Resûl-i Ekrem Efendimiz, henüz açıktan halka peygamberliğini ilan etme­mişti.

Bu devrede de, Hz. Bekir, son derece büyük bir cehd ve gayretle samimi dostlarına İslamiyeti anlatıyordu.

Bir gün, Hz. Osman’a da Müslümanlıktan bahis açtı ve onu alarak Resûl-i Ek­rem Efendimizin huzuruna getirdi.

Hz. Re­sû­lul­lah, daima tebessüm eden parlak bir simaya sahip Hz. Osman’a, “Allah’ın ihsanı olan cennete rağbet et. Ben, sana ve bütün insanlara hidayet rehberi olarak gönderildim!” dedi.

Re­sû­lul­lah’ın bu sâde, bu samimi ve bu i’câzkâr sözleri karşısında Hz. Os­man, adeta kendinden geçer gibi oldu ve şehâdet kelimesi kendi kendine mü­ba­rek dudaklarından döküldü: “Eşhedü en lâ İlâhe illallah ve eşhedü enne Mu­ham­meden Re­sû­lul­lah!”[1]Sonra da, daha önce Şam’dan dönerken gördüğü bir rüyasını Kâinatın Efendisine anlattı. “Yâ Re­sû­lal­lah!” dedi. “Biz Muan ile Zerka arasında bulunduğumuz ve uyuduğumuz sırada bir münâdî, ‘Ey uyu­yanlar, uyanın! Ahmed, Mekke’de zuhur etti!’ diye seslenmişti. Mekke’ye ge­lince sizi işittik!”[2]

İşkence

Yumuşak huylu, edep ve hayâ sahibi ve cömert bir zât olan Hz. Osman ‘ın da Müslümanlar safına katılması, müşrikleri fazlasıyla tedirgin etti. Kabilesi fertleri ona eza ve cefaya yeltendiler. Fakat o, her türlü eza ve cefaya göğüs gerdi ve hak bildiği yoldan zerre kadar inhiraf göstermedi.

Amcası Hakem b. Ebi’l-Âs, kendisini bir urganla bir direğe bağlar ve döve­rek şöyle derdi:

“Sen, atalarının dinini bırakır da sonradan çıkma bir dine öze­nirsin, öyle mi? Andolsun ki tuttuğun bu dini bırakıp tekrar atalarının dinine dönmedikçe seni salıvermeyeceğim!”

Metanet âbidesi Hz. Osman ‘ın cevabı şu olurdu:

“Vallahi, ben hak ve hakikat dinini asla bırakmam!”

O, günlerce bu cefa ve eziyetle karşı karşıya bırakıldı. Fakat zerre kadar imanından tâviz vermedi. Onun bu metaneti ve büyüklüğü karşısında so­nunda amcası küçüldü ve onu salıvermekten başka çare bulamadı.[3]

Orta boylu, esmer tenli, güzel yüzlü, sık sakallı, gür saçlı ve iri yapılı olan Hz. Osman, fıtraten temiz ve nezih bir insandı. İçki içmeyi Câhiliyye devrinde bile kendisine haram kılmıştı. Servetini Allah yolunda ve din uğrunda sarfet­mekten zevk alan bahtiyarlardandı. Hâfız-ı Kur’an’­dı. Geceleri, namazında bütün Kur’an­’ı hatmederdi.

Cennetle müjdelenen on sahabeden biri olan Hz. Osman, aynı zamanda Re­sûl-i Ekrem Efendimizin damadıdır. Önce Pey­gam­be­ri­mizin kerimesi Ru­kiy­ye’yi aldı. O vefat edince, Re­sû­lul­lah, onu bu sefer kızı Ümmü Gülsüm’le ev­lendirdi. Bu sebeple de “Zinnureyn” lakabını aldı.


_______________________________

[1] İbn Sa’d, Tabakat, c. 3, s. 55.
[2] İbn Sa’d, a.g.e., c. 3, s. 55.
[3] İbn Sa’d, Tabakat, c. 3, s. 55.