni Abbas tariki; Buhârî, Menâkıb 27, Menâkıbu’l-Ensâr 36, Tefsîr (54) 1; Müslim, Sıfâtu’l-Münâfikîn 48. Enes İbni Malik tariki; Buhârî, Menâkıb 27, Tefsîr (54) 1, Menâkıbu’l-Ensâr 36; Müslim, Sıfâtu’l-Münâfikîn 46; Tirmizî, Tefsîru Sûre 54; Huzeyfe İbnu’l-Yeman tariki; et-Taberî, Câmiü’l-Beyân 27:51; Abdurrezzâk, el-Musannef 3:193-194; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ 1:280-281. Cübeyr İbni Mut’im tariki; Tirmizî Tefsîru Sûre 54; Müsned 4:82; İbni Hibban, es-Sahih 14:422.
[34]Ebû Dâvûd, Fiten ve Melâhim 1; Tirmizî, Fiten 7; İbni Mâce, Fiten 7.
[35]Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, s.126, 234. p.
[36]http://www.nasa.gov/centers/ames/news/features/2009/Google_Moon.html
Herbir harfi, her bir kelimesi birer mucizedir ulu Kur’an’ın… Bizi müminlik şerefine erdiriniz, lutfediniz ya Rabbena… İçimizdeki şüpheleri siliniz, size tam, temiz bir gönülle kulluk edebilmeyi nasip ediniz…
dünyayı diraksiz yaratan allahım ne şühpe duyulur ki herkes onu biliyo inanıyor günah oldugunu bildiyi halde allah afferder felsefesi hareket ediliyor ……… saygılarımla
İlla da inkar etmek isterlerse onları biz imana getiremeyiz elbet.İman etmek isteyen için her yerde bir işaret bir kanıt var zaten.Bizim görevimiz de Peygamberimiz gibi yapıp insanlara Hak’kı tebliğ etmektir.”Allah zalimleri doğru yola iletmez, emellerine ulaştırmaz.” Allah sözün doğrusunu söyler.
(ALLAHU TEALA) DOĞRUNUN YARDIMCISI OLSUN…EGRİYİDE ISLAH EYLESİN ISLAH OLMUYORSA HELAK EYLESİN…RABBİM MAHİYETİ BİLİNMEYEN KUDRET ELİNİ ÜZERİMİZDEN ÇEKMESİM İNŞAALLAH…BUNCA KALABALIĞA RAĞMEN BAZEN YALNIZ KALIRSINIZ BUNLAR…ANA RAHMİ…KABRİSTAN…VE RUZİİ MAHŞER BU ÜÇ YERDE VE HER YERDE YALNIZ (ALLAHU TEALA) VARDIR…(NİSA SURESİ) 78’Cİ AYETİ KERİME…
NERDE OLURSANIZ OLUN VELEV’Kİ SAĞLAM KALELER İÇİNDE BİLE OLSANIZ ÖLÜM SİZE YETİŞECEKTİR SADALALLAHÜLAZİM…ALLAHU TEALA DOĞRU SÖYLEMİŞTİR… BU SİTENİN YAPIMIN’DA EMEĞİ GEÇEN İNSANLARA CANI GÖNÜLDEN TEŞEKKÜR EDER BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLERİM RABBİM ÖNCE TAKTİR ETTİKLERİNİN SONRADA SİZLERİN VE BİZLERİN HER AMELİNİ RIZASI HAKKI İÇİN YAPMAYI NASİB EYLESİN İNŞAALLAH…RABBİME EMANET OLUNUZ.
Slm
Dua ve iyi niyet temennilerin için teşekkürler. Ancak mesajlarını küçük harfle yazarsan . Okunurken biraz daha ciddiye alınırsın. Çünkü büyük harf le yazmak sağıra bağırarak konuşmak gibidir. Bilginize
Bizi, mucizeler göstermekten alıkoyan, daha öncekilerin onları yalanlamış olmasından başka bir şey değildir. Semûd kavmine o dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik de onunla kendilerine zulmettiler. Biz, mucizeleri yalnız korkutup sindirmek için göndeririz .isra 59
bu ayeti inkar mı ediyorsunuz.
NASA’nın Delta-2 uydusundan gelen ilk bilgiler, bilim dünyasında büyük bir tartışma yarattı
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın ayın yüzeyini incelemek için çok uzun zaman önce uzaya fırlattığı Delta-2 uydusundan gelen yüzey tarama sonuçları, birçok bilim insanını şaşırttı. Delta-2’nin yolladığı son bilgilere göre, ayın ortasından geçen, daha önce hiç tespit edilemeyen, devasa bir yarık var.
