Sa’d b. Ebi Vakkâs (r.a.)’tan rivayet edilmiştir:

     “(Günün birinde) Sa’d b. Ebi Vakkâs, Resulullah (s.a.) ile birlikte önündeki hurma çekirdekleriyle veya çakıl taşlarıyla tesbih çeken bir kadının yanına girdi. Peygamber (s.a.), kadına: ‘Bundan daha kolayını -veya daha faziletlisini- sana haber vereyim mi?’ diye sordu. Sonra da, kadına;

     «Subhânallâhi adede mâ halaka fi’s-semâi ve Subhânallâhi adede mâ halaka fi’l-arzi ve Subhânallâhi adede mâ beyne zâlike ve Subhânallâhi adede mâ huve hâlik.» (Ben Allah’ı gökyüzünde yarattıkları sayısınca ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim. Ben Allah’ı yarattıkları sayısınca ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim. Ben Allah’ı yer ile gök arasında yarattıkları sayısınca ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim. Ben Allah’ı bundan sonra yaratacakları sayısınca ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim.) de.”

     «AllahuEkber»i de böyle, «el-Hamdulillâh»ı da böyle, «Lâ ilâhe illallâh»ı da böyle, «Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh»ı da böyle söylersin.”

[Tirmizî, Deavat 114 (3568); Ebu Davud, Vitr 24 (1500)]

Kaynak: İmam Nevevî, Riyâzu’s-Sâlihîn, Tercüme: Hanifi Akın, Ensar Neşriyat, 2. bs., İstanbul 2012, s. 870.