Kur’an,Yahudilerin, kitapları olan Tevrat’ın kelimelerinin yerlerini ve anlamlarını değiştirmek suretiyle dinlerinde tahrifat yaptıklarını söylemektedir. Bu yüzden Peygamberimiz ﷺ ile ilgili işaretler, Yahudiler tarafından başka anlamlara çekilmek ve değiştirilmek istenmiştir. Kelimelerin anlamını çarpıtarak var olan anlamı bozan Ehl-i kitap; böylece Peygamberimiz ﷺ’e işaret eden izahların anlaşılmasını zorlaştırmışlardır.

Bu konuya işaret eden Kur’an ayetleri şöyledir:

“Yahudilerin bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler ve dillerini eğip, bükerek işittik ve karşı geldik derler…”(Nisa, 4/ 46)

“Onlar yerlerine konulmuş kelimeleri değiştirirler ve “Size bu verilirse alın, verilmezse sakının” derler…”(Maide, 5/41)

Şimdi Tevrat’ta Peygamber Efendimiz ﷺ’a işaret eden ifadelere geçiyoruz:

1.   Her şeye egemen Efendiniz diyor ki; “Bir kere daha, vakit azdır ve Ben göklerle yeri, denizle karayı sarsacağım… Ve bütün milletleri sarsacağım ve bütün milletlerin Himada‘sı gelecek ve bu mabedi şanla, şerefle dolduracağım.” der.(Eski Ahit Haggay 2, ayet 6-7)

Geleceği müjdelenen ve Tevrat’ın bu bölümünün orijinal metninde geçen “Himada” kelimesi, Arapça’da geçen Muhammed ismiyle aynı köklerden ve Ahmed isminin harfleri olan “Ha, Mim ve Dal” harflerinden oluşmaktadır ve genel olarak aynı anlamları taşımaktadır. Böylece Hz. Muhammed ﷺ’ın ismi veya isminin anlamını veren kelime, ayetin ifadesinde; gelecekte oluşacak görkemli bir olay ile beraber anılmaktadır.

Acaba Eski Ahit’ten sonra gelen ve Allah’ın varlığını milyarlara yayan Hz. Muhammed ﷺ’in  gelişinden daha görkemli ne olabilir! Demek, Tevrat’ın bu ayeti, Peygamberimiz ﷺ’dan ve onun ile meydana gelecek müthiş ve görkemli hadise olan İslam’ın bütün devletleri sarsarak dünyaya galip gelmesinden haber vermektedir.

2.Eski Ahit, İşaya bölümü 42, adeta Peygamber Efendimiz ﷺ’ı anlatmakta ve O’nun geleceğinden haber vermektedir… İlk önce Eski Ahit’in bu bölümünü okuyalım ve daha sonra Tevrat’ta geçen bu ifadeleri tahlil edelim:

“İşte kendisine destek olduğum, gönlümün kendisinden razı olduğu seçtiğim kulum. Ruhumu (yani Cebrail’i)onun üzerine koydum. Milletler için adaleti meydana çıkaracaktır… Bağırıp çağırmayacak. Sokakta sesini yükseltmeyecek… Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek. Adaleti sadakatle ulaştıracak… Yeryüzünde adaleti sağlayana dek cesaretini yitirmeyecek ve kıyı halkları O’nun kanunlarını bekler… Gökleri yaratıp, onları yayan, yeryüzünü ve ürününü seren, Dünya’daki insanlara soluk, orada yaşayanlara ruh veren Efendiniz Allah diyor ki: Ben Efendin, Seni doğrulukla çağırdım. Elinden tutacak, seni koruyacağım, seni halka antlaşma ve uluslara ışık yapacağım… öyle ki kör gözleri açasın, zindandaki tutsakları ve cezaevi karanlığında yaşayanları özgür kılasın… Ben Efendinim. Adım budur. Onurumu bir başkasına, övgülerimi putlara bırakmayacağım… Bakın önceden bildirdiklerim gerçekleşti. Şimdi de yenilerini bildiriyorum, bunlar ortaya çıkmadan önce size duyuruyorum… Ey denizlere açılanlar ve denizlerdeki her şey, kıyılar ve kıyı halkları! Efendinize yeni bir ilahi söyleyin. Dünya’nın dört bucağından onu ezgilerle övün… çöl ve onun şehirleri, Kedar’ın oturduğu köyler seslerini yükseltsinler. Selada oturanlar terennüm etsinler, dağların doruklarından bağırsınlar…”

