Ümmü Seleme radıyallahu anhâ şöyle dedi:

“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem akşam namazını kıldırınca, eve gelip iki rekât namaz kılar, namazdan sonra yaptığı duâda şunu da söylerdi:

يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ، ثَبِّتْ قُلُوبَنَا عَلَى دِينِكَ

Yâ mukallibel kulûb, sebbit kulûbenâ alâ dînik 

Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allah! Kalplerimizi dininden ayırma.”1


Umâre bin Şebîb’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse akşam namazının ardından on defa şu zikri okursa Allah Teâlâ onu sabaha kadar şeytandan muhâfaza edecek korumalar gönderir, onun cennete girmesini sağlayacak on sevap yazar, insanı helâk eden on günahını bağışlar ve on mü’min köleyi âzat etmiş gibi sevap kazanır.

لَا إِلَهَ إِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ المُلْكُ وَلَهُ الحَمْدُ، يُحْيِي وَيُمِيتُ، وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Lâilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyî ve yümît ve hüve alâ külli şey’in kadîr

Allah’tan başka ilâh yoktur, yalnız Allah vardır. O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur, dirilten de öldüren de O’dur. O her şeye kàdirdir.”2


Ashâb-ı kirâmdan Müslim ibni’l-Hâris et-Temîmî radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona gizlice şöyle buyurdu:

“Akşam namazını kılınca yedi defa:

أَللّٰهُمَّ أَجِرْنِي مِنَ النَّارِ

Allàhümme ecirnî minen nâr

‘Allahım! Beni cehennemden koru!’ diye duâ et! Çünkü sen böyle duâ eder, sonra da o gece ölürsen, senin için cehennemden kurtuluş berâtı yazılır. Sabah namazını kılınca da yine böyle yedi defa duâ et! Şâyet o gün ölürsen, senin için cehennemden kurtuluş berâtı yazılır.”3


Şeddâd ibni Evs radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 

“İstiğfârın en üstünü (seyyidü’l-istiğfâr) şudur: 

أَللّٰهُمَّ أَنْتَ رَبِّي، لاَ إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، خَلَقْتَنِي وَأَنَا عَبْدُكَ، وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ، أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَيَّ، وَأَبُوءُ لَكَ بِذَنْبِي فَاغْفِرْ لِي، فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ

Allàhümme ente rabbî, lâilâhe illâ ente, halaktenî ve ene abdüke, ve ene alâ ahdike ve va‘dike mesteta‘tü. Eûzü bike min şerri mâ sana‘tü, ebûü leke bini‘metike aleyye, ve ebûü leke bizenbî, fağfirlî feinnehû lâ yağfirüz zünûbe illâ ente 

Allahım, sen benim Rabbimsin. İbadete lâyık senden başka ilâh yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum. Ezelde sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım. Bana lütfettiğin nimetleri yüce huzûrunda minnetle anar, günahımı itiraf ederim. Beni affet. Şüphe yok ki günahları senden başka affedecek yoktur.”

Resûl-i Ekrem sözüne şöyle devam etti: “Bir kimse bu seyyidü’l-istiğfârı akşam okur da o gece ölürse, cennete girer veya cennet ehlinden olur. Bir kimse de seyyidü’l-istiğfârı sabah okur da o gün ölürse, cennetlik olur.”4


Abdullah ibni Hubeyb radıyallahu anh şöyle dedi: 

Yağmurlu ve son derece karanlık bir gecede bize namaz kıldırması için Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemi aramaya çıktık ve onu bulduk. Bana “Oku!” buyurdu. Ben bir şey söylemedim. Tekrar “Oku!” buyurdu. Ben yine bir şey söylemedim. Bir daha “Oku!” buyurunca, “Yâ Resûlallah! Ne okuyayım?” dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

“Akşam ve sabah vakitlerinde Kulhü vallàhü ahad ile Muavvizeteyn sûrelerini üçer defa oku. Her türlü kötülükten korunman için bunlar sana yeter.”5 


Abdullah (b. Mes’ud) dan rivayet edilmiştir.
Rasûlullah ﷺ Efendimiz akşam olduğu zaman şöyle dua ederdi:

