Abdeste Başlarken

Ebû Hüreyre radıyallahu anh Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu söyledi:

“Abdest alırken besmele çekmeyen kimsenin abdesti yoktur.”1

Abdest Aldıktan Sonra

Ömer ibnü’l-Hattâb radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse abdest aldıktan sonra şöyle derse, ona cennetin sekiz kapısı açılır. O da dilediği kapıdan girer:

‭ ‬أَشْهَدُ‭ ‬أنْ‭ ‬لَا‭ ‬إِلَهَ‭ ‬إِلَّا‭ ‬اللّٰهُ‭ ‬وَحْدَهُ‭ ‬لَا‭ ‬شَرِيكَ‭ ‬لَهُ‭ ‬وَأَشْهَدُ‭ ‬أَنَّ‭ ‬مُحَمَّدًا‭ ‬عَبْدُهُ‭ ‬وَرَسُولُهُ

Eşhedü enlâilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh, ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh
Manası: “Şunu kesin bir dille belirtirim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. O tektir, ortağı yoktur. Yine şunu kesin bir dille belirtirim ki Muhammed, Allah’ın kulu ve resûlüdür.”2


Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir kimse abdest alır, sonra da şöyle duâ ederse, onun bu duâsı bir kâğıda yazılarak mânevî bir mühürle mühürlenir ve o yazı kıyâmete kadar zâyi olmaz.

سُبْحَانَكَ‭ ‬اللّٰهُمَّ‭ ‬وَبِحَمْدِكَ‭ ‬أَشْهَدُ‭ ‬أَنْ‭ ‬لَا‭ ‬إِلَهَ‭ ‬إِلَّا‭ ‬أَنْتَ‭ ‬أَسْتَغْفِرُكَ‭ ‬وَأَتُوبُ‭ ‬إِلَيْكَ

Sübhânekellâhümme ve bihamdik, eşhedü enlâilâhe illâ ente, estağfiruke ve etûbü ileyk
Manası: “Ey benim Allahım! Ben senin yüceliğine yakışmayan kusurlardan çok uzak olduğunu söyler, sana hamd ederim. Şunu kesin bir dille belirtirim ki senden başka ilâh yoktur. Senden günahlarımı bağışlamanı ve tövbemi kabul buyurmanı niyâz ederim.”3


Ebû Mûsâ el-Eş‘arî radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanına gitmiştim. Allah’ın Resûlü abdest aldı, bu sırada onun şöyle duâ ettiğini duydum:

أَللّٰهُمَّ‭ ‬اغْفِرْ‭ ‬لِي‭ ‬ذَنْبِي‭ ‬وَوَسِّعْ‭ ‬لِي‭ ‬فِي‭ ‬دَارِي‭ ‬وَبَارِكْ‭ ‬لِي‭ ‬فِي‭ ‬رِزْقِي

Allâhümmağfir lî zenbî, ve vessi‘ lî fî dârî, ve bârik lî fî rızkì
Manası: “Allahım! Günahlarımı affet. Dünya ve âhiret evimi geniş ve huzûrlu kıl. Rızkıma bereket ver.”

Bunun üzerine ona:

“Ey Allah’ın Nebîsi! Şöyle şöyle duâ ettiğini duydum” dedim. Bana şöyle buyurdu:

“Bu duânın kapsamadığı bir şey kaldı mı?”4

  1. Ebû Dâvûd, Tahâret 48, nr. 102; Tirmizî, Tahâret 20, nr. 25; İbni Mâce, Tahâret 41, nr. 399; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, II, 418, nr. 9408. ↩︎
  2. Müslim, Tahâret 17, nr. 234. ↩︎
  3. Nesâî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Hamâde), s. 173, 174, nr. 81, 83. ↩︎
  4. Nesâî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Hamâde), s. 172, nr. 80; İbnü’s-Sünnî, Amelü’l-yevm ve’l-leyle (Berenî), s. 29, nr. 28 ↩︎