Eski Ahit İşaya bölümü 42’de geçen gelecek ile ilgili bu anlatımlar Peygamberimiz ﷺ ile büyük bir uyum göstermektedir. Hem bu hadiselerin ileride olacağının söylenmesi de çok önemlidir. Demek ki bu müjde Hz. Musa (as) zamanında ve daha önce açığa çıkmamıştır. Gelecekte vaki olacaktır… Şimdi bu müjdenin Peygamberimiz Hz. Muhammed ﷺ olduğunu,  bu ifadeleri  birer birer inceleyerek görelim:

a.  “İşte kendisine destek olduğum, gönlümün kendisinden razı olduğu, seçtiğim kulum. Ruhumu (Cebrail’i) onun üzerine koydum. Milletler için adaleti meydana çıkaracaktır.”(Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 1)

Tevrat’ta geçen bu cümle, her kelimesiyle Peygamberimiz ﷺ’e işaret etmektedir. Zira Allah Ona destek olmuş, ondan razı olmuş ve insanlar üzerine Onu seçmiştir. Ayrıca Cebrail (as)’ı Ona göndermiş ve milletler içinde adaleti onunla meydana çıkartmıştır. Demek bu ifadede geleceği müjdelenen zatın beş sıfatı da Efendimiz ﷺ’de mevcuttur. Öyleyse Tevrat’ın bu cümlesi her kelimesi ile Efendimiz ﷺ’i müjdelemektedir.

b.   “Bağırıp çağırmayacak. Sokakta sesini yükseltmeyecek. Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek. Adaleti sadakatle ulaştıracaktır…” (Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 2 ve 3)

Tevrat’ta geçen bu ifadelerde Efendimiz ﷺ’ın güzel ahlakından haber vermektedir.  Kur’an ayetleri Efendimiz ﷺ’ın bu vasfını“Muhakkak ki sen üstün bir ahlaka sahipsin.”[1]ifadesiyle beyan buyururken, Tevrat’ta da bu şekilde haber verilmektedir. Demek geleceği müjdelenen Zat, üstün bir ahlakın sahibi olacaktır. Efendimiz ﷺ ise dost ve düşmanın tasdikiyle böyle üstün bir ahlaka sahiptir.

c.  “Yeryüzünde adaleti sağlayana dek cesaretini yitirmeyecek ve kıyı halkları O’nun kanunlarını bekler…” (Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 4)

Tevrat’ın bu cümlesi de Efendimiz ﷺ’dan haber vermektedir. Zira Efendimiz ﷺ daha hayatta iken yeryüzüne hâkim olmuş ve adaleti sağlamıştır. Ve asla cesaretini kaybetmemiştir. Hatta“Allah seni insanlardan koruyacaktır.”[2]ayeti kerimesi indiğinde, çadırının önünde nöbet bekleyen sahabeleri dahi göndermiş ve onlara; “Artık beni Allah koruyacak, sizin beklemenize gerek yok.” demiştir.[3]Ve yeryüzünde, zulüm ile adeta işkence gören insanlar ve milletler, adaleti sağlayacak bu zatı beklemişlerdir. Demek bu ifade Efendimiz ﷺ’ın cesaretinden, adaleti sağlayacağından ve kıyı halklarının onun kanunlarını beklemelerinden haber vermekle, Efendimiz ﷺ’a işaret etmiş, hatta Efendimiz ﷺ’ı tarif etmiştir.