اَمْسَيْنَا وَاَمْسَى الْمُلْكُ ِللهِ وَالْحَمْدُ ِللهِ وَلاَاِلَهَ اِلاَّاللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ اَسْئَلُكَ خَيْرَ مَافِى اللَّيْلَةِ وَخَيْرَ مَابَعْدَهَا وَاَعُوذُ بِكَ مَنْ شَرِّ هَاذِهِ اللَّيْلَةِ وَشَرِّ مَابَعْدَهَا وَاَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكِسَلِ وَسُوءِ الْكِبَرِ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ النَّارِ وَعَذَابِ الْقَبْرِ
«Emseynâ ve emsel mülkü lillâhi, velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerike leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Es’elüke hayra mâ fil leyleti ve hayra mâ ba’dehâ ve eüzü bike min şerri hâzihil leyleti ve şerri mâ ba’dehâ ve eûzü bike minel keseli ve sûil kiberi ve eûzü bike min azâbin nâri ve azâbil kabr»
Mânâsı: «Akşama ulaştık, mülk de Allah’a ait olmak üzere akşama ulaştı. Hamd sadece Allah’adır. Allah’dan başka hiç bir ilâh yoktur, tekdir ve ortağı yoktur. Mülk O’na aittir, hamd O’ona mahsustur O her şeye kadirdir. Allahım, bu gecenin hayrını, bu geceden sonrasının hayrını dilerim. Bu gecenin şerrinden, bu geceden sonrasının şerrinden sana sığınırım. Tembellikten, fena şekilde (bunaklık derecesinde, kendine hakim olamaz derecede) ihtiyarlıktan sana sığınırım Allah’ım. Cehennem azabından, kabir azabından sana sığınırım Allahım.»6


Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi: Bir adam Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme geldi ve:

“Dün gece beni sokan akrep yüzünden ne büyük acılar çektim” dedi. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu:

“Şâyet akşamleyin:

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللّٰهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ

Eûzü bikelimâtillâhit tâmmâti min şerri mâ halak 

‘Yarattıklarının şerrinden Allah’ın mükemmel kelimelerine sığınırım’ deseydin o sana zarar vermezdi.” 

Bir başka rivâyete göre, akrebin bir adamı soktuğu ve onun çok ıstırap çektiği haber verilince Allah’ın Resûlü şöyle buyurdu: 

“Şâyet akrebin soktuğu adam üç defa: ‘Eûzü bikelimâtillâhit tâm­mâti min şerri mâ halak: Yarattıklarının şerrinden Allah’ın mükem­mel kelimelerine sığınırım’ deseydi akrep ona zarar vermezdi.”7


Ebû Hüreyre radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Ebû Bekir es-Sıddîk radıyallahu anh: 

“Yâ Resûlallah! Bana sabahleyin ve akşamleyin okuyacağım mübarek kelimeleri öğretseniz de okusam” dedi. Allah’ın Elçisi de ona şu zikri okumasını tavsiye buyurdu:

أَللّٰهُمَّ فَاطِرَ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ، عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ، رَبَّ كُلِّ شَيْءٍ وَمَلِيكَهُ، أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْسِي وَشَرِّ الشَّيْطَانِ وَشِرْكِهِ

Allàhümme fâtıres semâvâti vel ardı, âlimel gaybi veşşehâdeti, rabbe külli şey’in ve melîkehû. Eşhedü enlâilâhe illâ ente. Eûzü bike min şerri nefsî ve şerriş şeytâni ve şirkihî 

“Ey gökleri ve yeri hiç yoktan yaratan, görünür ve görünmez her şeyi bilen Allahım!Ey her şeyin Rabbi ve sâhibi! Senden başka ilâh bulunmadığını kesinlikle söylerim. Nefsimin şerrinden, şeytanın şerrinden, onun Allah’a şirk koşmaya davet etmesinden sana sığınırım.”

