Ve Hac mevsimi yaklaşır. Zaten Mekke’de olup bitenler çölün diline düşmüştür. Fakat şimdi Mekke’ye gelecek olan hacılara bu yeni dinle ilgili tatmin edici bir açıklama yapılmalıdır. Ağız birliği edilmeli, herkes aynı açıklamayı tekrarlamalıdır. Aksi takdirde İslam’ın Mekke dışına da sıçramasından korkarlar. Ve bir kez de bu amaçla Dar’un Nedve’de bir araya gelinir. Bu kez işin başını Mugire oğlu Velid çeker:
“SöyleyinKureyşliler” der, “Araplara Muhammed hakkında ne diyeceğiz?” Birkaç kişi:
“O, bir kâhindir!” denmesini teklif eder. Velid, bu teklifi uygun bulmaz:
“Biz kâhinlerin nasıl adamlar olduğunu iyi biliriz. Onlar sahtekârdır, her zaman bir şeyler mırıldanırlar ve laf ebeliği yaparlar. Muhammed’in böyle şeylerle hiç ilgisi yoktur.” Başka birileri:
“Mecnundur diyelim!” der. Velid bunu da kabul etmez:
“Biz çok mecnun da gördük. Muhammed’in ise saçma sapan konuştuğuna, çarpınıp titrediğine ya da evhamlandığına ise hiç şahit olmadık.” Üçüncü teklif:
“Şairdir diyelim!” olur. Bu da kabul görmez:
“O bir şair değildir. Ben şiirin her şeyini bilirim. Vurgusundan, sırasından, tertibinden, vezninden iyi anlarım. Onun söyledikleri şiir değildir.” Ve son olarak da sihirbazdır denmesi teklif edilir. Velid buna da burun kıvırır. Fakat başka söylenebilecek bir şey de kalmamıştır. Elçi’liğinin kabulü dışında… Çaresiz son teklifte karar kılınır. O’nun için “sihirbaz” denecektir. Velid, bu seçeneğin açıklamasını şöyle yapar:
“ALLAH’a yemin olsun ki O’nun söylediği sözlerde öyle bir güzellik ve tatlılık var ki sanki kökü bir hurma ağacıdır ve dalı da meyve vermiştir. Ayrıca O, söylediği şeylerle baba ile oğulun, kardeş ile kardeşin, karı ile kocanın ve kişi ile kabilesinin arasını açıyor bu ancak bir sihir olabilir.” Ve Mekkeliler şehrin girişlerine dağılır, her geleni alınan karar uyarınca Muhammed ve Müslümanlar hakkında aydınlatırlar(!):
“Sakın” derler, “aldanmayın!” Ve plan o sıralarda başarılı da olur. Arap hacılar Hz. Muhammed’den uzak dururlar. Fakat bu olay Mugire oğlu Velid hakkında pek hayırlı olmaz. Onunla ilgili inen ayetlerin bir benzeri başka hiçbir insan hakkında inmemiştir:
“Tek başıma yarattığımı Bana bırak. Kendisine bol bol servet, kendisi ile birlikte olan oğullar verdiğim, nimetleri önüne serdiğim kimseyi. O bunu daha da arttırmamı umuyor. Ama hayır, çünkü o bizim ayetlerimize karşı son derece inatçıdır. Ben onu dik bir yokuşa süreceğim. Çünkü o düşündü, taşındı, ölçtü biçti. Kahrolası nasıl da ölçtü biçti! Sonra düşündü, sonra suratını astı, kaşlarını çattı. Sonra arkasını döndü ve kibirlendi. Ve dedi ki: ‘Bu sadece öteden beri nakledilegelen bir sihirdir. Bu insan sözünden başka bir şey değildir.’Ben onu Sekar’a atacağım. Sen Sekar’ın ne olduğunu bilir misin? O ne geri bırakır ne de azaptan vazgeçer. İnsanın derisini kavurur.” (Müddessir, 74:11-29)
Bu arada yapılan karşıt propaganda sayesinde Hz. Muhammed’in adı bütün Arap yarımadasına yayılır.