ç.  “Ben Efendin, seni doğrulukla çağırdım. Elinden tutacak, seni koruyacağım, seni halka antlaşma ve uluslara ışık yapacağım…”(Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 6)

Tevrat’ta, geleceği müjdelenen O zatın, Allah’ın tarafından korunacağından bahsedilmiş ki, Allah’ın Efendimiz ﷺ’ı en zor zamanlarda, hatta kurtulmanın imkânsız olduğu en zor durumlarda koruduğu ve Onu selamete çıkardığı tarihçe malumdur. Hatta hicrette, saklandığı mağarada, müşrikler tarafından yakalanması an meselesi iken ve yanındaki sadık dostu Hz. Ebubekir (ra), Onun için gözyaşı dökerken, O metanetle sadık dostuna “Korkma, Allah bizim ile beraberdir.”[4]diyerek, bu ilahi korumanın varlığını bildirmiştir. Efendimiz ﷺ’ın hayatının her safhasında bu ilahi koruma görülmektedir. Siyer-i Nebevi’yi iyi bilenler, bu sözümüze şahit olacaklardır.

Ayrıca Efendimiz ﷺ, halkların anlaşmasına vesile olmuştur. Onun ile kan davaları son bulmuş, düşmanlar kardeş olmuştur… Ve yine Efendimiz ﷺ ile uluslar yollarını bulmuş, adeta onlara ışık olmuştur. Demek Tevrat’ta geleceği müjdelenen zatın üç vasfı ki: I. Allah’ın onu koruyacağı, II. Halka anlaşma, III. Uluslara ışık olacağı, Efendimiz ﷺ’ın herkesçe malum olan sıfatlarıdır.

d.“Öyle ki kör gözleri açasın, zindandaki tutsakları ve cezaevi karanlığında yaşayanları özgür kılasın…”(Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 7)

Tevrat’ın bu cümlesi de Efendimiz ﷺ’den haber vermektedir. Zira Onunla körelmiş gönül gözleri görmüş ve hasta gönüller iyileşmiştir. Onunla nefsin tutsakları özgür kalmış ve şirkin karanlığında yaşayanlar tevhit ışığına kavuşmuştur.

e.“Ben Efendinim. Adım budur. Onurumu bir başkasına, övgülerimi putlara bırakmayacağım…” (Eski Ahit İşaya 42, Ayet: 8)

Tevrat’ta geçen bu ifade çok manidardır. Çünkü Allah Teâlâ bu ayetiyle, göndereceğini müjdelediği zatın, putperestliği yok edeceğini haber vermektedir.  Peygamberimiz ﷺ’ın da en büyük mücadelesi putperestler ile olmuş ve Mekke’yi fethettiğinde ilk iş olarak Kabe’deki putları kırmıştır.

Ayrıca Allah Teâlâ bu ayette, “putlara övgüleri bırakmayacağını” bildirmiştir. Efendimiz  ﷺ bu vazifeyi de yapmış ve  “Elhamdülillah” fermanıyla, bütün övgülerin Allah’a mahsus olduğunu bildirmiştir. O halde geleceği bildirilen O zat, Efendimiz ﷺ’dır. Zira Peygamber Efendimiz ﷺ, müjdelenen zatın vazifesini hakkıyla eda etmiştir.

f.  “Çöl ve onun şehirleri, Kedar’ın oturduğu köyler seslerini yükseltsinler. Selada oturanlar terennüm etsinler, dağların doruklarından bağırsınlar.”(Eski Ahit İşaya 42,  Ayet: 11)

Tevrat’ın bu cümlesi de Efendimiz ﷺ’den haber vermektedir. Zira Efendimiz ﷺ, Hz. İbrahim (as)’ın oğlu, İsmail (as)’ın oğlu Kedar’ın soyundan olan bir toplumun üyesiydi. Demek bu ifade Efendimiz ﷺ’ın soyuna işaret etmektedir.