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sözüne devamla şöyle buyurdu: “Bu zikri sabahleyin, akşamleyin ve yatağa girdiğin zaman söyle.”8


Hazreti Ebû Bekir (r.a.) anlatıyor.
– Ya Rasûlallah, sabah ve akşam okuyacağım bir dua ve tesbih öğret dedim. Buyurdu ki:
– Şöyle de:
اَللَّهُمَّ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادِةِ فَاطِرَ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ رَبَّ كُلَّ شِيْئٍ وَمَلِيكَهُ اَشْهَدُ اَنْ لاَاِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ اَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْسِى وَمِنْ شَرِّ الشَّيْطَانِ وَشِرْكِهِ
«Allahümme âlimel ğaybi veş şehâdeti, fâtıras semâvâti vel ardı, rabbe külli şey’in ve melîkehû, eşhedü en lâ ilâhe illâ ente, eûzü bike min şerri nefsî ve min şerriş şeytâni ve şirkihî»
Mânâsı: «Ey Allahım, Ey gaybı ve şehadeti bilen, Ey Gökleri ve yeri yaratan, Ey her şeyin Rabbı ve sultanı, ben şehâdet ederim ki senden başka hiç bir ilâh yoktur. Nefsimin şerrinden sana sığınırım, Şeytanın şerrinden ve onun ortaklığından (işlerime burnunu sokmasından) sana sığınırım»
Daha sonra Peygamber Efendimiz şunları söyledi:
Bunları sabaha erdiğinde, akşama ulaştığında ve yatağına çekildiğinde söyle.»9


Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:
Rasûlullah ﷺ Efendimiz şöyle buyurdu:
Kim sabaha erdiğinde ve akşama ulaştığında yüz defa:
سُبْحَانَ اللهِ وَبِحَمْدِهِ
«Sübhânallâhi ve bihamdih»
(Allah Tealâ’yı her türlü noksanlıklardan uzak bilirim ve hamdimi ona takdim ederim) derse, kıyamet gününde ondan daha faziletli bir zikri ve ameli getiren kimse olmaz. Ancak aynı tesbihi yahut daha fazlasını yapan olursa o başka.»10


Enes ibni Mâlik radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 

“Bir kimse sabahleyin ve akşamleyin şu zikri bir defa okursa, Allah Teâlâ onun vücudunun dörtte birini cehennemden âzat eder. Kim bu zikri iki defa okursa, Allah Teâlâ onun vücudunun yarısını cehennemden âzat eder. Kim bu zikri üç defa okursa, Allah Teâlâ onun bedeninin dörtte üçünü cehennemden âzat eder. Şâyet bir kimse bu zikri dört defa okursa, Allah Teâlâ onun bütün bedenini cehennemden âzat eder:

أَللّٰهُمَّ إِنِّي أمسيتُ، أُشْهِدُكَ وَأُشْهِدُ حَمَلَةَ عَرْشِكَ وَمَلَائِكَتَكَ، وَجَمِيعَ خَلْقِكَ أَنَّكَ أَنْتَ اللّٰهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُكَ وَرَسُولُك

Allàhümme innî emseytu, üşhidüke ve üşhidü hamelete arşike ve melâiketeke ve cemîa halkıke, enneke entellâhü lâilâhe illâ ente, ve enne Muhammeden abdüke ve resûlüke

Allahım! Ben akşama vardım. Seni, Arş’ını taşıyan melekleri, diğer meleklerini ve yarattığın her varlığı şâhit tutarım ki şüphesiz sen, kendinden başka ilâh olmayan biricik Allah’sın. Muhammed de Senin kulun ve resûlündür.”11


Osman b. Affan (r.a.) rivayet ediyor. Rasûlullah ﷺ Efendimiz şöyle buyurdu:
«Bir kul her günün sabahında, her gecenin akşamında üç defa şu şekilde dua ederse, o kişiye hiç bir şey zarar veremez.»
بِسْمِ اللهِ الَّذِى لاَ يَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْئٌ فِى اْلاَرْضِ وَلاَ فِى السَّمَاءِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
«Bismillâhillezî lâ yedurru maasmihî şey’ün fil erdı velâ fissemâi ve hüves semîul alîm»
Mânâsı: «İsmiyle beraber bulundukça yerde ve gökte hiç bir şeyin zarar veremiyeceği Allah’ın ismiyle (sabaha erdim, akşamladım.) O her şeyi işiten ve bilendir.»12


Peygamberimizin hizmetçisi Ebû Sellâm (r.a.) rivayet ediyor:
«Bir müslüman sabaha ulaştığında, akşama kavuştuğunda şöyle derse, kıyamet günü onu razı etmeyi Allah Tealâ kendine bir vazife sayar:
رَضِيتُ بِاللهِ رَبًّا وَبِا ْلاِسْلاَمِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ نَبِيًّا
«Radîtü billâhi rabben, ve bil İslâmi dînen ve bi Muhammedin nebiyyâ»
Mânâsı: «Rab olarak Allah Tealâya, din olarak İslama ve Peygamber olarak da Muhammed ﷺ Efendimize razı oldum. (Benim için bir başka Rabb, bir başka din, Hz. Muhammed ﷺden sonra gelecek bir başka Peygamber yoktur).»13


Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor: Rasûlullah ﷺ şöyle buyurdu:
«Sabaha ve akşama ulaştığınız zaman şöyle dua edin:
اَللَّهُمَّ بِكَ اَصْبَحْنَا وَبِكَ اَمْسَيْنَا وَبِكَ نَحْىَ وَبِكَ نَمُوتُ
«Allahümme bike esbahnâ, ve bike emseynâ, ve bike nahyâ ve bike nemûtü»
Mânâsı: «Allahım, senin lütuf ve kereminle sabaha erdik. Senin lütuf ve kereminle akşama ulaştık. Senin verdiğin hayat ile yaşarız, senin irâdenle ölürüz.»14


اَللَّهُمَّ بِكَ اَمْسَينَا وَبِكَ اَصْبَحْنَا وَبِكَ نَحْىَ وَبِكَ نَمُوتُ وَاِلَيْكَ الْمَصِيرُ
«Allahümme, bike emseynâ, ve bike esbahnâ, ve bike nahyâ ve bike nemûtü ve ileykel masîr»
Mânâsı: «Allahım, senin lütuf ve kereminle akşama ulaştık, senin lütuf ve ihsanınla sabaha kavuştuk. Senin verdiğin hayat ile yaşarız, senin irâdenle ölürüz, dönüş de sadece sanadır.»15


Ashâb-ı kirâmdan Abdullah ibni Gannâm el-Beyâzî radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 

Bir kimse sabah olunca şu zikri okursa, o günün şükrünü yerine getirmiş olur. Bir kimse de akşama girdiğinde bu zikri okursa, o gecenin şükrünü yerine getirmiş olur:

أَللّٰهُمَّ مَا اَمْسَحَ بِي مِنْ نِعْمَةٍ، فَمِنْكَ وَحْدَكَ، لَا شَرِيكَ لَكَ، لَكَ الْحَمْدُ، وَلَكَ الشُّكْرُ

Allàhümme mâ emsaha bî min ni‘metin feminke vahdeke, lâ şerîke leke, lekel hamdü velekeş şükrü

Allahım! Sahip olduğum nimet sadece sendendir. Senin ortağın yoktur. Hamd sana mahsustur, şükür de sana mahsustur.”16


Abdullah ibni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle dedi: 

“Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem sabah olunca ve akşam vakti girince şu duâları okumayı hiç ihmâl etmezdi:

أَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْعَافِيَةَ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ
أَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْعَفْوَ وَالْعَافِيَةَ فِي دِينِي وَدُنْيَايَ وَأَهْلِي وَمَالِي،
أَللّٰهُمَّ اسْتُرْ عَوْرَاتِي وَآمِنْ رَوْعَاتِي،
أَللّٰهُمَّ احْفَظْنِي مِنْ بَيْنِ يَدَيَّ وَمِنْ خَلْفِي، وَعَنْ يَمِينِي وَعَنْ شِمَالِي، وَمِنْ فَوْقِي، وَأَعُوذُ بِعَظَمَتِكَ أَنْ أُغْتَالَ مِنْ تَحْتِي

Allàhümme innî es’elükel âfiyete fiddünyâ velâhireti.

Allàhümme innî es’elükel afve velâfiyete fî dînî ve dünyâye ve ehlî ve mâlî. 

Allàhümmestür avrâtî ve âmin rev‘âtî. 

Allâhümmahfaznî min beyni yedeyye vemin halfî ve an yemînî ve an şimâlî ve min fevkì, ve eûzü biazamatike en uğtâle min tahtî 

Allâhım! Ben senden dünyâ ve âhirette âfiyet isterim. 

Allahım! Senden dinim, dünyam, ailem ve malım için af ve âfiyet isterim. 

Allahım! Ayıplarımı ört, korkularımı gider. 

