Taberânî, Ebu Ubeyde, Âmir b. Abdullah b. Mesud (radiyallâhüanhüm) yoluyla şöyle dediğini rivayet etmektedir. Abdullah (b. Mesud) dedi ki: Cuma namazına gitmek için acele ediniz. Çünkü yüce Allah her Cuma cennet ehline kâfûrdan bir tepe üzerinde (oldukları halde) görünür. Onlar da cumaya erken geliş mertebelerine göre ona yakın bulunurlar. Aziz ve celil olan Allah onlara bundan önce görmedikleri birtakım lütufları ihsan edecek, bağışlayacaktır. Sonra hanımlarının yanına dönecekler ve onlara Allah’ın kendilerine yeni lütuflarını anlatacaklar. (Ebu Ubeyde devamla) dedi ki: Sonra Abdullah mescide girdi. Cuma gününde iki adamın kendisinden önce gelmiş olduklarını gördü. Bu sefer Abdullah dedi ki: Bunlar iki adam; ben de üçüncüleriyim. Allah dilerse üçüncülerine de bereket ihsan eder. [1]

[Taberânî, el-Kebir, IX, 273]

    

     Açıklama: “Şeyh Ebu Talib el-Mekkî -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- der ki: İlk asırda seher vaktinde ve fecirden sonra yolların insanlarla dolup taştığı görülürdü. Kandillerin ışığında yürürler ve kalabalıklar hâlinde bayram günleri gibi camiye giderlerdi. Nihayet bu adet kalktı. Denildiğine göre İslâm’da ortaya çıkan ilk bid’at, Cuma günü camiye geç gitmek olmuştur. İmam Gazali -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- diyor ki: Yahudiler ve Hristiyanlar Cumartesi ve Pazar günleri havralarına ve kiliselerine erken gittikleri halde Müslümanlar onlardan nasıl utanmazlar? Diğer taraftan dünya peşinde olanlar nasıl erken vakitlerde alışverişe ve kâra kavuşmak için çarşı pazarlara giderler? Pekiâ ahireti talep edenler niçin onlarla yarışmazlar, niçin onlardan erken gitmezler?”[1]

 

[1] Hafız ed-Dimyati, Hadislerle Amellerin Sevabı, çev. M. Beşir Eryarsoy, Bilimevi Basın Yayın, 3. bs., İstanbul 2009, s. 148.