Sözün özü;Eski Ahit’ten bu bölümleri Efendimiz ﷺ ile tam bir uygunluk içindedir. Ayrıca Tevrat’ın bu bölümünün devamında, 17. ayette; putperestlerin utandırılmasından bahsedilmesi de ilginçtir. Zira bu utandırma hadisesi de Efendimiz ﷺ ile gerçekleşmiştir. Evet, dikkatli bir incelemeyle Eski Ahit’te daha birçok işaretler bulunabilir. Demek Kur’an’ın söylediklerini embriyolojiden astronomiye, jeolojiden arkeolojiye birçok bilim dalı onayladığı gibi, Eski Ahit’in işaretleri de desteklemektedir.

3. “Onlar için kardeşleri arasından, senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyacağım.”(Kitab-ı Mukaddes, Tesniye Bâb18 , Âyet: 18)

4. “Gerçek, Mûsa demiştir: “Rab size kardeşleriniz arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak, her ne söylerse onu dinleyeceksiniz. Ve bütün peygamberler, İsmail ve sıra ile gelenler, hep söylenen bu günleri ilân ettiler.”(Yeni Ahit Resullerin İşleri, Bâb: 3, Âyet: 22)

Şimdi Kitab-ı Mukaddes’ten alınan bu iki cümleyi tahlil edelim: 

a.Hz. Musa (as)’ın, Hz. İbrahim (as)’ın oğlu Hz. İshak (as)’ın soyundan gelen İsrailoğullarına; “kardeşleriniz” şeklindeki hitabı, Hz. İshak (as)’ın kardeşi Hz. İsmail (as)’ın soyuna, yani İsmailoğullarına işarettir. İsmailoğullarından gelecek olan peygamber ise ancak Hz. Muhammed ﷺ olabilir; çünkü İsmail (as) soyundan yalnızca Efendimiz ﷺ gelmiştir. Hz. Yuşa (as) ve Hz. İsa (as), Hz. İsmail (as)’den değil, İsrailoğullarındandır.

b.Hz. Musa (as), “benim gibi” sözüyle Peygamberimiz ﷺ’ı kastetmektedir. Çünkü; cihad, getirdiği kanun ve hükümler, koyduğu cezalar, cemaati arasında sözünün dinlenir olması,.. gibi yirmi kadar hususta Hz. Mûsa (as)’a benzeyen; Peygamberimiz Hz. Muhammed ﷺ’dır; Hz. Yuşa (as)  ve Hz. İsa (as) değildir.

c.  Ayette geçen “Sözlerimi ağzına koyacağım” ifadesi, Efendimiz ﷺ’ın ümmî olup, okuma-yazmayı bilmediği halde Allah’ın Kelâmı’nı kolayca hıfzedip insanlara okuyacağına işarettir. Ve bu haber, verildiği gibi aynen gerçekleşmiştir.

Ayrıca Tesniye 18  ve 19. ayetlerdeki bir ifadeye özellikle dikkat çekmek istiyoruz: bu cümlelerde;“gelecek peygamberin, Tanrı’nın ismiyle sözler söyleyeceği” vurgulanmaktadır. Peygamberimiz ﷺ’e gelen Kur’an’ın en ilginç ve diğer kitaplarda görünmeyen özelliklerinden birisi de; Kur’an’ın 114 surenin,  113’ünün “Besmele” ile yani “Bismillahirrahmanirrahim” (Rahman ve Rahim olan Allah’ın ismiyle) diye başlamasıdır. Hatta Peygamberimiz ﷺ sadece Kur’an ayetlerini okumaya değil, her işine besmele ile başlardı ve bunu ümmetine tavsiye ederdi. Demek Tevrat’ta geleceği müjdelenen ve Tanrı’nın ismiyle sözler söyleyeceği bildirilen zat, Peygamberimiz Hz. Muhammed ﷺ’dir.