Allahım! Beni önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden gelebilecek bütün tehlikelerden koru. Ayaklarımın altından gelebilecek felâketten (yere batmaktan) yüce kudretine sığınıyorum.17


Ebû Mâlik el-Eş‘arî radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 

“Biriniz sabah olunca şöyle zikretsin: 

أَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ خَيْرَ هَذَا اللَّيْلَةِ فَتْحَهُ، وَنَصْرَهُ، وَنُورَهُ، وَبَرَكَتَهُ، وَهُدَاهُ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا فِيهِ وَشَرِّ مَا بَعْدَهُ

Allàhümme innî es’elüke hayra hâzel leyleti fethahû ve nasrahû ve nurahû ve bereketehû ve hüdâhü. Ve eûzü bike min şerri mâ fîhi ve şerri mâ ba‘dehû

‘Ey benim Allahım! Senden bu gecenin hayrını, maksadıma ulaşmayı, düşmana karşı zafer kazanmayı, elde etmem gerekeni elde etmeyi, helâl rızık kazanmayı, hidâyet üzere kalıp nefsimin isteklerine karşı koymayı niyâz ederim. Bu gecenin ve sonraki gecelerin şerrinden de sana sığınırım.”18


Ashâb-ı kirâmdan Ebû Bekre radıyallahu anhın oğlu Abdurrahmân, babasına şöyle dedi:

“Babacığım! Ben senin her sabah şöyle duâ ettiğini ve bu duâyı sabahleyin üç defa, akşamleyin de üç defa tekrarladığını işitiyorum: 

«أَللّٰهُمَّ عَافِنِي فِي بَدَنِي، أَللّٰهُمَّ عَافِنِي فِي سَمْعِي، أَللّٰهُمَّ عَافِنِي فِي بَصَرِي، أَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكُفْرِ وَالْفَقْرِ، أَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ، لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ»

Allàhümme âfinî fî bedenî, Allàhümme âfinî fî sem‘î, Allàhüm-me âfinî fî basarî. Allàhümme innî eûzü bike minel küfri vel fakri. Allàhümme innî eûzü bike min azâbil kabri. Lâilâhe illâ ente

Allahım! Bedenime âfiyet ver. Allahım! Kulağıma âfiyet ver. Allahım! Gözüme âfiyet ver. Allahım! Seni inkâr etmekten ve fakirlikten sana sığınırım. Allahım! Kabir azabından sana sığınırım. Senden başka ilâh yoktur.”

Ebû Bekre radıyallahu anh da oğluna şunu söyledi:

“Evet, böyle duâ ediyorum; çünkü ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi böyle duâ ederken dinledim. Ben onun sünneti üzere yaşamayı seviyorum.”19


Abdullah ibni Abbâs radıyallahu anhümâdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse sabaha ulaştığında şu âyet-i kerîmeleri okursa, o gün kaçırdığı sevapları kazanır. Kim de bu âyet-i kerîmeleri akşama erişince okursa, o gece kaçırdığı sevapları kazanır:

فَسُبْحَانَ اللّٰهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ. وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ. يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ، وَيُحْيِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَكَذَلِكَ تُخْرَجُونَ

Fesübhânellâhi hîne tümsûne ve hîne tusbihûn. Ve lehül hamdü fissemâvâti vel’ardı ve aşiyyen ve hîne tuzhirûn. Yuhricül hayye minel meyyiti ve yuhricül meyyite minel hayyi ve yuhyil arda ba‘de mevtihâ ve kezâlike tuhracûn

Akşama erdiğinizde ve sabaha ulaştığınızda Allah’ı tesbih edin. Göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur. Gündüzün sonuna doğru ve öğleye eriştiğiniz zaman da O’nu tesbih edin. O, ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır. Yeryüzünü ölümünün ardından diriltir. Siz de kabirlerinizden böyle çıkarılacaksınız.”20


Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin kızlarından birinin rivâyet ettiğine göre -Allah onlardan râzı olsun- Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ona şu zikri öğretir ve şöyle buyururdu:

“Sabaha ulaştığında şöyle de:

سُبْحَانَ اللّٰهِ وَبِحَمْدِهِ، لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ، مَا شَاءَ اللّٰهُ كَانَ، وَمَا لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ، أَعْلَمُ أَنَّ اللّٰهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ، وَأَنَّ اللّٰهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا

Sübhânallâhi ve bihamdihî, lâ kuvete illâ billâh, mâşâallahu kâne, vemâ lem yeşe’ lem yekün. A‘lemü ennallâhe alâ külli şey’in kadîrun ve ennallâhe kad ehâta bikülli şey’in ilmen

 Ben Allah’ın, yüceliğine yakışmayan kusurlardan çok uzak olduğunu söyler ve O’na hamd ederim. İbâdet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir. Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz. Ben şunu bilirim ki Allah her şeye kàdirdir ve her şeyi bilir.

