İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman oldu. Müşriklerin işkenceleri karşısında Habeşistan’a hicret etmek zorunda kaldı. Oradan Medine’ye hicret ederek iki hicret sevabı birden kazandı. Bedir, Uhud, Hendek ve diğer gazalara katıldı.

Hz. Abdullah ilim, fazilet ve takva sahibi bir zattı. En büyük arzusu şehitlik mertebesine ermekti. Bunun için devamlı Cenâb-ı Hakk’a dua ederdi. İhlasla yaptığı bu dua ka­bul edildi. Yemâme Harbi’nde şehit düştü. Hz. Abdullah bu sa­vaşta çok büyük kahra­manlıklar göstermişti. Vücudunun her tarafından yara­lanmıştı. Mevsim mübarek Ra­ma­zan ayı idi. Oruçluydu. Son nefesini vermek üzereyken Abdullah ibni Ömer’i (r.a.) gördü. Abdullah da (r.a.) onu arıyordu.

“Abdullah, iftar ettin mi?” diye sordu. Abdullah:

“Evet, ettim.” cevabını verdi. Ondan, kalkanla biraz su getirmesini rica etti. Hz. Ab­dul­lah su getirdiğinde onun şehit olduğunu gördü. O sırada 41 yaşında bulunuyordu.[1]




[1] İsâbe, 2: 368; Üsdü’l-Gàbe, 4: 253; Tabakât, 3: 404.