5. “Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sâir’den doğdu; Paran dağlarında parladı ve mukaddeslerin on binleri içinden geldi. Onlar için sağında ateşli ferman vardı.”(Tesniye, Bab 33, Âyet: 2)

a.Tevrat’ın bu ifadesinde: “Sina’dan gelme”; Hz. Mûsa (as)’a ve Sîna dağında ilâhî hükümlerin Ona verilmesine “Sâir’den doğma” ise; Hz. İsa (as)’a ve Ona İncil’in verilmesine, “Paran dağlarında parlama” ise, Efendimiz ﷺ’in Mekke’de çıkacağına işarettir. Zira Paran, Arapça okunuşuyla Farandır. Faran ise; Mekke’nin eski bir ismidir.

Ayrıca Paranın Mekke olduğuna, Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin Bölümündeki, Hz. İsmail (as)’ın Paran çölünde oturduğunu anlatan cümleler de delildir. Zira  Hz. İsmail (as) Mekke’de oturmakta idi. Demek, Kitab-ı Mukaddes’in işaretiyle deFaran, Mekke’dir. Tevrat’ın ifadesiyle; Allah “Faran dağlarından parladığını” beyan buyurmuştur. Bu parlama, Hz. Muhammed ﷺ’dan başka kim olabilir?

b.“Mukaddeslerin on binleri içinden geldi” cümlesiyle belirtilen mukaddesler ise; Peygamberimiz ﷺ’ın Âli, Ehl-i Beyti ve Ashâbıdır. Kısa bir zamanda bu mukaddes cemaat on binlere, hatta yüz binlere ulaşmıştır.

c.  “Sağda ateşli ferman” ifadesi ise; cihada ve gelecek peygamberin cihad ile memur olacağına işarettir. Efendimiz ﷺ ve ümmetinin cihad ile vazifeli olması, bu cümlede işaret edilen zatın Hz. Muhammed  ﷺ olduğunu ispat etmektedir… Demek Tevrat’ın bu cümlesi  üç işareti ile Efendimiz ﷺ’den haber vermektedir.

6. Tevrat yaratılış bölümü: “Ancak Tanrı İbrahim’e, “Oğlunla cariyen için üzülme.” dedi. Sara ne derse, onu yap. Çünkü senin soyun İshak’la sürecektir. Cariyenin oğlundan da bir ulus yaratacağım, çünkü o da senin soyun. İbrahim sabah erkenden kalktı, biraz yiyecek, bir tulum da su hazırlayıp Hacer’in omzuna attı, çocuğunu da verip onu gönderdi. Hacer Beer-Şeva Çölü’ne gitti, orada bir süre dolaştı. Tulumdaki su tükenince, oğlunu bir çalının altına bıraktı. Yaklaşık bir ok atımı uzaklaşıp, “Oğlumun ölümünü görmeyeyim.” diyerek onun karşısına oturup hıçkıra hıçkıra ağladı. Tanrı çocuğun sesini duydu.”

“Tanrı’nın meleği göklerden Hacer’e, “Neyin var, Hacer?” diye seslendi, “Korkma! Çünkü Tanrı çocuğun sesini duydu. Kalk, oğlunu kaldır, elini tut. Onu büyük bir ulus yapacağım.”  Sonra Tanrı Hacer’in gözlerini açtı, Hacer bir kuyu gördü. Gidip tulumunu doldurdu, oğluna içirdi. Çocuk büyürken Tanrı onunlaydı. Çocuk çölde yaşadı ve okçu oldu. Paran Çölü’nde yaşarken annesi ona Mısırlı bir kadın aldı.”(Yaratılış 21, 12-21)

Tevrat’ın bu kısmında, Hz. Hacer’den doğacak çocuktan bir ulus yaratılacağı bildirilmiştir. İşte bu ulus, Hz. Peygamber ﷺ ve İslam ümmetidir. Zira Hz. İsmail (as)’ın neslinden Efendimiz ﷺ’den başka peygamber gelmemiştir.