Allah’ın Resûlü sözüne devamla buyurdu ki: Bir kimse sabaha ulaştığında bu zikri söylerse, akşama kadar kötülüklerden korunur. Kim de akşama erdiğinde bu zikri söylerse, sabaha kadar kötülüklerden korunur.”21


Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi: 

Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mescid-i Nebevî’ye girdi ve orada Ensâr-ı kirâmdan Ebû Ümâme diye anılan bir zâtı gördü. Ona:

“Hayrola Ebû Ümâme! Namaz vakti olmadığı hâlde burada oturduğunu görüyorum” diye sordu. O da:

“Yâ Resûlallah! Birtakım üzüntüler yakama yapıştı, bazı borçlar omuzlarıma bindi de onun için burada oturuyorum” dedi. Allah’ın Resûlü ona:

“Ebû Ümâme! Allah Teâlâ’nın üzüntünü gidereceği, seni borç yükünden kurtaracağı bir duâyı sana öğreteyim mi?” diye sordu. Ben de:

“Evet yâ Resûlallah, öğret” dedim. Allah’ın Elçisi şöyle buyurdu: 

“Sabaha ulaştığında ve akşama girdiğinde şöyle duâ et:

أَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْهَمِّ وَالْحَزَنِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ غَلَبَةِ الدَّيْنِ وَقَهْرِ الرِّجَالِ

Allàhümme innî eûzü bike minel hemmi velhazeni, ve eûzü bike minel aczi velkeseli, eûzü bike minel cübni velbuhli, ve eûzü bike min galebetid deyni ve kahrir ricâl

“Allahım! Üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Âcizlikten ve tembellikten sana sığınırım. Korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borç altında ezilmekten ve zâlimlerin başa geçmesinden sana sığınırım.”

Ebû Ümâme radıyallahu anh şöyle dedi: Peygamber aleyhisselâmın öğrettiği duâyı okuyunca Allah Teâlâ üzüntümü giderdi ve beni borç yükünden kurtardı.22


Ma‘kıl ibni Yesâr radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse sabah olunca üç defa:

أَعُوذُ بِاللّٰهِ السَّمِيعِ الْعَلِيمِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

Eûzü billâhis semîil alîmi mineş şeytânir racîm

‘Allah’ın rahmetinden kovulmuş olan şeytanın iğvâsından, her şeyi duyan ve her şeyi bilen Allah’a sığınırım’ dese, ardından da Haşr sûresinin son üç âyetini okusa, Allah Teâlâ’nın görevlendirdiği yetmiş bin melek akşama kadar onun hayırlar kazanması ve şerlerden uzak durması için duâ ederler. Şâyet o gün ölürse şehit olarak ölür. Kim de bu sözü akşama girince söylese, yine yetmiş bin melek sabaha kadar ona aynı şekilde duâ eder.”23


Tâbiîn muhaddislerinden Muhammed ibni İbrâhim et-Teymî’-nin, ilk muhâcirlerden olan babası (İbrâhim ibni Hâris el-Kureşî) radıyallahu anhdan rivâyet ettiğine göre, babası şöyle dedi:

“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bizi bir sefere gönderdi ve bize akşama erdiğimiz ve sabaha girdiğimizde şu âyet-i kerîmeyi okumamızı emretti: 

أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ

‘Bizim sizi boşuna yarattığımızı, sonunda bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?’ 