Konuyla ilgili bir basın açıklaması düzenleyen NASA başkanı eski astronot Tim Wrightler, hem Delta-2’den gelen sonuçları kamuoyuyla paylaşma, hem de üzerinde sürekli spekülasyon yaratan konuyla ilgili soruları cevaplama fırsatı buldu.
Wrightler şunları söyledi: “Elimizde şu an bu yarığın nasıl meydana geldiğiyle ilgili hiçbir bilgi yok. Belki Delta-2’den gelen diğer bilgilere baktıktan sonra bir şeyler söyleyebiliriz. Ama şunu söyleyebilirim ki, ayda tespit ettiğimiz yarık, levha tektoniği açısından daha önce hiç karşılaşmadığımız türden bir yarık. Ay o kadar muntazam bir şekilde kırılmış ki sanki birisi ortadan ikiye ayırıp sonradan birleştirmiş gibi. Genelde bu tarz olaylar, ay yüzeyine çarpan meteorlar tarafından yapılır ama bu yarık o kadar muntazam o kadar düzgün bir şekilde kırılmış ki bunu bir meteorun oluşturması imkansız”
Bir basın mensubunun bunun Kuran’da yer aldığını söylemesi karşısında bir an bocalayan Wrightler “burada inançları tartışmıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
Konu dünyanın önde gelen, prestijli bilim dergilerinde yer almaya devam etti. Konuyu kapağına taşıyan, dünyaca tanınmışthe Scientist dergisi, Delta-2’den gelen yeni bilgileri inanılmaz olarak nitelendirip, ortaya çıkan sonucun daha uzun süre tartışılacağını ifade etti.
nasakucuk
Kamer suresinin ilk ayetlerini aklı selim ile okursanız ve Kuran’daki diğer son saat anlatımlarına bakarsanız ayın yarılmasının kıyamet vaktinde olacak bir olay olduğunu anlarsınız.Peygamberimize verilen tek mucizenin Kuran olduğuna dair ayetleri de buna ekleyin….
Aziz kardeşim,
Kamer suresinin ilk ayetlerinini sadece kıyamet ile ilgili olduğuna dair müfessirlerin yorumları olduğu gibi, sahih hadislerle beraber değerlendiren müfessirlerin büyük çoğunluğu ay yarılması mucizesinden haber verdiğinde müttefiktirler. Akl-ı selim ile ilgili ayetlere bakıldığı zaman da bu görülecektir. Ayetin ilk iki kelimesinde “Kıyamet yaklaştı” denilmesinden maksat, ahirzamana işaret olduğu müfessirler tarafından yorumlanmıştır.
Diğer taraftan Kur’an’da Hazreti Muhammed’e (asv) verilen mucizelerden bahseden makalemizi okumak için http://www.resulullah.org/peygamberimizin-kuran-i-kerimde-bahsedilen-mucizeleri
http://www.erdemyolu.com/ayin-yarilmasi/ayin-yarilmasi-sakkul-kamer-diye-bir-mucize-var-midir.html
Kardeş neden peygamberimiz a.s ayı yardıktan sonra inanmayan müşriklerin üzerine helak inmedi? Hangi peygamber olursa olsun kim onlardan mucize istediyse helak kesin gelmistir.
Haberi yazarken önce kaynağını belirtmeniz gerekir.Siz belirtmemişsiniz ben belirteyim http://www.kirpice.com/nasadan-aydaki-yarikla-ilgili-aciklama-geldi/ .Bu haberin kaynağı bu sitedir ve bu site dalga geçmek amaçlı yalan haber uydurur.Sitenin açıklamasında burada yazan herşey bi uydurmadır,inanmayınız yazar.Ayrıca nasa astronotlarının ve çalışanlarının kayıtlı olduğu nasa.gov da tim wrightler adı aratıldığında böyle biri çıkmaz çünkü uydurmadır.Nasanın böyle bir makalesi de yoktur hiçbir ingilizce kaynak bulamazsınız çünkü yoktur.oradaki fotoğrafta shoptur gerçeğinde bir ekonomi programının stüdyosundalar ve arkada ekonomik bir şema var.Bir daha böyle şeyler paylaşırken doğruluğunu araştırın!
1- “o dönemde cehaleti ve vahşilikleriyle ünlü olan Avrupa ülkeleri” cümlesi beni benden aldı, o dönemde Arap kavmlerinden çok daha büyük bi medeniyet olan Roma vardı !!! ve romaya ait birçok kaynak şüphe götürmez şekilde günümüze gelmiştir, ayrıca hindistanda da tarihinin en iyi devri yaşanıyordu,
2- Ayın Dünyanın öbür yarısından gözükmemesi demek, Kuzey ve Güney amerikadan gözükmemesi demek!!! ya Afrika-Avrupa yada Çin-Hindistan da yine mutlaka olayı gözlemlelerrdi