7.  “Hz. İsmail’in validesi olan Hacer, evlat sahibi olacak. Ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki, O veledin eli, umumun üstünde olacak ve umumun eli huşu ve itaatle ona açılacak.”(Eski Ahit, Tekvin, 17. Bab)

Tevrat’ın bu ifadeleri de Efendimiz ﷺ’den haber vermektedir. Zira daha önce açıkladığımız gibi, Hz. Hacer’in oğlu olan Hz. İsmail (as)’ın soyundan, Efendimiz ﷺ’dan başka bilinen ve meşhur olan bir peygamber gelmemiştir.

8. “Ahir zamanda bir ümmet-i merhume kaim olup, orada hakka ibadet etmek üzere mübarek bir dağı seçerler. Ve her iklimden bir çok halk orada toplanıp, bir Rabbe ibadet ederler, ona şirk koşmazlar…”(Eski ahit, Miha, Bab 4, ayet 1, 2, 5)

İşte Tevrat’ın şu cümlesi açık bir surette dünyanın en mübarek dağı olan Arafat dağını ve oraya her iklimden gelen hacıların tekbir ve ibadetlerini ve“ümmet-i merhume” namıyla şöhret bulan“ümmet-i Muhammedi” tarif ediyor.

9.Tevrat Hz. Danyal (as)’ın kitabı Bab: 2: Bu bölümde Asur devletini yıkıp Babil şehrini merkez yapmış ve kırk üç yıl saltanat sürmüş bir hükümdar olan Buht-u Nasr’ın  görmüş olduğu rüya ve onu izah eden Hz. Danyal (a.s) anlatılır. Bu kıssanın özeti şöyledir:

“Zalim Buht-u Nasr’ın hapishanesinde bulunan Hz Danyal (as), hükümdar daha kendisine rüyasını anlatmadan önce hükümdara rüyasında ne gördüğünü anlatır. Hükümdar şaşkınlık içinde aynen tasdik ederek “Evet gördüğüm rüya gerçekten bundan ibarettir. Şimdi de tabirini söyleyiver.” der. Hz. Danyal (as) şöyle der:

“O heykel dünya saltanatıdır. Sen onun başı durumundasın. Senden sonra başka bir hükümet gelecektir ki, senin hükümetine nisbetle küçük olduğu için gümüşle temsil edilmiştir. Ondan sonra iki hükümet daha gelip çok genişleyecek ve demirden meydana gelen başka bir saltanat da onu yok edecektir. Daha sonra o da yıkılıp yerine kimi kuvvetli kimi zayıf pek çok hükümet geçecektir ki, bunlar demirle toprağın birleşemediği gibi bunlarda birbirlerine yaklaşıp da birleşemeyeceklerdir. Bundan sonra Allah (cc) kısa zamanda bu hükümetleri ortadan kaldıracak gerçek bir saltanat sahibi gönderecektir ki, onun saltanatı kıyamete kadar ayakta kalacak, mübarek zatı da dünya ve ahiret saadetine sebep olacaktır. İşte rüyanda, havadan düşüp de o gördüğün putu kırarak yok eden taşın büyümesi bu gerçeğe işarettir.”

İşte Hz. Danyal (as)’ın tabir ettiği rüyanın anlatıldığı Tevrat’ın bu cümleleri;  putları kıracak ve getirdiği din ile kıyamete kadar ayakta kalacak mübarek bir zatı haber veriyor. Elbette bildirilen bu zatın Efendimiz ﷺ olmasında şüphe yoktur. Zira Peygamber Efendimiz ﷺ putları kırmış, maddi saltanatı ile alemi ve manevi saltanatı ile de gönülleri fethetmiştir.


____________________________________

[1]Kalem, 68/4.
[2]Mâide, 5/67.
[3]Tirmizî, Tefsîr, 5/6.
[4]Ebu Nuaym, Delâil, c. 2, s. 328