Biz de bu âyet-i kerîmeyi okuduk. Bu sebeple ganîmet elde ettik ve sâlimen dönüp geldik.”24


Enes radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sabaha ulaştığında ve akşama erdiğinde şu duâyı okurdu:

«أَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ فَجْأَةِ الْخَيْرِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فَجْأَةِ الشَّرِّ»

Allàhümme innî es’elüke min fec’etil hayri ve eûzü bike min fec’etiş şerri

“Allahım! Senden ansızın gelen hayrı niyâz ederim. Şerrin ansızın gelmesinden ise sana sığınırım.”25


Enes radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kızı Fâtıma radıyallahu anhâya şöyle buyurdu:

“Sana okumanı tavsiye edeceğim duâyı benden duyup öğrenmeni engelleyen nedir? Sabaha ulaştığında ve akşama erdiğinde şöyle de:

يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ، بِكَ أَسْتَغِيثُ، فَأَصْلِحْ لِي شَأْنِي كُلَّهُ، وَلَا تَكِلْنِي إِلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْن

Yâ Hayyu yâ Kayyûm! Bike estegîsü, feaslih lî şe’nî küllehû, velâ tekilnî ilâ nefsî tarfete aynin

Ey her zaman diri olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinâtı idâre eden Allahım! Sana yalvarıyorum. Benim bütün işlerimi yoluna koy. Beni göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimin eline bırakma.”26


Abdullah ibni Abbâs radıyallahu anhümâdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse sabah olunca ve akşama girince üç defa şöyle derse, Allah Teâlâ ona olan nimetlerini mutlaka tamamlar:

أَللّٰهُمَّ إِنِّي أمسيتُ مِنْكَ فِي نِعْمَةٍ وَعَافِيَةٍ وَسَتْرٍ، فَأَتِمَّ نِعْمَتَكَ عَلَيَّ وَعَافِيَتَكَ وَسَتْرَكَ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ

Allàhümme innî emseytu minke fî ni‘metin ve âfiyetin ve setrin, fe etimme ni‘meteke aleyye ve âfiyeteke ve setreke fiddünyâ vel âhireti

Allahım! Verdiğin nimet ve âfiyet ile korunmuş olarak akşama vardım. Dünyada ve âhirette nimetini, âfiyetini ve korumanı tamamla.”27


Büreyde bin Husayb el-Eslemî radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse sabaha ulaştığında ve akşama erdiğinde şöyle der, sonra da ölürse cennete girer:

رَبِّيَ اللّٰهُ، تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ، لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ، عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ، وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ، لَا إِلَهَ إِلَّا اللّٰهُ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ، مَا شَاءَ اللّٰهُ كَانَ، وَمَا لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ، أَعْلَمُ أَنَّ اللّٰهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ، وَأَنَّ اللّٰهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا

Rabbiyellahu, tevekkeltü alellahi, lâilâhe illâ hû, aleyhi tevekkeltü, vehüve Rabbül arşil azîm, lâilâhe illallâhül aliyyül azîm. Mâşâallâhü kâne vemâ lem yeşe’ lem yekün. A‘lemü ennellâhe alâ külli şey’in kadîr, ve ennallâhe kad ehâta bikülli şey’in ilmen

Rabbim Allah’tır. Ben Allah’a tevekkül ettim. Allah’tan başka ilâh yoktur. Ben sadece O’na tevekkül ettim. O muhteşem Arş’ın sahibidir. Yüce ve büyük Allah’tan başka ilâh yoktur. Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz. Ben şunu bilir ve inanırım ki Allah her şeye kàdirdir ve ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.”28


Ebü’d-Derdâ radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse sabaha çıkınca ve akşama erince, yedi defa şöyle zikrederse, Allah Teâlâ onun dünya ve âhiretle ilgili sıkıntılarını giderir:

حَسْبِيَ اللّٰهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ، عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

Hasbiyellahü lâilâhe illâ hû, aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azîm

Kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah bana yeter. Ben O’na tevekkül ettim, O muhteşem Arş’ın sahibidir.”29


Tâbiîn muhaddislerinden Talk ibni Habîb şöyle dedi:

Bir adam Ebü’d-Derdâ radıyallahu anhın yanına geldi ve ona,

“Ebü’d-Derdâ! Senin evin yandı” dedi. Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh ona şunu söyledi:

“Hayır, benim evim yanmadı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden duyduğum şu sözler sebebiyle Allah Teâlâ bunu yapmaz. Allah’ın Resûlü şöyle buyurdu: 

‘Şâyet bir kimse sabahın ilk saatlerinde şu duâyı okursa, akşama kadar onun başına bir fenalık gelmez. Bir kimse da bu duâyı gündüzün sonunda okursa, onun başına da sabaha kadar bir fenalık gelmez:

