Hz. Cerir (ra) anlatıyor: “ Resulullah ﷺ'a üstü başı yok, ayakları çıplak, sadece kaplan postu gibi çizgili bedevi peştemalı -veya abalarına- sarınmış, kılıçları boyunlarında asılı oldukları halde hepsi de Mudarlı olan bir grup geldi. Onların bu fakir ve sefil halini görmekten Resulullah ﷺ'ın yüzü değişti. Odasına girdi, tekrar geri geldi. Hz. Bilâl'e ezan okumasını söyledi. O da ezan okudu, sonra ikamet getirdi. Namaz kılındı. Aleyhissâlatu vesselam namazdan sonra cemaate hitabetti ve:

“ Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratıp, ondan zevcesini halk eden ve ikisinden de pek çok erkek ve kadın var eden Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuzALLAH'ın ve akrabanın haklarına riayetsizlikten de sakının. ALLAH şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir.”(Nisâ, 4/1)

ayetini okudu. Bundan sonra Haşir suresindeki şu ayeti okudu:

“ Ey insanlar, ALLAH'tan korkun. Herkes yarına ve hazırladığına baksın. ALLAH'tan korkun, çünkü ALLAH işlediklerinizden haberdardır.”(Haşr,59/18).

Resulullah sözüne devamla:

“Kişi dinarından, dirheminden, giyeceğinden, bir sa' buğdayından, bir sa' hurmasından tasaddukta bulunsun. Hiçbir şeyi olmayan, yarım hurma da olsa mutlaka bir bağışta bulunmaya gayret etsin.”

buyurdu. Derken Ensâr'dan bir zat, nerdeyse taşıyamayacağı kadar ağır bir bohça ile geldi. Sonra halk sökün ediverdi (herkes bir şey getirmeye başladı). Öyle ki, az sonra biri yiyecek, diğeri giyecek maddesinden müteşekkil iki yığının maydana geldiğini gördüm. Resulullah ﷺ memnun kalmıştı, yüzünün yaldızlanmış gibi parladığını gördüm. Şöyle buyurdular:"

“ İslam'da kim bir hayırlı yol açarsa, ona bu hayrın ecri ile, kendisinden sonra o hayrı işleyenlerin ecrinin misli verilir. Bu, onların ecrinden hiçbir şey eksiltmez de. Kim de İslam'da kötü bir yol açarsa, ona bunun günahı ile, kendinden sonra onu işleyenlerin günahı da verilir. Bu da onların günahından hiçbir eksilmeye sebep olmaz.”

(Müslim, Zekât 69)