Bir önceki konuda Peygamberimizin ﷺ en mükemmel bir ahlakla donatıldığından bahsetmiştik. Evet, dost ve düşmanın ittifakıyla, Peygamberimiz ﷺ en güzel bir ahlakla yaratılmıştır. Çünkü O’nu ﷺ doğrudan Allah terbiye etmiş, örnek bir ahlakla donatmıştır. Mükemmel ahlakından birkaç nümune buraya almak uygun olacaktır:
– Tevazuda emsalsidir. Kainatin Efendisi, en şerefli İnsan, Fahr-i Kâinat ﷺ olduğu halde, alçak gönüllülükte benzeri yoktur. Evinde kendi hizmetini görür, sert zeminde hasır üzerinde uyur, gelen misafirine yerini verip kendisi yerde oturmayı tercih ederdi. Hizmetçisiyle beraber sırayla deveye biner, hizmetçisi deve üstündeyken devenin yularını O ﷺ tutardı. Sahabelerine izzet ve ikram etmekten lezzet alır, birileri ateş yakacaksa O işin zoruna talip olur, odun toplamayı tercih ederdi. Kendisine hürmeten kıyam edenlere veya ayağa kalkanlara ikazda bulunur, kendisinin “insanlardan bir insan” olduğunu söylerdi.
– Liderlikte benzersizdir. Lider olduğu topluluğu her alandan kuşatacak bir liderlik anlayışı vardır. Tüm sosyal haklarda onlarla eşit olup, aynı zamanda liderlik yapmaktadır. Lider durumunda olduğu savaşlarda, ordusunu mükemmel idare edişi dost-düşman herkesi kendisine hayran bırakmıştır.
– Zekada mükemmeldir. Ümmi olan Efendimizin ﷺ karşılaştığı bütün problemleri, tereyağından kıl çekme maharetinde çözmesi harikadır. Bu özelliği batılı araştırmacı Bernard Shaw’ın dikkatini çekmiş ve bir eserinde Efendimiz ﷺ hakkında şöyle bir ifade kullanmıştır:
“İnsanlığın sorunlarının üst üste yığılıp, çözülemez bir hal aldığı günümüzde, Hazret-i Muhammed’e ﷺ her zamankinden daha fazla muhtacız. Eğer O aramızda olsaydı bütün bu sorunları, oturup bir kahve fincan içme rahatlığında çözerdi.”1
– Şefkati harikadır. O’nu ﷺ, bazen bir yetimin ihtiyacını karşılarken, bazen bir fakirin karnını doyururken görürüz. Öyle ki, bir hayvanı rahatsız etmemek için koca ordusunun yolunu değiştirir. O’nun şefkatine bazen bir sahabesi bazen de bir deve gelip sığınır, O ﷺ sahabesinin derdini dinlemede gösterdiği hassasiyeti, o deveye de gösterir, onun hakkını arar. O’nun affediciliğinden nasibini almayan kalmaz. Canına kasdedenler, amcasını veya evladını öldürenler, en azılı düşmanları bile en nihayetinde gelip O’nun ﷺ şefkatinden merhamet dilenirler ve O’nun sahabesi olurlar.
– Aile reisi olarak da emsalsizdir. Eşlerini tüm maddi imkansızlıklara rağmen, sevgi ve şefkatle mükemmel idare etmesi; kadının insan yerine konulmadığı o toplumda eşleriyle istişare edip onların tavsiyelerine uyacak kadar onlara ehemmiyet vermesi; kız çocukların diri diri toprağa gömüldüğü cahiliye toplumu içerisinde, çocuklarına ve torunlarına mükerrem bir misafir olarak davranması; meleklerin hizmetkâr olduğu o yüce Peygamber’in ﷺ bazen torunlarıyla oynaması, onları sırtında taşıması gibi o döneme kadar emsali görülmemiş harika halleri O’nun ﷺ nübüvvetine delildir.
Konunun genişliğinden dolayı devamını, pekçok yönden Efendimizin ﷺ ahlakını anlatmaya çalıştığımız “Peygamberimizin Örnek Ahlakı” isimli bölümümüze havale ediyoruz.
- Said Alpsoy, Bir İnsan Olarak Hazreti Muhammed, Gelenek Yayınları, shf:39 ↩︎