أَللّٰهُمَّ أَنْتَ رَبِّي، لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ، عَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ، وَأَنْتَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ، مَا شَاءَ اللّٰهُ كَانَ، وَمَا لَمْ يَشَأْ لَمْ يَكُنْ، لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ، أَعْلَمُ أَنَّ اللّٰهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ، وَأَنَّ اللّٰهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا، أَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ نَفْسِي، وَمِنْ شَرِّ كُلِّ دَابَّةٍ أَنْتَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا، إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ

Allàhümme ente Rabbî, lâilâhe illâ ente, aleyke tevekkeltü, ve ente Rabbül arşil azîm. Mâ şâallâhü kân, ve mâ lem yeşe’ lem yekün, lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm, a‘lemü ennallâhe alâ külli şey’in kadîr, ve ennallâhe kad ehâta bikülli şey’in ilmâ. Allàhümme innî eûzü bike min şerri nefsî, ve min şerri külli dâbbetin ente âhızün binâsıyetihâ, inne Rabbî alâ sırâtın müstakìm 

Allahım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka ilâh yoktur. Ben yalnız sana tevekkül ettim, sen muhteşem Arş’ın Rabbisin. Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz. Günahtan kaçacak güç, ibâdet edecek kuvvet ancak yüce ve Azîz olan Allah’ın yardımıyla kazanılabilir. Ben şunu bilir ve inanırım ki Allah her şeye kàdirdir ve ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Allahım! Ben nefsimin şerrinden ve kaderleri senin elinde olan bütün canlıların şerrinden sana sığınırım. Elbette Rabbimin yolu dosdoğru yoldur.”30


Dipnotlar:

  1. İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 609, nr. 658. ↩︎
  2. Tirmizî, Daavât 98, nr. 3534. ↩︎
  3. Ebû Dâvûd, Edeb 100, 101, nr. 5079 ↩︎
  4. Buhârî, Daavât 2, 16, nr. 6306, 6323. ↩︎
  5. Ebû Dâvûd, Edeb 100, 101, nr. 5082; Tirmizî, Daavât 117, nr. 3575; Nesâî, İstiâze 1, nr. 5428-5433. ↩︎
  6. Tirmizî, Daavât: 13, (5/466) ↩︎
  7. İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 654, nr. 712. ↩︎
  8. Ebû Dâvûd, Edeb 100, 101, 5067; Tirmizî, Daavât 14, 95, nr. 3392, 3529. ↩︎
  9. Tirmizî, Daavât: 14 (5/467) ↩︎
  10. Müslim, Zikr: 29, (4/2071) ↩︎
  11. Ebû Dâvûd, Edeb 100, 101, nr. 5069 ↩︎
  12. İbnü Mâce, Dua: 14, (2/1273) ↩︎
  13. İbn Mace, Dua 14, (2/1273) ↩︎
  14. İbn Mace, Dua 14 (2/1272) ↩︎
  15. İbn Mace, Dua 14 (2/1272) ↩︎
  16. Ebû Dâvûd, Edeb 100, 101, nr. 5073. ↩︎
  17. Ebû Dâvûd, Edeb 100, 101, nr. 5074; İbni Mâce, Duâ 14, nr. 3871; Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ (Şelebî), IX, 210, nr. 10325. ↩︎
  18. Ebû Dâvûd, Edeb 100, 101, nr. 5084 ↩︎
  19. Ebû Dâvûd, Edeb 100, 101, nr. 5090. ↩︎
  20. Rûm 30/17-19. Ebû Dâvûd, Edeb 100, 101, nr. 5076. ↩︎
  21. Ebû Dâvûd, Edeb nr. 5075. ↩︎
  22. Ebû Dâvûd, Vitr 32, nr. 1555. ↩︎
  23. Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 22, nr. 2922; İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 49, nr. 49. ↩︎
  24. İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 71, nr. 77. ↩︎
  25. İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 40, nr. 39. Ayrıca bk. Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî, Müsned (Esed), VI, 106, nr. 3371. ↩︎
  26. İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 48, nr. 48. ↩︎
  27. İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 52, nr. 55. ↩︎
  28. İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 43, nr. 42. ↩︎
  29. Tevbe 9/129; İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 67, nr. 71. ↩︎
  30. İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 54, nr. 57 ↩︎