İlk Müslümanların maruz kaldıkları bu işkence, eziyet ve hakaretler, karşı karşıya bulundukları güçlükler ve maniler, Allah tarafından aynı zamanda bi­rer imtihandı. Mesele sadece “İman ettim” demekle bitmiyordu; imandaki sa­dâkat, samimiyet ve sabırlarının da ölçülmesi gerekiyordu!

Öylesine güçlükler, işkence ve eziyetler olacak ki gerçekten iman etme ar­zusunu ruhunda taşıyanlar, bütün bunlara aldırmadan iman edecekler; bu ar­zuyu ciddi olarak gönüllerinde taşımayanlar ise, halis mü’minlerden ayrıla­caklardı.

Nitekim şu ayet-i kerime de bu hususa işaret eder:

“Doğrusu Biz, onlardan evvelkileri de (çeşitli musibetlerle) denedik. Allah (imtihan suretiyle imanında) sâdık olanları da muhakkak bilecek, yalancı olan­ları da elbette bilecek.”[1]

Demek ki imanında samimiyetin en mühim bir ölçüsü, karşılaştığı güçlük­ler, işkence, eziyet ve ızdıraplar karşısında boyun eğmemektir.

Dayanılmaz işkenceler, hakaretler, eziyet ve zulümler, Allah’a imanın ve Resûlüne tâbi olmanın gerçek şuuruna eren hakikî Müslümanların cesaretini kıramıyordu. Onların hidayet dairesinde sebat etmelerine ve başkalarının da o daireye koşmasına mani olamıyordu. İşkenceler, eziyet ve hakaretler, adeta İs­lam ateşinin daha gür yanması, daha kuvvetli parlaması için birer odun me­sabesine geçiyordu. Onlar eziyet ve işkencelerine devam ettikçe, İslam davası da bir başka hızla gelişiyor, yayılıyor, ruh ve gönüller üzerindeki nurdan sal­tanatını devam ettiriyordu.

Şurası muhakkaktır ki zor ve tahakküm hiçbir zaman, hiçbir devirde de­vamlı olarak hak ve hakikati yenememiş, boğamamış ve kendine esir edeme­miştir; aksine, hak ve hakikat, çoğu kere zoru da, tahakkümü de, zulüm ve zul­meti de yenmiş, yok olmaya mahkûm etmiştir.

Asr-ı Saadet Müslümanlarının dayanılmaz işkence ve zulümler karşısında gösterdikleri eşsiz cesaret, engin sabır ve harika metanet, cidden insaf ve basî­ret sahiplerinin göz­lerini yaşartacak bir ulvîyete sahiptir ve günümüz Müs­lü­manları için de birçok ibreti hâvîdir.

Öyle ki İtalyan Muharrir-Tarihçi Leone Caetani gibi azılı bir İslam düşmanı bile, şu itirafı yapmaktan kendini alamamıştır:

“Hayret, hayrettir ki aralarında bir tane bile dönek yoktur!”

Asıl hayret edilecek husus ise, böyle bir itirafta bulunan muharririn, İslam’a gönlünü ve kalemini teslim edeceği yerde, düşmanlıkta devam etmesi, adeta gündüzün ortasında güneşi görmemek için gözünü kapamasıdır!


___________________________________

[1] Ankebut, 3.